Sağlam BM'nin raporunu değerlendirdi
BM'nin "Silahlı Çatışmalarda Çocuk İhlalleri" konulu raporunu değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, "Sivil hak ihlallerinin devam ettiği çatışma bölgelerinde, halen milyonlarca çocuk, açlık ve salgın tehlikesi ile yüz yüzedir." dedi.
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık dış gündem açıklamasında; ABD'de yürürlüğe giren "Sezar Yasası" ve bölge üzerindeki etkileri, insan hakkı ihlalleri ve işgal rejiminin yeni Golan Tepeleri politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"ABD, ilk günden beri Suriye iç savaşını ve istikrarsızlığı uzatacak bir politika izleyerek sayısız hak ihlalleri gerçekleştirmiştir"
ABD'de yürürlüğe giren "Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası"nı değerlendiren Sağlam, "ABD'de yürürlüğe giren Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası, insan hakkı ihlalleri sebebiyle Esad yönetimi ve destekçilerini ekonomik baskı altına almayı hedeflediği iddia edilmektedir. ABD, aksini iddia etse de ilk günden beri Suriye iç savaşını ve istikrarsızlığı uzatacak bir politika izlemiş, sayısız hak ihlalleri gerçekleştirmiştir. BM'nin, açlık ve yoksulluğun giderek arttığı uyarısında bulunduğu Suriye'de, Suriye lirası hızla değer kaybettiği için gıda fiyatları iki katına çıkmıştır. Hayat pahalılığındaki hızlı artış, yetersiz beslenmeyi de beraberinde getirmiştir. Sezar Yasası, asıl darbeyi mart ayında iflasını açıklayan Lübnan'ı vuracaktır. Ekonomik kriz ile mücadele eden ülkede, IMF ile devam eden müzakere süreci de olumsuz etkilenecektir. Bunun yanı sıra Lübnan ekonomisinin belini büken bir milyondan fazla Suriyeli mültecinin geri dönüş politikalarının da başarısız olacağı öngörülmektedir." dedi.
"Suriye sorununun temel çözümü; siyasi müzakere sürecini yeniden canlandırmaktır"
Yasanın yıkıcı etkilerine dikkatleri çeken Sağlam, "Suriye rejiminin halk üzerindeki baskısını engellemek gerekçesiyle yürürlüğe konulan yasa, aslında sivil halk üzerinde daha yıkıcı etkiler bırakacaktır. Yoksulluğun artmasının yanı sıra Suriye'nin yeniden imar edilmesine yönelik planlar da başarısız olacak, savaş sebebiyle çöken ekonominin toparlanması mümkün olmayacaktır. Aynı zamanda komşu ülkelere göç eden mültecilerin geri dönüşü zorlaşacak ve bölgesel olarak ekonomik bir daralma söz konusu olacaktır. Suriye sorununun temel çözümü; siyasi müzakere sürecini yeniden canlandırmak, yeni süreçte ekonomiyi iyileştirmek ve ülkenin yeniden imarı için uluslararası bir fon oluşturmaktır." ifadelerini kullandı.
"İnsan hakkı ihlalleri ile ilgili cezalar daha caydırıcı olmalıdır"
BM'nin "Silahlı Çatışmalarda Çocuk İhlalleri" konulu raporunda 25 binden fazla ihlalin belgelendiğini hatırlatan Sağlam, "Suriye, Filistin, Orta Afrika Cumhuriyeti, Yemen ve Afganistan gibi çatışmaların yaşandığı bölgelerde gerçekleştirilen ihlaller, 10 binden fazla çocuğun ölmesine ya da sakat kalmasına yol açmıştır. Ancak daha önce Yemen'de çocuk ölümlerinden sorumlu tutulan Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri, çocuk ölümlerinin düşüşü sebebiyle utanç listesinden çıkarılmıştır. Salgın felaketi ile mücadele kapsamında ilan edilen ateşkese rağmen sivil hak ihlallerinin devam ettiği Yemen'de, halen milyonlarca çocuk açlık ve salgın hastalık tehlikesi ile yüz yüzedir." dedi.
"İnsan hakkı ihlalleriyle hesaplaşmanın ölüm ile sınırlandırılması, yeni ihlalleri teşvik etmektedir"
İnsan hakkı ihlallerine ağır yaptırımların uygulanması gerektiğini kaydeden Sağlam, "İnsan hakkı ihlalleriyle hesaplaşmanın ölüm ile sınırlandırılması, yeni ihlalleri teşvik etmektedir. Öncelikle çocuklara karşı yapılanlar olmak üzere insan hakkı ihlallerine ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Çatışma bölgelerinin yanı sıra, hayatta kalmak umuduyla göç eden milyonlarca sığınmacı da temel haklar noktasında mağduriyet yaşamaktadır. Keza, Yunanistan güvenlik güçleri, göçmenlere insanlık dışı yöntemlerle müdahale etmekte ve sığınmacıların giysileri ile paralarını gasp ederek ölüme sürüklemektedir. Uluslararası kuruluşlar, ağır insan hakları ihlallerini gerçekleştiren güçlere yönelik yaptırımlarını artırmalı ve caydırıcı hale getirmelidir." çağrısında bulundu.
"Golan Tepelerinin işgaliyle birlikte 131 bin Suriyeli bölgeden sürgün edildi"
İşgal rejiminin, Golan Tepelerinin ismini "Trump Tepeleri" olarak değiştirerek buraya yeni yerleşim yerleri kuracağı açıklamalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sağlam, "1967 Altı Gün Savaşında, Golan Tepeleri siyonistlerce işgal edilmiş, Aralık 1981'de siyonist parlamentosu tarafından tek taraflı olarak ilhak edilmişti. Bu işgal ve ilhakı, dünya kamuoyu kabul etmedi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1981'de aldığı 497 sayılı karar ile durumun hukuki geçerliliği olmadığını bildirdi. İşgalle birlikte buranın sahibi olan 131 bin Suriyeli sürgün edildi. Yirmi bin işgalci Yahudi için 45 Yahudi yerleşim yeri ve 60 askeri karargâh kuruldu." dedi.
"BM ve bütün dünya kamuoyunu bu zorbalığa dur demeye davet ediyoruz"
Dünya kamuoyuna çağrıda bulunan Sağlam, şu ifadeleri kullandı:
"Golan Tepeleri, 1800 km karelik topraklarıyla Şam'a sadece 60 km uzaklıktadır. Golan, verimli topraklara, zengin su kaynaklarına, stratejik ve ekonomik öneme sahiptir. BM ve dünya kamuoyu işgal rejiminin Golan Tepelerini işgali ile ilhakını reddettiği halde 25 Mart 2019'da Donald Trump, işgal rejiminin egemenliğini tanıdığını ilan etti. Buna karşın BM bir açıklama yaparak daha önceki politikasında değişiklik olmadığını ifade etti. Golan Tepeleri, Suriye topraklarıdır. Alınan kararların dünya kamuoyunca bir değeri yoktur. Burada yaşayan Araplar, işgal rejiminin vatandaşlığını halen kabul etmiş değiller. BM ve bütün dünya kamuoyunu bu zorbalığa dur demeye, yeni Yahudi yerleşim yerlerinin açılmasını engellemeye ve işgali sona erdirecek adımlar atmaya davet ediyoruz." (İLKHA)