BERLİN (AA)

Asselborn, Alman Welt gazetesinde yaptığı açıklamada, şimdiye kadar 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinden 9’unun Filistin'i devlet olarak kabul ettiğini, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin bu adımı 1989’dan önce komünist sisteme bağlı olduklarında attıklarını anımsattı.

İşgal rejiminin yakın gelecekte Batı Yaka’nın bazı bölgelerini ilhak etmesi durumunda, AB'de aralarında bazı büyük ülkeler dahil başka ülkelerin de Filistin’i devlet olarak tanımaya hazır olabileceğini ifade eden Asselborn, birlikte bu yönde düşüncelerin bulunduğunu belirtti.

Asselborn, böyle bir adımın iki devletli çözümü destekleyebileceğini ve adil bir durum sağlayabileceğini kaydetti.

Bunun işgal rejimine yönelik bir şey olmayacağını vurgulayan Asselborn, “Aksine, Filistinliler kendi devletine sahip olduklarında İsrailliler huzur içinde yaşayabilirler.” ifadesini kullandı.

Asselborn,  işgal rejiminin düşüncesini değiştirmesini umut ettiğini belirterek, "İsrail hükümetinin ilhakın hırsızlık olduğunu ve sadece uluslararası hukuku değil on emrin yedincisini de ihlal edeceğini görmesini bekliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Batı Yaka’nın işgal rejimi tarafından sömürgeleştirilmesi anlamına gelecek bir ilhakın AB ve Birleşmiş Milletlerin (BM) talep ettiği iki devletli çözümü tamamen imkansızlaştıracağını kaydeden Asselborn, Avrupalıları ortak bir tutum sergilemeye çağırdı.

Asselborn, “Batı Yaka'nın bazı kesimleri kademeli olarak ilhak edilecekse ne yapacağımız konusunda hemfikir olmalıyız. Tavuklar gibi dağılmamamız lazım.” ifadesini kullandı.

Bölgede on binlerce Filistinlinin yaşadığına işaret eden Asselborn, “Bu insanlar ne olacak? Bu insanların hangi hakları var? Sürülecekleri mi? Orası verimli toprak. İlhaktan sonra ne olacak? İlhaktan sonra tek devletli çözüm mü olacak? AB'nin, ABD Başkanı Trump’ın planına göre bir ilhakın sonuçları olacağını açıkça ifade etmesi lazım.” yorumunda bulundu.

Asselborn, AB ülkelerinin sadece yaptırımlar konusunda değil ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde de oy birliğiyle karar verdiğini ve bunu işgal rejiminin bilmesi gerektiğini belirterek, ekonomik ilişkilerin,  işgal rejiminin uluslararası hukuka riayet etmesi halinde gelişebileceğini kaydetti.