• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

İstanbul Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, Covid-19 salgını sürecinde belirsizlik ve kriz ortamının yatırımcıların risk iştahını düşürdüğünü belirtti.

 

Tatlıyer, “Bir ekonomist olarak öncelikle, modern dünya tarihinde daha önce bu çeşitlilikte ve derinlikte bir ekonomik kriz görmediğimizi söyleyebilirim. Bu yüzdende gerek finans piyasalarında gerek ekonomide ona göre tepkiler alıyoruz. Genel olarak para piyasalarına baktığımızda ne zaman belirsizlik artarsa ve ne zaman kriz ortamı ortaya çıkarsa yatırımcıların risk iştahının düştüğünü görmekteyiz. Bundan dolayı da yatırımcılar güvenli gördükleri limanlara akın ederler. Bu güvenli limanlar da dolar ve altındır. Bu nedenle biz bu sürecin başında hızla bir dolara ve altına dönüş gördük. Peki, TL dolar karşısında neden değer kaybediyor? Çünkü bu süreçte Türkiye’den 15 milyar dolardan fazla para çıktı. Buna rağmen Türkiye görece orta bir durumda şu anda.” dedi.

“Gelişmekte olan ülkelerin paraları ciddi şekilde değer kaybetti ve dolar değer kazandı”

Konuşmasının devamında Tatlıyer, “Mesela Brezilya’dan çıkan para 25 milyar dolardan fazla. Tabi bu rakamların üç dört hafta öncesinin rakamları olduğunu belirtmek gerekir. Dolar kuru Türkiye’de ilk başlarda yüzde 17 civarında bir değer kazandı ancak hemen akabinde TL bir miktar değer kazandı. Brezilya’da ise Real yüzde 40 gibi inanılmaz derecede bir değer kaybı yaşadı. Yine diğer bazı ülkelerde de buna benzer değer kaybedişleri gördük. Aslında genel olarak baktığımızda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin paraları ciddi şekilde değer kaybetti ve dolar değer kazandı. Altına baktığımızda da aşırı bir yükselme görmekteyiz. Bunun sebebi altının dolar cinsinden satılmasıdır. Doğal olarak doların yükselmesi altının da yükselmesine sebep oldu. Ancak Coronavirus’un yaz aylarında etkisini düşürecek olması ile ekonomideki krizin hafiflemesi neticesinde yatırımcıların risk iştahının tekrar artacağını ve Türkiye gibi ülkelerden çıkan paraların tekrar döneceğini düşünüyorum. Bu durumda ben hem dolarda hem altında gevşeme bekliyorum.” ifadelerini kullandı.

“Hükümetin son yaptığı hamlelerle inşaat sektörünün canlanacağını düşünüyorum”

Coronavirus salgınının birçok sektörü ciddi anlamda etkilediğini dile getiren Tatlıyer,  şöyle devam etti:

“Coronavirus krizi özellikle turizm, inşaat ve hizmet sektörleri gibi bazı sektörleri ciddi anlamda etkiledi. Ayrıca iş gücünün özellikle de vasıfsız iş gücünün önemli bir kısmı bu sektörlerde çalışmakta. Kayıt dışı işlerin önemli bir kısmı bu sektörlerde. Bu da doğal olarak hem gelir dağılımını hem de istihdam piyasasını bozucu bir etki yapmaktadır. Turizm sektörü Coronavirus krizinin ne şekilde evrileceğine bağlı. Benim beklentim yazın kuzey yarım kürede salgının ciddi şekilde gerilemesi ve turist hareketliliğinde ciddi bir artış olması yönünde. Eskisi gibi olmasa bile önceki performansının yarısı düzeyinde bir hareketliliğin olacağını düşünüyorum. İnşaat sektörüne baktığımızda ise aslında sektör 2016 yılından sonra bir duraklama dönemine girmişti. Yani sektör 2016 ile 2020 yılı arasında bir duraklama dönemi yaşadı. Tabi pandemi ile birlikte iyice durma noktasına geldi. Hükümetin son yaptığı hamlelerle inşaat sektörünün canlanacağını düşünüyorum.”

“Yeni normalde istihdam ilişkileri ve ekonominin çeşitli sektörleri kriz öncesi gibi davranamaz”

Ekonomi ve işsizlik politikaların ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Tatlıyer, “Diğer taraftan hükümet devasa bir destek paketi açıkladı ve resmi olarak işten çıkarmalar yasaklandı. Ayrıca çalışanlara minimal düzeydeki ihtiyaçlarını giderebilmeleri için kısa çalışma ödenekleri verilmeye başlandı. Buna hak kazanamayanlara ekstradan işten çıkarma yasağı kapsamında ödeme yapıldı. Ek olarak ihtiyaç sahibi insanlara biner lira para verildi. Tabi şu an da haziran ayı ile birlikte vaka sayılarının da azalmasıyla yeni normal olarak ifade edilen bir dönemin içerisine girdik. Bu yeni normalde istihdam ilişkileri ve ekonominin çeşitli sektörleri kriz öncesi gibi davranamaz. Bu dönemde farklı istihdam politikaları uygulamak gerekmektedir. Örneğin, Türkiye’deki işsizlik oranlarındaki yüksekliğin bir nedeninin çalışma sürelerinin uzun olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Türkiye’de şu an haftalık resmi çalışma süresi 45 saat. Oysa bu süre birçok ülkede 40 saat. Türkiye olarak bu süreçte resmi çalışma süresini 40 saate düşürebiliriz. Bu şekilde istihdamın destekleneceğini düşünüyorum. Yine Türkiye’de kısmi süreli yani part-time çalışma çok az. Bunun da arttırılması istihdama olumlu bir katkı yapabilir. İşsizlik her dönem problem ama bu dönemde daha fazla problem olduğundan bu alandaki politikaların ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir.” dedi.(İLKHA)





Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız