Prof. Dr. Yakar: “10 Temmuz 2020 İstanbul'un fethedildiği gün kadar önemlidir”
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Danıştay’ın, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ettiği bugünü “tarihi bir gün” olarak niteledi.
86 yıl önce Bakanlar Kurulu tarafından müzeye çevrilen Ayasofya Camii yıllar sonra bugün tekrar cami oldu. Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesi İslam aleminde büyük bir sevinçle karşılandı.
Danıştay 10. Dairesi’nin, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ettiğine ilişkin yaptığı açıklama halk tarafından sevinçle karşılanırken yıllardır bugün bekleniyordu.
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Ayasofya'nın yıllar sonra tekrardan eski hüviyetine getirilmesi ve cami olarak ibadete açılması kararını İLKHA’ya değerlendirdi.
Ayasofya Camii’nin, İstanbul fethinin ve egemenliğinin sembolü olduğunu ifade eden Yakar, bugün 86 yıllık uzun bir bekleyişin sonu olduğunu belirtti.
Bugünün yıllardır hasretle beklenen tarihi bir gün olduğunu belirten Yakar, Ayasofya’da artık zincirler kırıldığı için çok mutlu olduğunu söyledi.
“Ayasofya fethin ve egemenliğin sembolüdür”
Bugünü tarihi bir gün olarak niteleyen Yakar, “10 Temmuz 2020 günü inanılmaz bir tarih yaşıyoruz. Malum Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u fetih ettikten sonra fethin ve egemenliğin sembolü olarak Ayasofya'yı ibadethane olarak kiliseden camiye dönüştürmüştür. Fatih Sultan Mehmet, ibadethanelere o kadar çok saygılıyı ki ibadethaneye zarar vermemişti. Sadece Osmanlı’nın bir kılıç hakkı olarak gittiği yerlerde ki büyük mabetleri camiye çevirdiği gibi Ayasofya’yı da ibadethane olarak camiye dönüştürmüştür. Bu Gerçekten müthiş bir olaydır. Çünkü Ayasofya fethin ve egemenliğin sembolü olan bir yapıdır.” dedi.
“10 Temmuz 2020 bizim için tekrar İstanbul'un fethedildiği gün kadar önemlidir”
1934 yılında bazı nedenlerden dolayı Ayasofya Camii’nin müzeye dönüştürüldüğünü hatırlatan Yakar, “Ayasofya, 86 yıl gibi çok uzun bir süre sadece Türkiye'deki Müslümanların değil dünya alemindeki tüm Müslümanların göz bebeği hükmündedir. Ayasofya yıllardır mahzundu, hüzünlüydü. Ayasofya hemen yakınında bulunan Sultan Ahmet Camii'nde ezanlar yükselirken kendisi mahzun duruyordu. Hatta bu olay, bazı hatırlarda geçer. ‘Bütün gece çekildikten sonra Ayasofya günlük kaza namazlarını sessizlik içerisinde kılar’ şeklinde bu gerçek dile getirilirdi. Rabbimize o kadar çok hamdüsenalar ediyoruz ve o kadar çok farklı duygular içerisindeyiz ki 10 Temmuz 2020 bizim için tekrar İstanbul'un fethedildiği gün kadar önemlidir. Çünkü artık zincirler kırılmıştır, Ayasofya tekrar ibadethane olarak açılmıştır.” ifadelerini kullandı.
“Bugünü çocuklarımıza ve torunlarımıza coşku ile anlatacağız”
Geçmiş dönemdeki İslam mütefekkirlerinden olan Necip Fazıl'dan, Sezai Karakoç'tan, İsmet Özel’den, Cahit Zarifoğlu'ndan, merhum Erbakan hocamıza kadar Ayasofya için bugüne gelene kadar çok büyük mücadele edildi. Ama Kur'an-ı Kerim'de de belirtildiği üzere ‘siz bilmezsiniz Allah bilir’ diyor. Allah-u Teâlâ bize bu günleri gösterdiği ve bu ana şahitlik ettiğimiz kendisine binlerce kez şükürler olsun. Biz, çocuklarımıza ve torunlarımıza Ayasofya'nın müzeden camiye dönüştürüldüğünü öyle bir coşku ile anlatacağız ki o yüzden gerçekten gün boyu bu kararı bekledik.” şeklinde konuştu.
“86 yıllık uzun bir bekleyişin bugün sonudur”
Ayasofya’nın tekrar camiye dönüştürülmesi için 26 yıldır mücadele veren İsmail Kandemir’e özellikle teşekkür ettiğini belirten Yakar, “İsmail Kandemir amcamız, yıllardan beri Ayasofya için önce Anayasa mahkemesine müracaat etti, sonra kara Danıştay'a geldi, sayın Cumhurbaşkanımızda bugünkü kararnamesi ile açıkladı ve Ayasofya camiye dönüştürüldü. 86 yıllık uzun bir bekleyişin bugün sonudur. O yüzden başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu karda Emeği geçen herkese binlerce kez teşekkür ediyoruz. Şu anda biz öyle bir olaydan kurtulduk ki Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, Ayasofya'yı camiye dönüştükten sonra bir vakıf yayınlıyor. O vakıfta ‘benden sonra bu mabedi kim cami dışında bir amaç için kullanırsa Allah'ın ve meleklerinin laneti kıyamete kadar onun üzerine olsun’ diyor. Biz bugünkü kararla üzerimizdeki laneti de kaldırmış olduk. O yüzden bu karar da emeği geçen bütün herkese binlerce kez teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
“Ayasofya'nın tekrar camiye döndürülmesi israile çok büyük bir cevap olacaktır”
Ayasofya Camii’nin İslam alemi için de önemli olduğunu vurgulayan Yakar, “İnanıyorum ki şu anda zulüm altında olan Kudüs’te bir gün kutlanacaktır. İsrail Kudüs'ü başkent yapmaya çalışıyor. Ayasofya'nın tekrar camiye döndürülmesi israile çok büyük bir cevap olacaktır. Bütün İslam aleminin kalbi bugün inanıyorum ki bu kararla birlikte atacaktır. Geçmiş dönemlerde yüksek lisans tezi yaparken Ayasofya'yı biraz incelemiştim. Ayasofya’nın 4 tane minaresi var. 4 minare 3 farklı padişah zamanında yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıt ve Kanuni zamanında yapılmıştır. Minnet ve rahmetle andığımız Mimar Sinan öyle iki tane minare yapmış ki minarelerden Ayasofya'nın kubbesine payanda atmış. Bu zihniyet camiyi müzeye dönüştürdükten sonra müze hüviyeti için minareleri yıkmaya karar veriyorlar. Bunlar tarihi gerçeklerdir. Sonra bir inceliyorlar ki Ayasofya'nın minarelerini yıktıklarında Mimar Sinan'ın o attığı payanda yıkılacak ve kubbe gidecek. Bu riski göze alamadıklarından dolayı minarelere dokunmuyorlar. Ayasofya’yı müzeye çevirdikten sonra camiye dair ne varsa hepsini almaya çalışmışlar. Şu an Ayasofya'ya gittiğinizde çok büyük Hüsn-ü hatları görürsünüz. Bu Hüsn-ü hatların sahibi Kazasker Mustafa İzzet Efendi’dir. Bu hatların çapı yedi buçuk metre boyundadır. İzzet Paşa'nın bu hatlarını da çıkartmak istiyorlar, yere indiriyorlar. Fakat Allah'ın bir nimeti olarak Hüsn-ü hatlar kapıdan dışarı çıkmadığı için tekrar yerine koymak zorunda kalıyorlar. Ne zaman Ayasofya gitsem sadece orada Allah lafızlarını görür, camiye dair başka bir şey görmezdik.” dedi.
“Bu karar Kudüs'ün de kurtulmasına vesile olacaktır”
Ayasofya’nın tekrar cami hüviyetini kazanmasına çok sevindiğini dile getiren Yakar, İslam ümmetinin yıllardır bugünü beklediğini belirterek, şunları söyledi:
“Allah'a hamd olsun, bize bu günleri gösterdi. Geçmişte Sezai Karakoç, ‘Ayasofya Camii'ni açmak çağın kördüğümünü, İskender'in kılıcıyla biçmek olacaktır’ diyor. Bugünden sonra içeri ve dışarıdan birçok eleştiri gelecektir. Hiç birisine kulak asmayacağız. Çünkü burası Müslümanların malıdır. Burası ibadethane olarak devam edecektir. İmam Şafi hazretlerinin bir sözü var; ‘fitne zamanında hakkı bulmak istiyorsanız, düşman oklarını takip edin. Düşman okları size nereyi gösteriyorsa hak yol ordadır, hak ehli onlardır’ diyor. Bugünden sonra çok eleştiriler gelecektir. Hemen şimdi Rusya Parlamentosu’ndan bir açıklama geldi. Avrupa Parlamentosu ve diğerleri açıklamalar yapacaklardır. Hiçbirinin hükmü yoktur. Ayasofya fethin ve egemenliğin sembolüydü. Allah bize bu günleri gösterdi. İnanıyoruz ki İslam alemi şu an bu kararı sevinçle karşılıyor. Çünkü yıllardır hüzünlü olan Kudüs'ümüz var. Dua ediyoruz ve temenni ediyoruz ki bu karar Kudüs'ün de kurtulmasına vesile olacaktır.”
“Ayasofya’ya daha çok sahip çıkmalıyız”
Halil İnalcık’ın, “Batı, İstanbul'un fethini, Ayasofya'yı hiçbir zaman unutmadı” sözlerine atıfta bulunan Yakar, “Evet, unutmayacaklar. Geçmişte unutmadıkları gibi bundan sonra da unutmayacaklar. Bizim bundan sonra yapacağımız kardeşlik, birlik ve beraberlik içerisinde 86 yıl sonra alınan bu karara uygun hareketle camileri ibadethane olarak kullanmaya devam etmek, fethin sembolü olan Ayasofya’yı inşallah ezan ve Kur'an sesleri ile beraber kıyamete kadar payidar kıldırmaktır.” diye konuştu. (İLKHA)