• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Türkiye`nin Değişim Süreci - 2
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
28 Şubat sürecinin  oluş sebepleri

1. Uluslararası politik sistemin dayatması;

Nato toplantısında, komunizmin çöküşünden sonra dünyada şaşkınlık verici bir şekilde yükselen İslami dalgadan korkan batılı kapitalist güçler İslam’ı düşman ilan etmişlerdi…

2. İç politik-ideolojik sebepler

Dünyada yükselen İslami tsunaminin Türkiye’deki izdüşümü bilindiği gibi Refah Partisi, bir takım radikal cemaatler ve örgütler olarak görülüyordu… Ülkede laik çevrelerle İslamcı güçler arasında elle tutulur derecede ciddi bir gerginlik bulunmakta idi… İşte bu sırada devlet bir takım İslam’i örgütlenmeleri yasadışı ilan etmiş ve operasyonlara başlamıştı. Bu operasyonlar öncelikle küçük silahlı gruplara yönelik olsa da yükselen dalga engellenememiş 1994 yerel seçimlerle belediyelerde hakimiyet kuran Refah Partisi 1995’te siyasal iktidarı ele geçirmek için ilk adımını atmıştı. Müslüman ve vatansever ordu kuvvetlerini istisna etmekle birlikte batının emriyle çalışan “nato generalleri” yine oradan aldıkları talimatla harekete geçtiler…

3. Ekonomik sebepler;

90’lı yıllardaki “Globalleşme sürecine” tam entegre edilmek istenen Türkiye, Refah-yol hükümetinin gelişiyle süreç, talimata direnir hale geldi… Bu asla kabul edilemez bir durumdu küresel Finans kapital için… (İMF, Dünya Bankası, vb Emperyalist kuruluşlar) bununla birlikte içteki ekonomik sebeplerde bu hükümetin yıkılmasını gerektiriyordu. Şöyle ki;
1980’li yıllarda Özal’ın ANAP’ı ile beraber sermaye yapısında meydana gelen ciddi kaymalar sonucu “Anadolu kaplanları” denilen Anadolu sermayesi palazlanmaya başlamış ve “İstanbul dükalığı ile mücadeleye girmiştir. Bildiğiniz gibi İstanbul dükalığı büyük sermaye, Tüsiad vb kuruluşlardır. Bu meydan okumadan hoşlanmayan TÜSİAD çevreleri TSK’yı sürekli kışkırtmakta idi.

Bununla birlikte bir takım sermaye ve medya çevreleri 90’lı yıllarda Hazineye çok yüksek faizlerle borç verip geri alıyordu. Bu yolla müthiş bir soygun düzeni kurulmuştu… Refah-Yol’un aldığı “Havuz sistemi” kararı bu soygun düzenini ortadan kaldırmaya yönelikti… Ancak büyük medya ve sermaye hükümeti ortadan kaldırdı…!

Sözünü ettiğim bu süreçte toplumsal çalkantı kontrol edilebilir seviyeyi aşmaya başlamıştı. Yine mezkur süreçte binlerce müslüman genç mücadeleye atılmış olup binlercesi gözaltına alındı, işkenceye uğradı, çatışmalarda şehid oldu, yaralandı ve hapse atıldı… Bununla birlikte okullardan başörtülü 30.000 kız öğrenci atıldı…. 2000’den fazla inançlı subay ve ast subay ordudaki görevlerinden alındı. Kamuda çalışan inançlı memurlar sorgusuz sualsiz görevlerinden atıldı. İslami sermaye operasyonlarda çökertilmeye çalışıldı.

Üç ayrı İslamcı siyasi parti kapatıldı…

Bütünüyle sistemik bir operasyonla karşı karşıya kalan İslamcılar ilk andaki şaşkınlığı atlatarak 1997 sonrasında mücadeleyi daha da derinleştirme yoluyla darbeci cuntacı kanadı geriletmeye başladılar.

Ağustos 1999 Marmara ve Kasım 1999’daki Düzce depremleriyle sistem neredeyse bütün alt yapısı ile beraber çöktü. Ülkenin motoru olan, tüm sanayinin bulunduğu bölgedeki Marmara depremi bütün sanayi ve üretim sistemini altüst etti…
Buna ek olarak 2000’de başlayan bankalar krizi 19 Şubat 2001’de tam bir ekonomik çöküşe dönüştü… Bu yapısal ekonomik kriz 2002’de Ecevit’in hastalığı görüntüsü altında siyasal bir krize evrilince 28 Şubat’ın 57. Hükümeti havlu atarak erken seçim kararı aldı… Artık kararı halk verecekti ve devrilen Refah-Yol’un az çok devamı sayılan AK Parti’yi tek başına iktidara getirdi. Siyasal sistemin hemen her partisi (CHP hariç) halk tarafından tasfiye edildi. Böylece yeni bir döneme giriliyordu…

Müslüman anadolu halkları, 28 Şubat darbesine 3 Kasım 2002 seçimleri ile gerçek bir darbe vurmuş ve kendi iradesine uygun bir sistemin tesis edilebilmesi için yeni bir politik zemin imkanı ortaya koymuştur.

Sözkonusu 90’lı yıllardaki düşük yoğunlukla iç savaş süreci sırasında Emniyetin Resmi verilerine göre;

- 1990 yılından bugüne, mücadele veren ve yasadışı ilan edilmiş olan 37 İslami gruptan yaklaşık;

- 20.000 kişi gözaltına alınmış.

- Bunların 7000’i tutuklanmış, 13.000 kişi tutuksuz yargılanmıştır.

- Binlercesi emniyette işkence görmüş.

- Haklarında binlerce dava açılmış.

- Silahlı saldırı ve çatışmalarda 1000 müslüman şehid olmuş. (Halktan müslüman sivillerle beraber bu sayı 5000 kadardır.)

- 3000’den fazlası yaralanmış.

- Hapishaneye giren 7000 kişinin bir kısmı 1-3 yıl, bir kısmı 5-10 yıl, bir kısmı ise 10-20 yıl hapis yatmıştır.

- Halen cezaevlerinde İslami siyasi davalardan 600’den fazla kişi bulunmakta olup bunların 200’ü “Müebbet ya da Ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası yatmaktadır.

Hapishanelerde 1990 sonrası yaşanan sayısız hayat hikayelerinden birisi, o genç mücahidlerden olan şahsımdır. Yattığım yaklaşık 17 yılda pek çok olay ya da yaşam öyküsü ile karşılaştım. Yazdığım bu hapishane anıları tamamen gerçek olaylardan derlenmiş olup, cezaevine girip çıkan hemen hemen 7000 mücahidin insicamlarını az çok yansıtmaktadır. Hapishanelerde Allah (cc) yolunda mücadele veren bütün mücahid dostlara ve onları gıpta ile izleyen tüm müminlere, selam ve dua ile…
 
Yılmaz Dalyan
Vezirköprü M Tipi Cezaevi / Samsun
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir