“İstanbul Sözleşmesi feshedilebilir” dendi; KAMUOYU BEKLENTİ İÇİNDE
Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren aileye en büyük darbeyi vuran, şiddet ve boşanmalarda artışa neden olan İstanbul Sözleşmesi, kamuoyunun gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” demesine rağmen ve son günlerde halk istiyorsa kaldırılır dediği sözleşme için kamuoyu beklentiye girdi.
DOĞRUHABER / Zeki Aras
İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiğinden bu yana toplumun yapısıyla uyuşmadığı için büyük tepkilere neden oldu. Zaman geçtikçe tahribatı daha çok hissedilen sözleşmeye her kesimden tepkiler çığ gibi. Şu ana kadar 750 bin erkeğin evden uzaklaştırıldığı ifade edilirken yaşanan sorunlara henüz bir çözüm bulunamadı. Geçtiğimiz yıl sözleşme ile ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” demiş ve ardından geçtiğimiz günlerde de vatandaşlar istemiyorsa sözleşme kaldırılır sözleri kamuoyunda beklenti oluşturdu. Yine AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesine ilişkin, "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır" demesi de umutları arttırdı. On binlerce mağduru olan sözleşmenin kaldırılması için tüm keismler bir an önce adım atılması çağrısında bulunuyor.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NAS DEĞİLDİR”
İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerinden duyulan rahatsızlık, geçtiğimiz yıl İstanbul'da bazı STK’ların ve kanaat önderlerinin de katıldığı istişare toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletildi. Konuyla ilgili olarak toplumda oluşan rahatsızlık ve meydana gelen hassasiyeti anladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” sözlerini kullanmıştı. Bu sözlerin üzerinden geçen zamana rağmen konuyla ilgili herhangi bir adım atılmadı.
“HALK İSTİYORSA KALDIRIN”
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık yaptığı MYK ve il başkanları toplantılarında, kamuoyunda tartışılan İstanbul Sözleşmesi de gündeme geldi. Edinilen bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” talimatı verdi.
"SÖZLEŞMEDEN ÇIKILIR"
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş da geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada İstanbul Sözleşmesine ilişkin, "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır" dedi. İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline ilişkin gelen soruya Kurtulmuş, "Tabii ki, yani siyaset şöyle bir şey değil, siyaset yukarıda bir alan ve halk ne düşünüyor bununla ilgilenmeyen bir alan değil. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigane kalmayız. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır." karşılığını verdi.
“HEDEFTE KESİNLİKLE AİLEYİ DAHA KOLAY DAĞITMA VAR”
İstanbul sözleşmesi ile ilgili gazetemize konuşan Tesettür Seferberliği Platformu (TESSEP) Akdeniz Bölge Koordinatörü Aynur Sülün, “2011 yılında Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa konseyi sözleşmesi imzalandı. İlk imzalayan ülke biz olduğumuz için bu sözleşmeye İstanbul sözleşmesi adı verildi. Bu sözleşmeden dolayı zamanın Aile Bakanı Fatma Şahin 300’den fazla feminist kadın dernekleriyle bir çalıştay oluşturdu. Sözleşmenin içeriği olan 6284 sayılı kanun düzenlendi. Bu kanunu tamamen kadın cinsiyetçiliği yapan feministler şekillendirdi. Kanun tamamen aileye vurulan bir darbe oldu. Kadın cinsiyetçi bir yaklaşımla hazırlandı. Bütün erkeklerin suçlu ve kötü olduğu ön kabulü üzerinden hazırlandı. Onun için her ne kadar aileyi koruma başlığı yer alsa da hedefte kesinlikle aileyi daha kolay dağıtma var.” dedi.
“YASA ÇIKTIĞINDAN BERİ AİLE İÇİ ŞİDDET ARTTI”
Yasanın çıkarılış amacının tam tersine şiddeti arttırdığına dikkat çeken Sülün, “Kadın merkezli aileye bakılıyor. Yasa çıktığından beri aile içi şiddet arttı. Tamamen kadın ve erkek arasındaki nefreti körükleyen çok tehlikeli maddeler barındırıyor. Özellikle şiddet kavramı o kadar genişletildi ki erkeğin ters bakması bile psikolojik şiddete giriyor. Kadın şikâyet ederse erkek için tedbir kararı alınabiliyor. Çok basit şeyleri şiddet diye tanımlayan, ufak geçimsizliklerde dahi erkeği cezalandıran kanun herhangi bir delil, belge aramadan kadının beyanı ile erkeği cezalandırıyor. Fakat kadın ne yaparsa yapsın şiddet sayılmıyor. Aile bu şekilde korunamaz. Zaten böyle bir amaca da hizmet etmiyor. Üstelik İstanbul sözleşmesinin 4. Maddesinde her türlü sapkınlık koruma altına alınıyor, meşrulaştırılıyor. Biyolojik cinsiyete, fıtri yönelime, kadın ve erkek rollerine savaş açılıyor. Kadın ve erkek rolleri yeniden tanımlanmak isteniyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında her türlü sapkın faaliyet, devlet desteği alıyor, legalleşiyor. Devletin tüm kurumları yasa gereği cinsi sapkınlıkların meşrulaştırmasına hizmet etmeye mecbur bırakılıyor. Bunlar halkı Müslüman bir ülkede kabul edilebilir bir durum değil. Avrupa ülkelerinde aile çöktü, ahlak bitti. Boşanmalar çok yükseldi, evlilikler azaldı, istismar çoğaldı. Baş edemiyorlar tüm bunlarla. Peki bu kanunlar onları bu hale getirdiyse neden aklımızı başımıza almıyoruz.” İfadelerini kullandı.
“BU SÖZLEŞMEDEN TÜRKİYE İMZASINI ÇEKMELİDİR”
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ve İmam Hatipliler Derneği (ÖNDER) de yayınladıkları ortak açıklamada ‘İstanbul Sözleşmesinin Dayatmalarını Reddediyoruz’ dedi. İki kurumun ortak yaptığı açıklamada şunlar kayedildi; “Sözleşmenin temel halaki değerlerimizle örtüşmeyen, “toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim” konusundaki dayatmaları kesinlikle kabul edilemez. Toplumsal cinsiyet rollerinin reddini içeren belge geniş anlamda değerlendirildiğinde marjinal grupların propaganda gücünü arttırmış ve bu düşüncelerin toplumda normalleşmesine kapı aralamıştır. Sözleşmenin eşcinselliği yaygınlaştırıcı ve makulleştirici yaklaşımına karşı çıkmak insan neslinin korunması açısından vazgeçilmezdir. Şüphesiz ki, şiddet ailenin olduğu kadar toplumunda düşmanıdır. Aile yapımızı güçlendirecek sosyal, iktisadi ve hukuki önlemler mutlaka alınmalıdır. Yapılacak yasal düzenlemeler ise geniş bir toplumsal mutabakat üzerinden gerçekleştirilmelidir. Aile-toplum yapımızla örtüşmeyen cinsiyetsizlik ve bir kısım lobilerin dayatması olan bu sözleşmeden Türkiye imzasını çekmelidir. Bu konuda atılacak adımları destekliyor ve bir an önce harekete geçilmesini istiyoruz.”
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKIŞ, MİLLETİMİZİN ORTAK BEKLENTİSİDİR”
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Av. Hamza Akbulut ise geçtiğimiz gün yayınladığı basın açıklamasnda, “İstanbul Sözleşmesinden çıkış, milletimizin ortak beklentisidir!” demiş ve şu açıklamada bulunmuştu; “Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı üye kuruluşlarıyla birlikte, aile değerlerimizin korunup, geliştirilmesi için ilgili tüm kurum, kuruluş ve uzmanlarımızı koordinasyon içinde çalışmaya davet ettiğimizi, lanetlenmiş fiilleriyle, toplumu ifsat eden, kanunların arkasına gizlenerek, çağımızda hiç olmadığı kadar görünürlülük kazanan, azgın LGBT aktivitelerinin biran önce yasaklanması gerektiğini, İstanbul Milletvekili, Sayın Numan Kurtulmuş Beyin "Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır." sözlerini desteklediğimizi ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılması gerekliliğini, kamuoyuna saygıyla arz ederiz.”