• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Prof. Dr. Veysel Ayhan: Lübnan küçük bir Ortadoğu'dur
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ayhan, Beyrut limanında yaşanan patlamanın ardından konuyla ilgili gündemdeki konulara dair İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) önemli değerlendirmelerde bulundu.

 

Beyrut limanında yaşanan patlamanın ardından Lübnan'ın uzun bir süre kendine gelemeyeceğini aktaran Ayhan, "Beyrut'u adeta yerle bir eden ve Lübnan ekonomisini ciddi bir şekilde sarsan 10-15 milyar dolarlık bir zarardan bahsediliyor. Lübnan zaten küçük bir yer, dolayısıyla Beyrut Limanının ticari faaliyetlerin dışına itilmesi ve o bölgenin yıkılması esasen Lübnan'ın uzun yıllar kendine gelemeyeceği anlamına gelmektedir. Ciddi sıkıntılar, eylemler, protestolar, siyasi çekişmeler ve hatta iç savaş yaşayan bir ülkenin bu süreçte daha fazla sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını biliyoruz." dedi.

"Lübnan, resmiyette tanınmış 18 ayrı mezhep tarafından yönetiliyor"

Yaşanan patlamanın Lübnan siyasetinin, Lübnan idari ve bürokrasisinin ortaya koymuş olduğu bir sonuç olduğunu söyleyen Ayhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bugün gelinen aşamaya baktığımızda esasen Lübnan'ın yaşamış olduğu temel sıkıntı ülkenin kendi içerisinde dini ve mezhepsel anlamda 'kotalaşma'sıdır. Bu da şu anlama geliyor, ülkedeki tüm yapılar, 'inanç ve mezhepler' şeklinde bölüştürülmüş, aynı şekilde siyasi yapılar bu şekilde bölüştürülmüş ve parlamento bu şekilde bölüştürülmüş durumdadır.

Örneğin, limandaki müdür herhangi bir dini grubun mezhebine mensup ise yardımcısı bir diğer mezhebe mensup olmak zorundadır. Lübnan'da resmiyette tanınmış 18 ayrı mezhepten bahsediyoruz. Bunlar parlamentoya 'kota sistemi'yle giriyorlar.

128 parlamenter var bunlar 64'e 64 Müslüman ve Hristiyanlar arasında bölüştürülmüştür. Aynı zamanda mezhepler de kendi kotaları içerisinde bölüştürülmüş. Bu bölüştürme, başarısız bir devlet modelinin ortaya çıkmasına neden olmuştur." diye konuştu.  

"Hizbullah'ı ortaya çıkartan gerekçe israil işgalidir"

Bölge siyasetinin Lübnan'a etkilerinin ortaya koyulması gerektiğini söyleyen Ayhan, "Mesela bugün Hizbullah'tan bahsediyoruz. Ama Hizbullah'ı ortaya çıkaran gerekçe israil işgalidir. Hizbullah, artık bölgesel güçtür. Başka ülkenin iç siyasetine müdahale eden bir aktöre dönüştü.

Filistin göçmenlerinin Lübnan'a yerleştirilmesi bugün Lübnan'da önemli bir Filistinli nüfus oluşturmuştur. Ama aradan geçen 60-70 yıla rağmen bu insanlar halen mülteci statüsünde yaşamak zorunda bırakılmış. Bir vatandaşlık veya benzeri bir hak elde edememiş durumdadırlar.

Suriye iç savaşına baktığımızda bütünüyle Lübnan'a yansımış durumdadır. Lübnanlı gruplar aktif olarak taraf oldular. Suriye'ye milis gönderdiler ve savaşın bir tarafı oldular. Yüz binlerce Suriyeli Lübnan'a göç etti ve orada yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldılar." ifadelerini kullandı.

"Beyrut, Ortadoğu'nun Paris'idir"

Lübnan'ın küçük bir Ortadoğu olduğunu, eskiden "Beyrut, Ortadoğu'nun Paris'idir" denildiğini ama günümüzde Lübnan'ın, Ortadoğu'nun çatışma, çekişme ve rekabet alanı haline geldiğini ve bunun da ülkeyi istikrarsızlığa sevk ettiğini kaydederek konuya şu şekilde dikkati çekti:

Ağustos'un başında yaşanan patlamaya baktığımızda bir ihmalden bahsediliyor ama bu ihmali istifa eden Hassan Diyab hükümeti mi gerçekleştirmiştir? Buraya bağlamak pek gerçekçi olmaz.

2013 Eylül'ünden itibaren limanda tutulmuş bir gemiden bahsediyoruz ve bu, bütün siyasi elitlerin bilgisi dahilinde. Dolayısıyla, Hassan Diyab 21 Ocak 2020'de hükümetini kurduğu vakit yani daha birinci yılını doldurmadan tüm suçu onun üzerine yüklemek çok da doğru değildir. Soruna da çözüm getirmez. Her zamanki gibi bölgedeki çatışmalar ve bölgedeki rekabetler Lübnan'ı daha da istikrarsızlığa itecek gibi duruyor.

"Ortadoğu'da sorunlar çözülmeden Lübnan'ın sorunlarına çözüm beklemek gerçekçi değildir"

Yaşanan patlamanın ardından Lübnan'da neler olabileceği hakkında açıklama yapan Ayhan, "Lübnan'ın kısa sürede veya orta vadede istikrara kavuşacağını beklememek lazım. Lübnan'daki çatışmalar bugüne ait çatışmalar değildir. Geçmişe bakacak olursak Osmanlı öncesi dönemde ve Osmanlı döneminde de Lübnan'da çatışmalar vardı ve sürekli uluslararası güçlerin saldırısıyla karşı karşıya kalırdı. Osmanlı döneminde, Fransızlar ve İngilizler ta Suriye içine kadar asker çıkardılar. Dolayısıyla dış müdahale 1859'lu yıllarda başlamış. Osmanlı-Lübnan sorununu çözebilmek için muhtarlık yapıları denendi. Fransa'nın birinci dünya savaşı sonrası büyük Lübnan'ı kurma hayali, ülkede zaten var olan Dürzi ve Maruni çatışmasına Sünni ve Şii ihtilafını ekledi. Bugün ülkede yaşanan temel sorun budur." şeklinde konuştu.

"Kota sistemi olduğundan hükümet değişmez"

Lübnan'da siyasi yapı oluşturmak için 1989'da Suudi Arabistan öncülüğündeki toplantı sonrası 15 yıllık bir iç savaş yaşandığını hatırlatan Ayhan, "Yaklaşık 2 yıldır, Lübnan sürekli siyasi protestolarla karşı karşıyadır. Hassan Diyab hükümeti de protestolar üzerine kurulan bir hükümetti ama arkasında Hizbullah'ın desteği vardı. Bu hükümet kurulduktan sonra da sokaklarda protestolar devam ediyor. Önceki hükümetin düşmesini talep edenlerle yeni hükümetin düşmesini talep eden protestocular aynı protestoculardır. Şimdi de bir yıl önce protestolar sonucu istifa eden kişinin tekrar hükümet kurması gündemdedir.

Kota sistemi olduğundan sistem değişmez; çünkü 32 parlamenter Şii, 32 parlamenter Sünni olmak zorunda ve dolayısıyla buradaki aktörler de bellidir. Belli gruplara bağlıdırlar ve değişmiyorlar. 64 Hristiyan parlamenter çıkacak. Hristiyanların da kotaları bellidir.

Lübnan'da istikrar yeni bir idari ve siyasi yapının oluşturulmasıyla mümkündür. Bu da yeterli değildir. Dışarıdan güçlerin Lübnan'a müdahalesinin ciddi anlamda son bulması gerekir ki bu da mümkün değildir. israil, Suriye, İran ve Fransa'nın Lübnan'a müdahale etmemesini beklemek gerçekçi değildir." dedi.

"Stratejik açıdan bakıldığında Lübnan, Ortadoğu'ya açılan kapıdır"

Lübnan'ın, Doğu Akdeniz'in Ortadoğu'ya açılan kapısı olduğunu söyleyen Ayhan, "Lübnan limanları çok önemlidir. Bir tarafta israil, öbür tarafta Suriye vardır ve her ikisi Ortadoğu'daki ticari faaliyet ve açılım şansına sahip değiller.

Fransa açısından bakıldığında Hristiyanların varlığı, Fransa'nın her zaman Lübnan'da bulunmasının ana unsurlarından biridir. Dolayısıyla onlar açısından Lübnan vazgeçilmez bir yerdir. İran'a bakıldığı vakit Şii gruplar İran'ın üsleri gibidir. Yalnızca üsleri olarak kalmadılar, Suriye savaşında gördük ki aynı zamanda milis kuvvetleridir. Suriye üzerinden gördüğümüz gibi İran'ın istediği zaman Lübnan'daki Şii milisleri istediği zaman başka ülkelerin içerisine de gönderebilme kapasitesi var. Tarih boyunca böyledir. Sasanilerden itibaren İran Akdeniz'e açılma noktasında buraları kendisine üs olarak görmüştür. Vali atamaları vesaire… Lübnan ve Suriye İran'ın batıya açılan kapsıdır. Buralar onlar için vazgeçilmez bir bölgedir." ifadelerini kullandı.

"israil açısından Lübnan bir güvenlik sorunudur"

Lübnan'ın israil açısından güvenlik sorunu olduğunu aktaran Ayhan, "Eskiden burası israil açısından acaba toprak genişletebilir miyim noktasındaydı. Bu doğrultuda israil, Güney Lübnan'a bir işgal gerçekleştirdi. Bu işgal askeri çatışmalar sonucunda son buldu. Özellikle Güney Lübnan üzerinden israilin füze saldırılarıyla karşı karşıya kalma durumu var. israil, güvenlik sorunu olarak gördüğü için sürekli müdahale etmektedir.

Herkesin Lübnan'a bakışı ve beklentilerinin farklı olduğunu görmekteyiz. Bu ülkelerin Lübnan'a bakışı yıpratıcı olduğundan Lübnan bir türlü toparlanamadı. Türkiye'de birçok kişi Lübnan'a çalışmaya gidiyordu ve şu anda yaklaşık 100 bine yakın Mardinlinin Lübnan'da yaşadığı varsayılıyor. Bunlar ekonomik nedenlerden dolayı bu bölgelere gitmişti. Bunlar Lübnan'da kendilerine yaşam kurdular ve halen o bölgede yaşıyorlar. Ama artık bu günkü Lübnan, o günkü Lübnan değil." diye konuştu. (İLKHA)







Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir