Anlatmakla Değil, Yaşamakla Anlaşılır
Gidenin bir daha gitmek istediği mukaddes beldelerdir Mekke ve Medine…
Gidip de dönenler hep öyle diyor; “Anlatmakla değil, yaşamakla anlaşılır” Çünkü manevi gözle bakıldığında her tarafı peygamber ve sahabelerinin izini taşıyor.
Gidenin bir daha gitmek istediği, hatta oradan ayrılmak istemediği mukaddes bir şehirdir Mekke ve Medine… Hacca, Umreye gidenler, oradaki manevi atmosferi soluyanlar bu duyguları çok iyi bilir. Kendilerine oraları sorduğunuzda size, ‘anlatmakla ifade edilemez ancak yaşamakla anlaşılır’ diyerek bir iç çeker ve öyle anlatmaya başlarlar ki; onlar anlattıkça siz Mekke ve Medine’yi bir an önce görmek, o mübarek beldeleri ziyaret etme isteğini içinizde hissedersiniz. Tabi bu ziyaretin maddi bir külfeti var, herkes istediği gibi gidemiyor. Keşke hükümet öyle bir düzenleme yapsaydı ki bu düzenleme tüm vatandaşlarını bir seferliğine mahsus Hacc veya umreye gönderme gibi bir çalışma olabilseydi. Veya vakıf ve derneklerin bu yönde de ağırlıklı bir çalışma içine girmesi çok fayda getirirdi. Dileriz her Müslüman’a İslam’ın beş şartından biri olan Hacca gidebilmek nasip olur. Haccın fazileti ve özlemini bu kadar anlattıktan sonra benim de bir hacıyı ziyaret ettiğimi tahmin etmiş olmalısınız.
BU DÖRDÜNCÜ GİDİŞİ; “DEMEK Kİ KISMETMİŞ”(!)
Evet, geçtiğimiz ay halam ile eniştem Umre’ye gideceklerini söylediklerinde şaşırmıştım. Çünkü bundan önce üç defa daha gitmişlerdi. ‘Ya hacı abi (Hacı Mehdi Çakan) biz daha hacı olmadan sen üç, dördüncü gidişin olacak’ diye şaka yapmıştım. Ancak eniştem ‘Valla o mübarek topraklara gitme isteği hiç bitmez ancak hiç hesapta yokken çıktı bu yılki umre ziyareti. Demek ki kısmetmiş ki gitmemiz gerekir’ diye gülerek kendini savunmuştu. Zira hacı abinin kızı ile torunu umreye gitmek için diyanete başvurmuş ancak yanlarında erkek olmadığından diyanet ancak yanlarında akrabaları bir erkek olması halinde Mekke’ye Umre’ye gidebileceklerini belirtmiş. Bu sebeple hacı abiye de gün doğmuş…
Ve Mayıs’ın 21’inde umreye gittiler, 14 gün kalıp geçtiğimiz cumartesi Türkiye`ye döndüler. Vakit kaybetmeden ziyaretlerine gittim. İkisi de hafif soğuk almışlardı. Zira Mekke sıcağında serinlemek için kapalı mekânlarda bulunan klimaların estiği buz gibi hava özellikle bölgeye yabancı olanları olumsuz yönde etkiliyor.
“ORAYA GİTTİĞİNİZDE BÜTÜN SIKINTILARINIZI UNUTURSUNUZ”
Kendilerine yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini sorduğumda ikisinin de gözleri doluyor ve ışıl ışıl parlıyor… Oraları anlatmakla tam anlamıyla ifade etmiş sayılmayız ancak oralara gidip gezmekle o manevi iklimi koklamakla, yaşamakla anlaşılabileceğini anlatıyorlar bana. Mekke’ye gider gitmez hemen Kâbe’ye koştuklarını ve Umre için tavafa başladıklarını söyleyen Peygamber sevdalısı iki hacımız, “Oraya gittiğinizde hiçbir şey aklınıza gelmez, her şeyi unutursunuz. İnsan bütün sıkıntılarını unutuyor. Manevi veya maddi kim hangi gözle bakarsa onu buluyor orada. Adeta hayır namına ne varsa insan onu kapmak için birbiriyle yarışıyor. O mübarek beldede nereye bakarsanız bakın her tarafta peygamberimizden ve sahabelerinden bir parça iz buluyor, duygulanıyorsunuz ve Allah’tan kendilerini de cennetinde o mübarek insanlara komşu olmayı diliyor, dua ediyorsunuz” diye anlatıyor.
“SANKİ PEYGAMBERİ GÖRECEKMİŞ GİBİ BİR HİSSE KAPILIRSINIZ”
Sonra Medine’ye geçtiklerini ve bir hafta da orada kaldıklarını belirterek, “Hele Medine’ye gider gitmez sanki Peygamber Efendimiz (sav)`i görecekmiş gibi bir hisse kapılır öyle bir heyecanlanırsınız ki o durumun anlatılması gerçekten zor; ancak yaşanır. Sonra Uhud’da okçular tepesini ziyaret ediyoruz. Hz. Hamza’nın kabrinin yanı sıra 70 sahabenin daha burada kabri bulunuyor. Ayrıca Hz. Aişe’nin camisini ziyaret ettik ve daha birçok mübarek mekanı gezdik, gördük” diye konuştu. Mübarek mekânları ziyaret ederek adeta dualarına dua, imanlarına iman kattıklarını ifade eden peygamber âşıkları hacılarımız, Umre ziyaretlerini en verimli şekilde geçirdiklerini dile getirdiler.
Peygamber efendimiz bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor; “Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu ikisi, körüğün; demir, altın ve gümüşün pasını yok ettiği gibi, fakirliği ve günâhları yok eder. Mebrûr haccın sevabı ancak cennettir.” (Tirmizî)
Allah-u Teala her Müslüman’a Hacc ve Umre yapmayı nasip etsin. Ve o mübarek beldeleri gerçek iman sahibi yöneticilerin himayesi altına alsın inşaallah...
Mehmet Özcan-Doğruhaber