ABD'ye yönelik 11 Eylül saldırıları ve sonrasında yaşanan "Haçlı seferleri"
Eski ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarının ardından, zorba politikalarına karşı çıkması muhtemel ülkeleri "Yeni Haçlı seferleri başlamıştır, ya bizimlesiniz ya da onlarla" sözleriyle tehdit etmişti.
ABD tarihinin en büyük olaylarından biri olarak kayıtlara geçen 11 Eylül saldırılarının üzerinden 19 yıl geçti. Dünyanın seyrini değiştiren, Afganistan ve Irak'ın işgaline zemin hazırlayan 11 Eylül 2001'de 4 yolcu uçağı kaçırıldı. Los Angeles'a giden Amerikan Airlines'a ait yolcu uçağı, yerel saatle 08.46'da İkiz Kuleler'in kuzey yönündeki binasına, United Airlines'a ait kaçırılan diğer bir uçak da ilk saldırıdan 17 dakika sonra güney kulesine çarptı. Bir diğer uçak ise ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı. Kaçırılan son uçak ise Pennsylvania eyaleti kırsalında ABD'ye ait F-16'lar tarafından düşürüldü.
11 Eylül saldırıları sonucu, uçakları kaçıran 19 kişi ile birlikte New York, Washington ve Pennsylvania'da toplam 2 bin 996 kişi öldü.
İşgalci ABD yönetimi için 11 Eylül saldırıları bahane oldu
11 Eylül saldırısını bahane eden ABD yönetimi, dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un açıkça söylediği gibi İslam'a yönelik "Haçlı saldırısı" başlatarak İslâm beldelerini, dünyanın gözünün içine baka baka işgal etmeye başladı.
ABD yönetimi, İslâm beldelerini işgal etmek için "Radikal İslâm", "İslami Terör" ve "Terörle Mücadele" adı altında, planlarını devreye koydu. Saldırıdan bir gün sonra el-Kaide lideri Usame Bin Ladin ve kendisine yakın isimler gündeme getirildi, medyada saldırıların failleri olarak gösterildi.
George W. Bush, Usame Bin Ladin'i, Afganistan hükümetinden teslim etmesini istedi. Afganistan hükümeti bu talebe yanaşmayınca ABD ve İngiltere, Afganistan'ın işgali için 7 Ekim 2001 Pazar günü ilk hava saldırısını düzenledi. Başkent Kabil ve Kandahar havalimanı vuruldu. Saldırı sonrası açıklama yapan ABD Başkanı Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair, süslü yalanlarla işgalci yüzlerini gizlemeye çalıştı.
Afganistan'da yaklaşık 100 bin kişi katledildi
Afganistan'ın işgaline; Avustralya, Kanada, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Estonya, Almanya, Norveç ve Fransa da destek verdi. Bunu fırsat bilen ABD, camileri, medreseleri, okulları, özellikle hastaneleri ve pazar yerlerini bombalamaya başladı.
Afganistan'da 15 yılda yaklaşık 100 bin kişi katledildi. Hayatını kaybedenlerin yüzde 17,9'unu çocuklar oluştururken, yüzde 7,5'i de kadınlardan oluşuyordu. Sivil ölümlerin çoğunun sebebi hava bombardımanları ve gelişmiş patlayıcılardan kaynaklanıyordu.
Yeni hedef Irak olarak belirlendi
Afganistan'ın işgalinin ardından yeni hedef Irak olarak belirlendi. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Irak'ın kimyasal silah bulundurduğunu iddia ederek Birleşmiş Milletlerden Irak'ta inceleme yapmasını istedi. Irak bu karara itiraz etse de Konseyin denetim yapmasını kabul etmek zorunda kaldı. Denetimlerini tamamlayan Konsey, Irak'ta hiçbir kimyasal silaha rastlanmadığını açıkladı.
Ancak bu açıklamaya rağmen ABD, 20 Mart 2003 günü Irak'ı işgal etti. Havadan ve karadan 44 gün boyunca süren saldırıların ardından 3 Mayıs 2003'te ABD Başkanı Bush, savaşın sona erdiğini açıkladı. İslam dünyasını dizayn etmeye yönelik gerçekleşen Irak işgali, 20 Mart 2003'te 35 ülkenin askeri, 15 ülkenin de siyasi desteğiyle başlamıştı. İşgalde bir milyona yakın sivil hayatını kaybetti, 5 milyon çocuk yetim ve öksüz kaldı, yüz binlerce sivil mülteci durumuna düştü. Ve sonunda Irak'ta kitle imha silahları bulunduğu iddialarının temelsiz olduğu ABD yöneticileri tarafından da kabul edildi.
Irak'ın işgali Müslümanları zayıf düşürecek bir projeydi
İkinci Körfez Savaşı olarak da kayıtlara geçen bu işgal, aslında zalim Saddam'ın politikalarının gerekçe gösterilmesinden ziyade, İslam ümmetinin geleceğini dinamitleme projesinin ön ayağıydı. Irak'ın işgali; maddi ve manevi olarak Müslümanları zayıf düşürecek, zayıflatacak, parçalayacak, var olan ayrılıkları derinleştirecek bir projeydi.
Oysaki yıllarca Saddam'ı besleyip büyüten, İran'a saldırtarak sekiz yıl süren ve yüzbinlerce insanın ölmesine neden olan savaşı besleyen, kimyasal katliamların lojistiğini sağlayan başta ABD olmak üzere Batı, dünya kamuoyunun, özellikle de Müslümanların gözünün içine baka baka, kirli planlarını icra ettiler. Kuklacılar yine kuklalarını yakmak suretiyle yeni bir oyun sahneye koymuştular ve maalesef bu sinsi oyun, insanları etkisi altına almıştı.
2 milyondan fazla Müslüman katledildi
Hâlâ Irak'ta bulunan üsleriyle askeri varlığını devam ettiren ABD, geride sorunlar yumağı bırakarak Irak'ı acı ve gözyaşının eksik olmadığı bir ülke haline getirdi. İşgalden sonra Irak'ın petrolünü sülük gibi emmeye devam eden ABD, öte yandan mezhep savaşlarını besleyecek zehri Irak'ın farklı bölgelerine enjekte etti. O zehir bugün İslam coğrafyasının farklı noktalarına kadar tesirini göstermeye başladı.
11 Eylül 2001 sonrası Afganistan ile başlayan haçlı işgallerinde Irak, Pakistan ve Suriye'de toplam 2 milyondan fazla Müslüman katledildi. Milyonlarcası sakat kaldı. 13 milyonu aşkın insan evlerini ve topraklarını terk edip mülteci durumuna düştü.
İşgal ve yıkımların tüm masrafları, İslam beldelerinin hain yöneticilerinden alındı
11 Eylül saldırılarının üzerinden on dokuz yıl geçti. Bu saldırılar hala tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil. Ancak saldırılar dünya siyasetinde önemli kırılmalara neden oldu ve İslam dünyasında kapanmaz yaralar açtı. Ülkeleri harabeye çeviren, yakıp-yıkan, katleden işgalci güçler, İslam dünyasına ağır faturalar ödetti ve hala çevirdikleri oyun ve entrikalar sürüyor.
İşin en acı tarafı ise işgal ve yıkımların tüm masraflarını yine İslam beldelerinin hain yöneticilerinden almış olmaları. Batı, bugünlerde ekonomik, siyasi ve askeri anlamda giderek etkisini kaybetmeye başladı ancak işbirlikçi Suudi rejimi ve bazı körfez ülkelerince sağlanan finansman, emperyalistlerin nüfuzunun devam ettirilmeye çalışıldığını gösteriyor. (İLKHA)