Prof. Dr. Alper Şener: "Covid-19 domino risk etkisi oluşturmaktadır"
Doğal yoldan yani hastalığı geçirerek bağışıklık kazanma oranının artması durumunda kış aylarında beklenilen sıçramanın daha az görüleceğini kaydeden Şener, Covid-19 salgınının kış döneminde tekrar yükselme riskini değerlendirdi.
Covid-19 salgınıyla ilgili İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) önemli değerlendirmelerde bulunan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Şener, "Bu, bir viral hastalık. Kapalı alanda yakın temasta bulaşma ihtimali oldukça yüksek. Bulaştığı zaman hastaneye yatma riskiniz var. Hastaneye yattığınızda yoğun bakıma girme riskiniz var. Yoğun bakıma girdiğinizde de ölme riskiniz var. Birbirini takip domino risk etkisi diyoruz biz buna." ifadelerini kullandı.
"Covid-19 ile ilgili önceden yaptığımız tüm tahminler alt üst oldu"
Vaka sayısının şu an 900'lerde seyrettiğini bunun da bizim için bir bakıma iyi, bir bakıma da kötü bir şey diyen Şener, "Kötü bakış açısıyla bakacak olursak, beklenen birinci dalganın sona ermesiydi. Ben dahil olmak üzere bilim insanlarının büyük çoğunluğunun matematik modellemelerinden hareketle tahminimiz, yaz aylarının rahat geçeceği yönündeydi. Ancak mevcut tablo yanıldığımızı gösteriyor. İyi bakış açısıyla bakacak olursak, en azından bu sıçrama tüm Türkiye'ye yayılmadı gibi görülüyor. Belli illerle sınırlı kaldı. Eğer bu sıçrama belli şehirler ile sınırlı kalmayıp daha geniş bir yayılım gösterseydi biz bugün 2-3 binleri konuşuyor olurduk. Belki de ikinci pik yaşanabilirdi.
Genel olarak baktığımızda ise salgının birinci dalgada devam etmesi ve kışa böyle girecek olmamız teknik olarak korkulacak bir şey değil. Çünkü istediğimiz şey, kişilerin bir şekilde bağışıklık kazanması. Biz bağışıklığı ya aşıyla ya da hastalığı geçirerek kazanabiliriz. Ancak aşıya birçok sebepten dolayı kısa zamanda insanların ulaşabileceğini düşünmüyorum. Şu an çok ciddi aşı çalışmaları var, ancak ben bu alanda da gecikme olacağını düşünüyorum.
Dolayısıyla doğal yoldan yani hastalığı geçirerek bağışıklık kazanma oranı ne kadar artarsa kış aylarında beklediğimiz sıçramayı daha az göreceğimiz anlamında gelir. Tabi bunu şimdiden söylemek çok zor. Covid-19 ile ilgili önceden yaptığımız tüm tahminler alt üst oldu. Çünkü bu virüs ile ilgili bildiğimiz şeyler vardı, bilmediğimiz şeyler vardı. Özellikle kış döneminde vaka sayısının günlük 5 binlerin altında seyretmesi teknik açıdan başarımız ve şansımız olarak düşünülebilir.
Coronavirus ile mücadelede şu an yeni bir konsept üzerinde duruluyor. Ülkelerde Covid-19 dışındaki Coronavirus'leri sık geçirenler ki bunlar daha çok 12-15 yaş dediğimiz bu grup toplumda bağışıklığı yönlendirecek ve virüsün yayılım hızını da kırmış olacak." şeklinde konuştu.
" Covid-19'a yakalanıp tedavi olduktan sonra iyileşenlerin, tekrar bu virüse yakalanma riskleri var"
Konuşmasının devamında Şener:
"Bu virüse yakalanıp tedavi olduktan sonra iyileşenlerin tekrar bu virüse yakalanma riskleri var. Ancak bu konu yanlış anlaşılıyor. Bir de konuya hâkim olmayan uzmanlar, bunu doğal bağışıklık sisteminde sanki istisnai bir durummuş gibi anlatıyorlar. Oysa istisnai bir durum değil. Şöyle anlatayım, diyelim ki siz bu virüsü aldınız, enfekte oldunuz ve iyileştiniz. Kandaki antikora bakıyoruz, geçirip geçirmediğinizi görmek amacıyla. Kandaki antikorun negatif ya da pozitif olması virüse karşı blokal antikor düzeyinde olmayabiliyor. Ama bu şu demek değil enfekte olup iyileştikten sonra tekrardan virüsü alıp hastalanacağınız anlamına gelmiyor. Dünyadaki deneyimde bu yönde. Tabi şu an da dünya üzerinde böyle bir vaka da yok." dedi.
"Aslında kısıtlamalar yerine, artık insanların bilinçlenmesi lazım"
Şener, "Tatil dönemlerinde veya bayram gibi özel günlerde sadece ülkemize has bir şey değil, tüm ülkeler için risk vardır. Çünkü bunu İspanya, İtalya, Almanya ve diğer birçok ülke yaşayarak gördü. Burada aslında kişileri kısıtlamak yerine, kişilerin artık bilinçlenmesi lazım. Bu işin en iyisi uzaktan erişimle iletişim kurmak." İfadelerini kullandı.
"Kış döneminde yaşanacak vaka sayısındaki artışa biz ikinci dalga değil de birinci dalganın devamı diyebiliriz"
Dünyanın geneline baktığımız zaman enfeksiyon hastalıkları ile ilgili deneyimin İspanyol gribi ile ilgili olduğunu söyleyen Şener konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bu gribin yaşandığı dönemde ikinci dalga daha kuvvetli olmuş. Daha fazla insan hayatını kaybetmiş. Tabi o dönemin şartları şu anda söz konusu değil. Bahsettiğimiz dönemde maske ve sosyal mesafe uygulamaları hayata geçirilememiş. Zaten savaş yılları kıtlık var. Bağışıklık sistemi için beslenme imkanları kısıtlı. Yani bir sürü faktör var bunlarla birlikte.Tabi şunu belirtmekte fayda var, biz hala birinci dalganın içerisindeyiz. İkinci dalga için hasta sayınızın sıfır olması, belli bir süre sıfır seyretmesi ondan sonra yeniden vaka görmeniz gerekmektedir. İspanyol gribinde böyle olmuş. Dolayısıyla, kış döneminde yaşanacak vaka sayısındaki artışa biz ikinci dalga değil de birinci dalganın devamı diyebiliriz. Aslında bu, bizim için bir dezavantaj değil, bir avantaj. Çünkü kişiler farkında olmadan bu süreçte bağışıklık kazanıyor.
"Maske takma zorunluluğu uzun bir süre devam edecektir"
Son olarak maske takma zorunluluğunun uzun bir süre daha devam edeceğini ifade eden Şener şu ifadeleri kullandı:
"Neden herkese maske takma zorunluluğu geldi bunu bilmekte fayda var. Teknik olarak bakacak olursak aslında maskeyi, virüsü yayma riski olanların takmasında fayda var. Salgının başında yalnızca virüsü taşıyan kişinin maske takması yeterli görünüyordu. Ancak virüsün yayılmasındaki farklı komplikasyonlar ve virüsü tespit etmedeki bazı sıkıntılardan dolayı herkesin maske takması zorunlu hale getirildi. Bu da yetmedi sosyal mesafe kuralı getirildi. Maske ile şunu söylemek mümkün, kapalı ve mesafenin iki metreden az olduğu yerlerde meskenin koruyuculuğu yüzde yüz. Bunun tersi ortamlarda maskenin çok fazla bir etkisi yok." (İLKHA)