DUSODER: İstanbul Sözleşmesi yerine daha kuşatıcı kanunlar çıkarılmalı
İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi gerektiğini söyleyen DUSODER Başkanı Topçu, toplumun değerleriyle uyuşmayan ve istismara açık olan sözleşme yerine daha kuşatıcı bazı kanunların çıkarılması gerektiğini söyledi.
2011 yılında kabul edilen ve 2014 yılında Türkiye’de uygulanmaya başlanan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine ilişkin tartışmalar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun süredir tartışılan ve aile değerleriyle bağdaşmayan sözleşmenin "nas olmadığı" ve iptal edilebileceğini söylemesi üzerine gündemde daha fazla yer edinen İstanbul Sözleşmesi hükümet yetkilileri başta olmak üzere birçok kesim tarafından iptal edilmesi isteniyor.
Konuya ilişkin bir basın toplantısı düzenleyen Dünya Sosyologlar Derneği, sözleşmenin aile değerleriyle, toplumun kültürüyle bağdaşmadığını, aynı zamanda kadına yönelik şiddeti de önlemediğini ifade ederek, daha kuşatıcı bazı kanunların çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Düzenlenen basın toplantısında konuşan DUSODER Başkanı Necdet Topçu, sözleşmesinin birçok kesim tarafından kadına yönelik şiddeti durduracağı yönünde kanaatlerin olduğunu ancak süreç içerisinde bunun böyle olmadığını söyledi.
Topçu, "İstanbul Sözleşmesi ile kadına yönelik şiddet önlenemediği gibi evlilik ve boşanma ile ilgili ters gidişatın olması, ailelere yönelik tahribatların oluşması, çocukların mağdur olması, aile yapısının bozulması İstanbul Sözleşmesi’nin bir çözüm olmadığı kanaatini bize verdi." dedi.
Sözleşmenin hem kabul süreci hem de uygulanma süreci içerisinde dışarıdan çok fazla fonlandığını belirten Topçu, 46 ülkede imzalanan bu sözleşmenin çoğunlukla şerh konularak kabul edildiğini hatırlattı.
"Sözleşme aile yapımızla örtüşmüyor"
Kadına yönelik şiddetin çözüme kavuşması için İstanbul Sözleşmesi’nin fayda sağlamadığını vurgulayan Topçu, "Asıl mesele kadına yönelik şiddetin önlenmesi, ailelerin dağılmasının önüne geçilmesi ve çocukların mağdur olmamasıdır. Bu meseleler bir düğmeye dokunularak hemen düzelecek meseleler olmamakla birlikte bunun hukuki bağlamdaki kolu olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun hem geleneklerimizle hem de aile yapımızla örtüşmüyor." dedi.
"Kadının beyanının esas sayılması istismara sebep oluyor"
Milli Eğitim Bakanlığının Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi (ETCEP) ile toplumun tüm kesimlerinde yeni bir anlayışın ortaya konmak istendiği bir dönemin olduğunu söyleyen Topçu, şunları kaydetti:
İstanbul Sözleşmesi’nin temel felsefeye bakıldığında cinsiyetsiz bir toplum inşa etme tahayyülleri ve uygulamalarının olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. İstanbul Sözleşmesi’nin garantörlüğünü yapan 6284 Sayılı Kanun özellikle uygulama noktasında istismara açık beyanlar içeriyor. Bunlardan birisi kadının beyanını esas sayılmasıdır. Diğer taraftan yine İstanbul Sözleşmesi’nin 4 ayak üzerine inşa edildiği ifade edilecek olursa bunlar fiziki, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddettir. Bunlar gerçekten istismara açık hadiselerdir. Eğer gerçekten bir tarafta bir cinsin beyanı esas ise bu 4 ayak üzerinden kolaylıkla istismar yapılabilir. Bunları söylerken kadına yönelik şiddetin bütünüyle karşısında olduğumuzu da ifade etmemiz gerekir. Ancak hukukta iddia sahibi iddiasını ortaya koymak zorundadır. Beyan esas alınırsa istismara açık olur.
İstanbul Sözleşmesinin tekrar gözden geçirilip bunun yerine toplumun değerlerine, aile yapısına, neslin sağlıklı bir şekilde hayatını devam etmesi için kuşatıcı, adil bir takım yasaların yürürlüğe girmesi gerektiğini vurgulayan Topçu, İstanbul Sözleşmesi’nin derhal bir kenara bırakılarak sözleşmeden çekilmesi gerektiğini ifade etti. (İLKHA)