Mülteci Dramı!
Yunanistan'ın başkenti Atina'nın kuzeyinde bulunan Malasaka mülteci kampında Covid-19 salgını nedeniyle ilk ölümün gerçekleştiği bildirildi.
Yaklaşık 3 bin göçmene ev sahipliği yapan Malakasa kampı, salgının yayılmasıyla birlikte 7 Eylül'de karantina altına alınmıştı. Yunanistan'daki diğer birçok göçmen kampı da salgın nedeniyle karantina altında bulunuyor
Ülkede bulunan en az 110 bin göçmen, adalardaki aşırı kalabalık kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.
9 Eylül’de Yunanistan’ın Midilli Adası’ndaki Avrupa’nın en büyük mülteci kampı olan Moria mülteci kampında yangın çıkmış, mülteciler sokaklarda barınmak zorunda kalmıştı. 3 bin 100 kişi kapasiteli kampta 13 bin kişi zorlu yaşam koşullarıyla mücadele ederken, kampın yanmasının ardından daha da zorlu bir yaşama sürüklendiler.
Gıda, temizlik ve sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılan mülteciler pandemik hastalık süreci ile de mücadele etmek zorunda kalıyor. Hastalığın yayılmasını önleme sürecinde alınan tedbirler doğrultusunda gerçekleşen seyahat yasakları ve ekonomik kriz mültecilere yönelik yardımları durma noktasına getirdi. Yardım kuruluşları zorlu ve yetersiz şartlarda mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.
Avrupa Birliği komisyonunun 23 Eylül’de üye ülkelere sunduğu yeni göç ve iltica anlaşması taslağı bu süreci biraz daha hafifletmeyi öngörüyor. Taslak, üye ülkelere mültecileri kabul etme karşılığında nakdi yardım ön görürken aynı zamanda sığınma talebi reddedilenlerin daha hızlı bir şekilde sınır dışı edilecekleri sözü veriyor. Daha önce yürürlükte olan ancak üye ülkelerin sorumluluk almadığı kota sistemi yeni uygulamayla geçerliliğini yitirecek. Ancak kurumsal anlaşmaların gereğini yetirmeyen ülkelere yönelik herhangi bir yaptırım öngörmeyen AB’nin yeni düzenlemeden de sonuç elde etmesi beklenmiyor. Aynı zamanda sınır dışı etme prosedürünün hızlandırılması mağduriyetlerin artacağı ihtimalini doğuruyor.
Ekonomik rüşvetle AB ülkelerinin mülteci politikasını değiştirmeyi öngören kurumun Avrupa’da yükselen mülteci nefretine yönelik bir önlem planı bulunmuyor. Irkçı eylemlerle karşılaşan ve temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılan mülteciler uluslararası hukuka dayalı haklarından da faydalanamıyor. Gıda, barınma ve güvenlik gibi temel gereksinimlerinden mahrum bırakılan mültecileri önümüzdeki süreçte kamplarda, sığındıkları ülkelerde, gerçekleştirdikleri umut yolculuklarında daha iyi bir gelecek beklemiyor. Ancak mevcut kötü yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve salgın hastalık sürecinde sağlık hizmetlerinden yeterli şekilde yararlanabilmeleri için acil önlem planının hazırlanmaması halinde daha da kötü bir sonuç ortaya çıkacak. Hijyen imkanlarından yoksun ve yeteri kadar beslenemeyen ve artık kamplarda da yaşayamayan mültecilerin salgın hastalık karşısında yardımsız yaşama tutunabilmesi mümkün görünmüyor.