YUSUF CAN – HABER YORUM

Bazı sözler vardır geleceğe ışık tutarlar. İnsanlara yol gösterir, yolunu aydınlatırlar.

Tam da işte bu sözlerden biri diyecekken;

“Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...”( Mevlana)
Mevlana’nın şu güzel sözünü hatırlayıp yukarıdaki söze ve sahibine bir daha baktım.

Sözün sahibi Henry Kissinger. Kimine göre adam, kimine göre ise sadece Küreselcilerin önemli bir temsilcisi, yani sadece şeytanlığa kafası çalışan biri.

Bu tespiti 1970 yılında söylüyor.

Bu söz ile ilk önce petrol alanlarının ne denli önemli olduğuna vurgu yapıyor sanılmıştı.

Ancak geçen zaman içinde Küreselciler diye bilinen “Devlet dışı aktörlerin” GIDA konusuna iyice yönelip GDO’lu tohum ve ürünler konusunda tekel oluşturdukları görülünce bu sözün aslında petrol kıyasıyla söylenmiş oldukça önemli bir tespit olduğu anlaşıldı.

Deyim yerindeyse gıda ve tarım alanında uzun vadeli bir planı ortaya koydu.

Tarım ve tohum konularında iki yapı dünya çapında ön plana çıkmaya başladı.

Rockenfeller Vakfı ve Bill Gates-Melinda Vakfı.

Anlaşılan o ki bu iki vakıf uzun yıllardır tarım ve tohum konularında tüm dünyada hatırı sayılır bir yatırım yapmış bulunuyorlar.

Daha doğrusu bu konularda tüm dünyada tekel olmuş haldeler.

Hatta 2018 ve 2019 Bill Gates Melinda Vakfının Ortadoğu temsilcisi Türkiye’de Dışişleri Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı ile bir dizi görüşmeden sonra önemli anlaşmalara imza atmıştı.

9 Aralık 2018’de Tarım ve Orman Bakanlığıyla oturuma gelen Gates Vakfı yöneticileri 4 ay sonra bir çalıştay için gün alıyordu.

7 Mayıs 2019’da ise Dışişleri bakanlığı Gate Vakfı ile “Etki hızlandırıcı pilot uygulama belgesi” imzalıyor. Bununla “Tarımsal kalkınma alanında Tarım ve Orman Bakanlığının Gates Vakfı ile işbirliği yapması” sağlanmış oluyor.

Gates Vakfı BM nezdinde de oldukça etkin bir kuruluş.

(Aşı programının Afrika'daki uygulanışı gibi.) Vakfın ortaya koyduğu birçok proje tüm dünyada BM gözetiminde zorunlu olarak uygulatılıyor.

Tüm bunlarla birlikte Gates-Melinda ve Rockenfeller Vakıfları dünyaya yaptıkları her çalışmayı insanlığın hayrına yapıyormuş intibaını vermeyi başarmış bulunuyorlar.

Ancak Norveç ve İsviçre’deki Alp Dağlarında bulunan (iki) Kıyamet Ambarlarında tüm dünyadan toparlanan orijinal tohumlar saklanırken aynı hızla ülkelere genetiği değiştirilmiş tohumlar dayatılıyor.

Ülkeler bu GDO’lu tohumları kullanmak zorundalar çünkü bu Vakıflar her kıtada kurdukları veya satın aldıkları şirketler aracılığıyla o yörenin asil ata tohumlarını toplayıp depoluyor yerine kendi GDO’lu tohumlarını dayatıyorlar.

Maalesef Ortadoğu ve Türkiye de kendi ata tohumlarını toplama konusunda geç kalmış görünüyorlar.

Hele hele bu Vakıfların bu coğrafyada cirit atıp protokolle karşılandığına bakıldığında (Bir kilo buğdayın bir varil petrolden daha değerli olacağı günlerin çok yakın olduğu göz önüne alındığında) yakın geleceğin parlak olmayacağı söylenebilir.