• DOLAR 34.6
  • EURO 36.319
  • ALTIN 2983.034
  • ...
​Hukukçu Kurşun: "Herkesi kucaklayacak bir anayasaya ihtiyaç var"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yer alan kanlı 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 40'ıncı yıldönümü münasebetiyle İLKHA’ya açıklamalarda bulunan Avukat Hüseyin Kurşun, 12 Eylül’ün üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiye’nin halen darbe yasalarıyla yönetildiğini söyledi.

Kurşun, 1982 Anayasa'nın değişmesi gerektiğini, oluşturulacak yeni anayasanın tüm kesimi kapsaması gerektiğini, 1982'den bu yana yürürlükte olan ve tamamen askeri karakter taşıyan mevcut anayasanın sivil hale getirilmesi gerektiğini belirtti.

Toplumsal renkliliği ve çeşitliliği tehlike yerine zenginlik olarak görecek ve herkesin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği bir anayasanın hazırlanması gerektiğini belirten Kurşun, sivil ve daha özgürlükçü bir anayasanın derhal yapılmasının gerekliliğine dikkat çekti.

 "Anayasaların hiçbiri halk ile devlet arasındaki uzlaşma sonucu ortaya çıkmamıştır"

Anayasanın halk ile devlet arasındaki bir sözleşme olduğunu belirten Kurşun, "Anayasa halkın ve devletin karşılıklı yükümlülüklerini düzenleyen ana sözleşmedir. Anayasa istikrar gerektirir. Osmanlı'dan bu yana anayasal geçmişimize baktığımızda ilk anayasa 1876 yılında çıkarılan Kanun-i Esasisi’dir. Kanun-i Esasisi, İttihat ve Terakki ile Osmanlı yönetimi arasında olan bir uzlaşmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra ikinci olarak 1921 yılında Teşkilatı Esasiye Kanunu ortaya çıkıyor. Cumhuriyet tarihine geldiğimizde ise 1924 Anayasası ortaya çıkıyor. Daha sonra 1924 Anayasası da kaldırılarak 1961, 1971 ve 1982 anayasası şeklinde bir anayasal geçmişimiz var. Ama bu anayasaların hiçbiri halk ile devlet arasındaki bir uzlaşma sonucu ortaya çıkmış anayasalar değildir. Bu anayasalarda hep bir tarafta askerin olduğunu görüyoruz. Bu anayasalar, asker, bürokrat ve siyasiler arasındaki bir uzlaşmanın sonucu olduğu ortaya çıkıyor." dedi.

"Halen 1982 Anayasası'nın ideolojik yönlendirmesi altındayız"

1961, 1971 ve 1982 anayasalarının askeri darbenin ürünü olduğunu hatırlatan Kurşun, "Dolayısıyla bu anayasaların hazırlanmasında asker önemli bir aktördür. 1982 anayasasını kimisi eleştiriyor, kimisi de destekliyor. Destekleyenler 1980 olaylarını ve bir önceki olayları gerekçe göstererek halkın refahı ve huzuru, kardeşin kardeşe silah sıkması gibi bir takım anarşizmi olayları gerekçe göstererek 1980 darbesini ve dolayısıyla 1982 Anayasası'nı destekliyor. Halkın büyük bir kısmı ise 1982 Anayasası'nın özgürlükleri ortadan kaldırdığını, askeri vesayetçi düzeni, bir önceki anayasalardan da devralarak devam ettirdiğini ileri sürmektedir ki bu doğrudur. Çünkü halen daha biz bu anayasanın ideolojik yönlendirmesi altındayız. Devlet aklı halen bu anayasaya göre varlığını devam ettiriyor." ifadelerini kullandı.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışının yerine ‘devleti yaşat ki halk da yaşasın’ anlayışı hakim"

Türkiye’nin halen darbe yasalarıyla yönetildiğine dikkat çeken Kurşun, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışının yerini ‘devleti yaşat ki halk da yaşasın’ anlayışının hakim olduğunu görüyoruz. Yani her şey devlet için ve onun üstünde olamaz anlayışını görüyoruz. Oysa Avrupa'ya ve batının anayasa tarihine baktığımızda hep anayasaların bir halk devrimi sonucunda, halk ile devlet arasında uzun süren müzakereler neticesinde, halkın sosyal, siyasal, iktisadi yaşantısına ve düşünsel yaşamına uygun anayasaların olduğunu görüyoruz. Ama Türkiye'de maalesef bu böyle gelişmiyor. Nitekim Osmanlı'nın son döneminden cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadar olan anayasalar Türkiye'de bir istikrarın olmadığını gösteriyor. Eğer bir ülkede sürekli anayasa değişikliği oluyorsa o ülkede istikrar yok demektir. Dolayısıyla her şeyden önce devlet olarak halk ile ilişkinizi düzenlemeniz gerekiyor. Bunun yolu da daha özgürlükçü bir anayasadır." şeklinde konuştu.

"Halen anadilde eğitim yapılamıyor"

Anayasadan çalışma yasalarına kadar birçok alanda 12 Eylül’ün hükümlerinin bugün de halen varlığını ve etkisini sürdürdüğünü belirten Kurşun, "Örneğin ana dilin Türkçe olması çok eleştirilen bir konu ve resmi dil zaten Türkçe ama anadilinde Türkçe olması yıllardır Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki insanlar mağdur etti. Bundan dolayı ceza alan, okuyamayan, okulunu bırakan oldu. Bundan dolayı eğitim hakkından faydalanamayan birçok insan oldu. Her ne kadar günümüzde ‘kimse kimseye karışmıyor, isteyen istediği dil ile konuşur’ denilse de bugün anadilde eğitim yapılamıyor. Bu uygulama 1982 Anayasası'nın bir ürünüdür. Her şeyden önce bu durumun ortadan kaldırılması ve bu hatadan dönülmesi gerekiyor. Bunun gibi birçok hatalar var." diye konuştu.

"1982 Anayasası'nın mağduriyetleri halen devam ediyor"

Türkiye'de halen düşünce özgürlüğünün kısıtlandığının altını çizen Kurşun, "Evet, anayasada din ve vicdan özgürlüğünden bahsediliyor, çok güzel ifadeler de var ama terörle mücadele kanununun içerisine ‘silahsız terör örgütü üyeliği’ kavramını koymuşsunuz ve kişi düşüncesini açıkladığında ya da rejime muhalif bir düşünce ortaya koyduğunda hemen bir terör örgütü ile bağlantı kurularak ‘silahsız terör örgütüne üye olmaktan’ kişi yargılanabiliyor. Dolayısıyla kimse bu hususun anayasaya aykırı olduğunu dahi söyleyemiyor. Anayasa Mahkemesine dava açamıyor. Çünkü Anayasa Mahkemesinin görevi zaten anayasayı korumaktır. Dolayısıyla 1982 Anayasası'nın mağduriyetleri aslında halen devam ediyor. Her ne kadar 18 yıldan beri AKP tarafından bu ülke idare ediliyorsa da ve göreceli bir özgürlük ortamı olsa da bu özgürlüğün anayasaya yansıması gerekiyor. Çünkü bugün AK Parti gider başka bir parti gelir ve eskiden olduğu gibi anayasadan aldığı destekle o yasakçı tavrını devam ettirebilir." diye konuştu.

"Türkiye'de yaşayan herkesi kucaklayacak bir anayasanın yapılması gerekiyor"

Türkiye halkının halen darbelerle tehdit edildiğini ve darbelerin Demokles’inin kılıcı gibi halkın başının üzerinde sallandığına dikkat çeken Kurşun, son olarak şunları söyledi:

"Dolayısıyla yeni bir anayasa ile geçmişin olumsuzluklarını ortadan kaldıracak, tarihsel tecrübeyi de dikkate alarak halkın özgürlüğünün daha da korunduğu, ifade ve düşünce özgürlüğünün korunduğu çok kültürlü yapıya uygun bir anayasa hazırlanması gerekiyor. Suriyeliler ve Araplarda ülkemizde bayağı bir nüfus oluşturdular. Onlarında farklı bir kültürü var. Sadece Araplar değil, başka milletlerden de insanlar ülkemizde var. Dolayısıyla tüm toplumu, Türkiye'de yaşayan herkesi kucaklayacak değişik ve bağımsız herkesi ortak bir noktada buluşturacak bir anayasanın yapılması gerekiyor." (İLKHA)

 



Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir