Doç. Dr. Öztürkmen: "Tarım Şanlıurfa'nın vazgeçilmezidir"
Şanlıurfa için tarım sektörünün önemine vurgu yapan Harran Üniversitesi (HRÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, elde edilen ürünlerin kentte işlenmesi gerektiğini söyledi.
Tarım sektörünün Şanlıurfa için olmazsa olmazlardan olduğunu belirten Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, tarımda istenilen verimin alınabilmesi için su kaynaklarının idareli kullanılması ve topraktaki betonlaşmanın önlenmesi gerektiğini belirtti.
Şanlıurfa'da bu yıl yağışların iyi olmasından dolayı tarım sektöründe beklenilenin üzerinde verim elde edildiğini dile getiren Öztürkmen, Şanlıurfa'nın; mercimek, pamuk, buğday, Antep fıstığı ve arpa üretiminde Türkiye'de önemli bir konuma sahip olduğunu ifade etti.
Tohum sektöründe yapılan çalışmaların ileriki yıllarda sonuç vereceğini vurgulayan Öztürkmen, bu konuda yapılan çalışmalara değindi.
"Bu sene çok verimli oldu"
Öztürkmen, "İlimizde her ne kadar sulama oranı yüksekse ve GAP ile en çok sulanan alana sahipse de kuru tarım arazilerimiz oldukça fazladır. Bu anlamda ilimiz bu yıl fazla yağış almıştır. Bu yıl 880 mm civarında bir yağış aldık, normalde Urfa'nın yağış ortalaması 340 mm. civarındadır. Bu durum, hububat ve birçok üründe oldukça bereketli geçmesine neden oldu. Eğer bir problem olmazsa hasatların bereketli olacağını düşünüyoruz. Meyvecilikte de bu yıl yüksek verim bekliyoruz. Hem yağışların çok olması hem iklimin düzgün gitmesi bunda etkili oldu. Birkaç bölgemizde az da olsa dolu ve sel gibi felaketlerin görülmesi üzücü oldu. Genele baktığımız zaman ise tüm olumsuzluklara rağmen verimli olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"Elde ettiğimiz ürünlerin işlemesini biz yapmalıyız"
Şanlıurfa'nın tarımsal ürünler bakımında zengin bir kent olduğunu ifade eden Öztürkmen, " Şanlıurfa, Türkiye'de üretilen mercimeğin yaklaşık yüzde 40'nı, buğdayın yüzde 18'ni, arpanın, yüzde 9'unu, Mısır'ın 18'ini, pamuğun ise yüzde 42'sini üretiyor. Antep fıstığının yüzde 40'ı Şanlıurfa'da üretiliyor. Şanlıurfa, Türkiye tarımında önemli bir konumdadır. Bizim burada yapmamız gereken en önemli şey; tarımsal sanayimizi güçlü kılmamızdır. Elde ettiğimiz ürünlerin işlemesini de biz yapmalıyız. Böyle yaptığımızda katma değeri o zaman artırabiliriz. Son zamanlarda beni en çok sevindiren şey; çiftçilerimizin farklı bitkilere yönelmesidir. Eskiden çiftçi kendi ihtiyacı için tarlanın bir köşesinde domates, salatalık, biber ve patlıcan üretirdi. Şimdi ise yüzlerce dönüm tarlada biber ve domates üretiliyor. Bunlar bizi sevindiriyor." diye konuştu.
"Eski yıllara oranla verimimiz arttı"
Şanlıurfa için tarım sektörünün çok önemli olduğunu vurgulayan Öztürkmen, "Şanlıurfa GAP'ın başkenti pozisyonunda bir il… Çok yüksek miktarda sulanan araziye sahip… İyi tarım topraklarımız var. Şanlıurfa'da tarım vazgeçilmezimizdir. Eskiye dönüp baktığımızda daha önce sulama yapılmayan yerlerde sulamalar başladı. Çiftçimiz çok hızlı bir şekilde kendi kendini adapte etti. Geçmişe oranla her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Daha yüksek verimler alıyoruz. Pamukta 250 kilogram alan çiftçimiz sevinirken şu an ise ortalama 700 ile 750 kilogram verim alıyor. Aynı şekilde buğdayda sulu tarım arazilerinde ortalama 400 ile 500 kilogram verim alınırken bu yıl 700 ile 800 kilogram arasında verim alıyoruz. Sonuç olarak biz artık tarımı öğreniyoruz, tarımı biliyoruz ve iyi tarım yapabilmek için elimizden geleni yapıyoruz." şeklinde konuştu.
"Tohum sektöründe ileriki günlerde önemli gelişmeler olabilir"
Türkiye'de tohumculuk sektörü ile ilgili yapılan çalışmalara değinen Öztürkmen, "Uzun zamandır yerli tohumlarımızda verim artışı olmadığı için yabancı tohumlara daha çok önem veriyorduk. Son zamanlarda tohum ve tohumculuk sektöründe büyük çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar tohum piyasasında ileriki günlerde bizim için önemli bir yer oluşturacaktır. Çiftçilerimizin tohum konusundaki bilinçlenmesinin onlara önemli katkısı oldu. Çünkü biz normal koşullar altında artık en iyi tohum hangisi? Adaptasyonu nasıl? Bu anlamada çalışmalar oluyor. Gerek araştırma enstitüsü gerekse üniversitemiz tohumculuğa daha iyi bir pencere açabilmek açısından önemli çalışmalar ortaya koydular. Şu anda gerek üniversitemizin gerekse de araştırma enstitüsünün ve ilimizde birçok tohum firmasının yaptıkları çalışmalar kayda değerdir. Bunlar ileride yüzümüzü güldürebilecek önemli gelişmelerdir." diye konuştu.
"Türkiye, tohum piyasasında önemli bir yere sahip olacaktır"
Türkiye'nin tohum piyasasına yeni yeni girmeye başladığını belirten Öztürkmen, "Dünyada tohumculuk sektöründe iyi olan birkaç ülke var. Bunlar bu sektöre büyük emek vermişlerdir. Tohumda melezleme işlemi yapsanız, bir çeşit üretmeye kalksanız bu sizin en az 5 yılınızı alır. Dolayısıyla tohumculuk adeta bir insanın büyümesi gibidir. israil, ABD, Kanada ve Almanya gibi ülkeler tohumculuk sektöründe önemli bir paya sahipken, Türkiye ise bu piyasaya yeni yeni girmeye hazırlanıyor. Hakikaten güzel çalışmalarımız var. Ben ümit ediyorum ki önümüzdeki yıllarda uzun süren çalışmaların meyvelerini bir şekilde alacağız. Türkiye, tohum piyasasında önemli bir yere sahip olacaktır." ifadelerini kullandı.
"Pandemi süreci ile birlikte doğal denge düzeldi"
Su kaynaklarının idareli kullanılması gerektiğini vurgulayan Öztürkmen, "1995'teki sulamalarda bölgedeki insanlar; hasat vaktine az kalmasına rağmen hububatlarını söktüler ve pamuk ekimi yaptılar. Urfalıyım ve o yıllardan beri üniversitede çalışıyorum. Pamuğa 18-20 kez su verilirdi, mısıra da aynı şekilde yapılırdı. Şu anda çiftçimiz bu durumun farkındadır. Dolayısıyla su ve toprak kaynaklarımızı mutlak surette idareli ve iyi kullanmak zorundayız. Bir pandemi süreci geçirdik. Ozon tabakası kendini onarmaya başladı. Doğadaki kötüye giden bazı şeyler kendini yenilemeye başladı. Neden mi? Çünkü insanoğlu doğadan çekildi ve doğa düzeldi. Dünyada su hiç değişmeyen miktarlarda var fakat biz bu suları kirletiyoruz, yok ediyoruz." dedi.
"Suyu ne kadar tasarruflu kullanırsak o kadar çok kâr edeceğiz"
Türkiye'de çok fazla su kaynağı olmamasına rağmen Şanlıurfa'nın, Atatürk Barajı gibi bir potansiyele sahip olmasının bir avantaj olduğunu belirten Öztürkmen, "Ülke olarak çok fazla su kaynağına sahip değiliz ancak ilimiz bu konuda çok şanslıdır. Çünkü yanı başımızda çok büyük su depomuz olan 'Atatürk Barajı' var. Suyumuz olmadığı zaman DSİ kapakları açıyor, ovalara su veriyor ve kuru olan iklimimiz bir an da sulu bir hal alabiliyor. Biz bunun kıymetini bilmek zorundayız. Bugün Harran Ovası, Suruç Ovası, Ceylanpınar Ovası ve Viranşehir Ovası gibi ovalarımızda artık sulama alanı gittikçe artıyor ve tarım daha bereketli bir hale geliyor. 1-2 yıl içerisinde birkaç ürün alma potansiyeline sahip olacağız. Ancak şunu unutmamamız lazım; devir artık strateji devridir. Biz suyu ne kadar iyi, tasarruflu kullanırsak ve ne kadar çok tarlaya ulaştırabilirsek; o kadar çok kâr edeceğiz. Şu an sulama randımanı yüzde 40 iken yüzde 60'ının dışarıya akması üzücü bir durumdur. Suyu randımanlı kullanmak şarttır. Damla, yağmur ve Center Pivot sulama sistemleri ile daha az su kullanıp daha çok ürün elde edilebiliyor. Bizim en büyük hedefimizin bu olması lazımdır. Tarım Bakanlığı bu konuda destek verdi ve insanlar o desteği kullandı. Fakat bizim bu destekleri çok iyi rantabl kullanmamız şarttır." şeklinde konuştu.
"Dünyada çok iyi toprak kaynaklarına sahip bir ülkeyiz"
Tarım arazilerinin kıymetini bilmemiz gerektiğini ifade eden Öztürkmen, "Toprak kaynaklarına gelecek olursak; dünyada çok iyi toprak kaynaklarına sahip bir ülkeyiz. Fakat tarım arazimiz çok fazla değildir. Türkiye'de işlenebilir tarım arazilerinin yüzde 10'u ilimizdedir. Biz ne yapıp edip bu tarım arazilerinin kıymetini bilmek zorundayız. Peki nasıl? İyi işleme yapacağız, yakmayacağız, topraktaki anızı toprağa tekrar karıştırarak organik madde miktarının artmasını sağlayacağız. Topraktaki mikrobiyal faaliyetleri, küçük canlıları yok etmeyeceğiz. Biz eskisi gibi sabanla toprağı süren ya da kötü bir traktörle toprağını süren bir ülke değiliz. Çok yüksek beygir gücünde traktörlerimiz var. Çiftçilerimizin çoğu istediği derinliğe pulluğu batırıp istedikleri gibi toprağı sürebiliyorlar. Yaptığımız şey sadece birkaç litre mazottan tasarruf etmek veya buğday ya da hububattan sonra ikinci ürüne hızlı bir şekilde geçebilmek için toprağı yakıyoruz." diye konuştu.
"Toprağın kıymetini bilmemiz şart"
Toprağın çok önemli bir varlık olduğunu ifade eden Öztürkmen, "Topraklarımızı betonlaştırıyoruz. Tarım toprağı dediğimiz oluşumların bir santimetresi 500 ile bin yıl arasında oluşuyor. Topraklarımız çok olmasına rağmen biz topraklarımızın kıymetini bilmiyoruz. Büyük betonları o topraklara yerleştiriyoruz. 2006 yılında bir öğrencimize verdiğimiz tez ödevi sonuçlarına göre, Harran Ovası'nda betonlaşan yapıların, köy yerleşim dışında olanların miktarının 19 bin dekar olduğunu ispatladık. Ben sık sık dile getirirdim; önlem alınmazsa bu katlanır. İnanın şu an 4'e katlandı. 2017 yılında bir arkadaşımızın yaptığı çalışmada ise, köy yerleşimi dışında betonlaşan yer miktarının 60 bin dönüm olduğunu tespit ettik. Bu araştırma 2017 yılında yapıldı biz şu an 2020 yılındayız. Ben iddia ediyorum betonlaşan toprak şu anda 75 bin dönüm olmuştur. Arazi, tarımdan çıkarılarak betona dönüştürülmüştür. Biz bu kaybı hiçbir zaman telafi edemeyiz. Bu yüzden topraklarımıza sahip çıkmamız lazımdır. Toprak ve su kaynaklarını keşke yenileyebilsek, koruyabilsek. Çünkü toprak dünyadaki en büyük varlıktır. Biz kıymetini bildiğimiz takdirde bize her zaman bakar, kıymetini bilmezsek verim vermez. O yüzden toprağın kıymetini bilmemiz şarttır." diye konuştu. (İLKHA)