İslam`da Şehid ve Şehadet
Ölüm asla yokluk değildir. Ölüm, şu fani dünyadan ebedi hayata geçiş köprüsüdür.
Her canlı varlık o köprüden mutlaka geçecektir. Yani ölümü tadacaktır. Vasıf itibarıyla ölüm iki çeşittir: Cahiliye ölümü ve şerefli ölüm. İslam düşmanlarıyla savaşılmadan, cihad niyeti taşınmadan ve zulme, dayatmaya, baskıya seyirci kalınarak nemelazımca hareket etme sonucunda gelen ölüme cahiliye ölümü denir.
Bu çeşit ölümle bu dünyadan ayrılan bir kimsenin kıyamet gününde hiçbir değeri olmadığı gibi Allah (c.c.)’ın gerçek müminlere hazırlamış olduğu nimetlere de nail olamaz. Zulüm, baskı ve dayatmalara boyun eğilmeden i’layı kelimetullah için verilen hizmet ve mücadele sonucunda gelen ölüme şerefli ölüm denir. Ancak i’layı kelimetullah için İslam düşmanlarıyla yapılan savaş sırasında savaş meydanlarında veya İslam düşmanlarına karşı verilen mücadele sebebiyle kâfirlerin ve zalimlerin zindanlarında işkence sonucunda gelen ölüm en şerefli ölümdür. Bu Kur’an ve sünnet dilinde de şehadettir. Bu durumda hayatını kaybeden Müslüman şehittir.
Şehitler sağdırlar. Şehitler Allah’ın misafirleridirler. Şehitler Allah katında rızıklandırılırlar. Şehitler için peygamberlerin bile gıpta ettikleri makamlar vardır. Şehitler cennette diledikleri yerlere gidebilirler. Şehitlerin şefaati makbuldür. Şehitler kıyamet gününde gördükleri ikramdan dolayı tekrar diriltilip Allah yolunda savaşarak tekrar şehid olmayı arzulamaktadırlar.
Şehadetin önemini ve şehitlere yapılan ikramı bildiren ayet ve hadisleri okuyan sahabelerin şehit olmak için hep savaş meydanlarına koştuklarını görmekteyiz. Evlendiği gecenin sabahında cihada çağrıldığını duyup, sabah erkenden yıkanma fırsatı bulamayarak cünüp olarak Uhud Savaşı’na şehadete koşan, müşriklerle göğüs göğüse çarpışarak şehid olan ve sonra gökyüzünde melekler tarafından yıkanan el-Gasil lakaplı Hz. Hanzala (r.a.)’ın hayatı bütün Müslümanlar tarafından bilinmektedir.
“Yarın savaş olsa, ben de o savaşa katılsam. Kafirler tarafından şehit edilsem. Sonra karnımı yarsalar, ciğerimi çıkarsalar, burnumu ve kulaklarımı kesseler sonra kıyamet gününde “niçin bunlar sana yapıldı?” dense, ben de: “Ya Rabbi! Senin için” desem! Bu benim için her şeyden daha sevimlidir” diyerek Allah’a yalvaran Abdullah (ra) adındaki sahabenin duaları; günlerce aç olduğu halde avucundaki birkaç hurmayı yemek için geçecek vaktin, şehadetinin, dolayısıyla cennete girmesinin gecikmesine sebep olacağını düşünerek avucundaki hurmaları yemeden atan, ardından da kılıcını çekip müşriklerin arasına dalarak şehit düşen Hz. Umeyr adındaki sahabenin kahramanlığı ve şehit olup sakat ayağıyla cennete adım atmasına engel olan oğullarını şikayet etmek üzere ağlayarak Resulullah (s.a.s.)’e gelen ve Resulullah (s.a.v)’dan savaşa çıkma izni aldıktan sonra Uhud vadisinde şehit olan Hz. Amir ibnu’l-Cemuh adındaki sahabenin şehadet ve cennete girme aşkı güvenilir bütün siyer kaynaklarımızda mevcuttur.
Şehadet ve Şehitlerle İlgili Bazı Ayetlerin Mealleri
“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler.” (Ali İmran, 3/169-170)
“... Şüphesiz hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpışanların ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu Allah katından bir karşılıktır. Karşılığın en güzel olanı Allah katındadır.” (Ali İmran, 3/195)
“Allah, Allah yolunda çarpışıp öldüren ve öldürülen mü’minlerden, karşılığı cennet olmak üzere, mallarını ve canlarını satın almıştır. Bu O’nun üzerine, Tevrat, İncil ve Kur’an’da vadedilmiş olan bir haktır. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardır? Şu halde yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe, 9/111)
Şehadet ve Şehitlerle İlgili Bazı Hadisler
Resulullah (s.a.s.) mealen şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c.), yolunda cihad için çıkan kimseye kefildir. Kim sadece benim yolumda cihad etmek ve bana iman ettiği ve peygamberlerimi tasdik ettiği için evinden ayrılırsa, bu kimse onu cennete koyacağımı veya elde edeceği mükafatıyla evine çevireceğimi garanti etmiş olur.”
“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda alınan herhangi bir yara kıyamet gününde aynı şekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktır.” (Buhari, Müslim)
“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Müslümanlar için zorluğa sebep olmasaydım, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım.” (Buhari, Müslim)
“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim.” (Buhari, Müslim)
Şehitler Üç Kısımdır
Şehitler üç kısımdır. Dünya ve ahiret şehidi, dünya şehidi ve ahiret şehidi. Allah yolunda İslam düşmanlarıyla çarpışarak savaş meydanında şehid olan kimse dünya ve ahiret şehididir. Dünya şehididir, çünkü cumhura göre üzerine namaz kılınmaz ve yıkanmaz. Ancak İmam Ebu Hanife’ye göre yıkanmaz ama üzerine namaz kılınır. Ahiret şehididir, çünkü kıyamet gününde şehitlere vaat edilen nimetler ona da verilir.
Dünya şehidi, görünüş veya ganimet gibi şeyler için kâfirlerle savaşarak öldürülen kimsedir. Yani yıkanmaz ve üzerine namaz kılınmaz. Ancak ahirette ona hiçbir mükafat yoktur. Suda boğularak, bir duvar enkazı altında kalarak (trafik kazasında ölen kimse de öyledir), taun gibi salgın hastalıklar sonucunda ölen veya dini, malı ve namusu için öldürülen kimseler de ahiret şehididirler.
Şehidlerle ilgili hükümler ayrıntılarıyla fıkıh kaynaklarımızda anlatılmaktadır. Ancak şu hakikati dile getirmekte fayda görüyorum. Son zamanlarda şehid ve şehadet çokça istismar edilmektedir. Şehadeti hiç hak etmeyen kimselere şehitlik unvanı verilmektedir. Adam hayatı boyunca yazdığı bütün yazılarında Allah’a, Peygamber’e, İslam’a, Kur’an’a ve diğer mukaddesata saldırmaktan geri kalmıyor ama öldüğünde veya herhangi bir nedenle öldürüldüğünde ona ‘şehit’ deniyor. Bazıları batıl inanç, fikir ve düşünceler uğruna canını feda ediyor onlara da ‘şehit’ deniyor. Birileri pavyondan, gazinodan, bardan, soygundan veya yüz kızartıcı bir suç işlemek için gittiği yerden dönerken kaza geçirerek ölüyor ona da ‘şehit’ deniyor. Bu durumlarda ölen kimselerin uzaktan yakından şehadetle hiçbir ilgileri yoktur. Lütfen bundan vazgeçin ve bu mübarek sıfatı asıl sahipleri olan gerçek Müslümanlara bırakın ve kendinize başka sıfatlar bulun.
Kaynak: Vahdet Dergisi