HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam: “Suriye’nin güvenli hale gelmesi sağlanmalıdır”
Dış gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Astana müzakereleriyle alakalı, diplomatik uzlaşının sahada da uygulanması için sivillerin güvenliliğiyle alakalı adımların atılması gerektiğine işaret etti.
Partisinin haftalık dış gündem değerlendirmesini açıklayan HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Çin’in, Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik soykırımı, Astana Zirvesi ile siyonistlerin Filistin’deki ilhak girişimini değerlendirdi.
Çin’in, Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik soykırımına karşı insan hakları kuruluşları ve devletlerin gerekli tepkiyi göstermemesinden cesaret aldığını ifade eden Sağlam, hak ihlallerine karşı harekete geçilmemesi durumunda, bölgede Müslüman nüfusun yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını belirtti.
Azınlıkların yoğunlukta olduğu bölgelerde doğum oranının yüzde 60 oranında düştüğünü dile getiren Sağlam, “Çin rejiminin, Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik asimilasyon, aile yapısını bozma, ibadet hakkına ve özel mülkiyete müdahale gibi insan hakları ihlalleri, Kazak ve Uygurlara yönelik soykırımı ‘nüfus planlaması’ adımlarıyla devam etmektedir. Azınlıkların yoğunlukta olduğu bazı bölgelerde doğum oranının yüzde 60’tan fazla düşmesi, Çin yönetiminin azınlık nüfusunun artmasına yönelik sistematik bir politika uyguladığını ortaya koymaktadır. Dünyaya eğitim merkezi olarak lanse edilen ancak Müslüman azınlıkların etnik ve dini asimilasyon ile işkencelere maruz kaldıkları toplama kampları uygulamasının da demografik yapıyı değiştirmek amaçlı olduğu ortaya çıkmıştır. Çin’in, Müslüman azınlıklara yönelik soykırım faaliyetlerine karşı insan hakları kuruluşları ve devletlerin gerekli tepkiyi göstermemesinden cesaret alan Çin rejimi, ihlallerini arttırarak devam ettirmektedir. Çin rejimi ile ticari ilişkilerini önceleyen Türkiye de yıllardır bu hak ihlallerini görmezden gelmektedir. Çin’in illegal tecrit ve asimilasyonlarına karşı caydırıcı yaptırımların yürürlüğe girmesi, her devlet ve kuruluşun ihlallere karşı ivedilikle harekete geçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde her türlü hak ihlaline maruz kalan Müslüman nüfus yok olma sürecine girecektir.” dedi.
Türkiye, İran ve Rusya’nın katılımıyla gerçekleştirilen Astana Zirvesi’ni de değerlendiren Sağlam, diplomatik müzakerelerde varılan uzlaşının sahada da ortaya konulabilmesi için tarafların sivillerin güvenliğini sağlayacak adımları atmaları gerektiğini belirtti.
“Suriye’nin güvenli hale gelmesi sağlanmalıdır”
Müzakereler ve yeniden imar faaliyetlerinin ivedilikle başlatılarak Suriye’nin güvenli hale gelmesinin sağlanması çağrısında bulunan Sağlam, şunları kaydetti:
“Türkiye, İran ve Rusya’nın katılımıyla gerçekleştirilen Astana Zirvesi’nde, siyasi çözüme yönelik iradenin ortaya konulması önemli olmakla birlikte, bugüne kadar varılan uzlaşı sahada ortaya konulamamış, taraflar sorumluluklarını yerine getirmemiştir. 3’lü anlaşmalarda çatışmasızlık bölgeleri olarak uzlaşılan alanlardan silah tahliyesi sağlanamamış, askeri operasyonlar sivilleri hedef almaya devam etmiştir. Diplomatik müzakerelerde varılan uzlaşının sahada da ortaya konulabilmesi için taraflar sivillerin güvenliğini sağlayacak adımlar atmalıdırlar. Askeri çatışmalar devam ederken, müzakerelerden sonuç alınması ve sivil güvenliğinin sağlanması mümkün değildir. Bundan sonraki süreçte müzakereler ve yeniden imar faaliyetleri ivedilikle başlatılarak Suriye’nin güvenli hale gelmesi sağlanmalıdır. Türkiye ve İran, Suriye sorununun çözümünde garantör ülkeler olarak daha fazla sorumluluk üstlenmelidirler.” ifadelerini kullandı.
“Kudüs ve bütün Filistin’in işgalden kurtulması için gerekli adımlar atılmalı”
Siyonistlerin, Filistin’in Batı Şeria bölgesindeki ilhak girişimine tepki gösteren Sağlam, sözlerine şöyle devam etti:
“Kudüs ve Filistin toprakları, bütün uluslararası anlaşmalar ve evrensel hukuk ayaklar altına alınarak işgal ve ilhak edilmeye devam edilmektedir. İslam ülkelerinden ise, kınama ve ‘Filistin halkıyla dayanışma’ mesajları dışında işgali durduracak bir irade görülmemektedir. Bu da işgal rejimini daha da pervasız kılmaktadır. 3 milyon Filistinli ile birlikte 132 Yahudi Yerleşim yerinde 430 bin Yahudi’nin yaşadığı Batı Şeria, 1967 yılından beri işgal altındadır. İlhak edilmesi ise, an meselesidir. Bu bölge Batı Yaka’nın yüzde 30’una ve burada yaşayan Filistinli nüfusun yüzde 4,5'ine tekabül etmektedir. İlhak girişimine karşı Filistinlilerin yardım çağrıları ise, bugüne kadar ciddi anlamda bir karşılık bulamamıştır. Batı Yaka ve Ürdün Vadisi’nin ilhakının engellenebilmesi için acil bir eylem planı devreye sokulmalıdır. Kudüs ve bütün Filistin’in işgalden kurtulması için gerekli adımlar atılmalı, İslam âlemi vakit kaybetmeden bir araya gelerek çözüm yolları aramalıdır.” (İLKHA)