İTTİHADUL ULEMA Fetva Kurulu’ndan ekinlerin zekatıyla ilgili 14 önemli mesele
Alimler ve Medreseler Birliği tarafından, sosyal medya üzerinden “Fetva Kurulu” adıyla açılan sitede ekinlerin zekatıyla ilgili 14 önemli meseleye dikkat çekildi.
İbadet, muamelat, aile, helal, haram başta olmak üzere vatandaşların yönelttiği soruların cevaplandığı Fetva Kurulu’nda, fitre ve zekât kategorisinde bugün yayınlanan fetvada ekinlerin zekâtı konusu işlendi.
“Bunlar (ektikleriniz) meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En’âm 141) Yine Bakara suresinde Allah (cc) der ki: Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin.” ayetinin hatırlatılarak Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesselem), “Yağmur ve memba suyuyla sulanan veya suyunu dipten alan mahsullerin zekâtı onda bir, kovayla sulanan mahsullerin zekâtı yirmide birdir.” hadisine yer verildi.
Zirai ürünlerin zekâtına “öşür” adı verildiği belirtilen açıklamada, öşürle ilgili 14 önemli mesele hatırlatıldı.
Fetva Kurulu’nda ekinlerin zekatıyla ilgili yayımlanan 14 meselenin tamamı:
“1-Hanefi mezhebine göre topraktan çıkan ürün her ne olursa olsun zekâta tabidir. Şafilere göre Buğday, arpa, pirinç, nohut, mercimek, bakla ve fasulye başta olmak üzere sadece gıda maddesi özelliğine sahip olup bir yıl saklanabilen ürünlere zekât düşer. Ayrıca meyvelerden sadece hadiste zikri geçen hurma ve üzümün zekâtı verilir.
2-Fakihlerin azami çoğunluğuna göre çıkan ürün 5 veskten (yaklaşık 650 kilogram) fazla olduğu takdirde zekât farz olur. Bu miktardan az ürün elde edildiği takdirde zekât sorumluluğu düşer. Hanefi mezhebinde esas alınan görüşe göre ise çıkan ürünün miktarına bakmaksızın her hâlükârda zekâtı verilir.
3-Hububat, sapından ve samanından ayrılmış olarak beş vesktir. Çünkü hububat samanı ile birlikte saklanmaz ve bu şekilde yenmez. Çıkan ürün pirinç gibi, kabuğu ile birlikte depolanıyorsa, mal sahibi isterse nisabı kabuksuz olarak (5) vesk, isterse kabuklu olarak (10) vesk hesap eder. Ona göre zekâtını verir.
4-Farklı bölgelerde elde edilen aynı cinsteki ürünler zekâtın farz olduğu nisap miktarını tamamlamak için birbirlerine eklenir. Araya yıl girmediği sürece aynı cinsteki mallar nisap hususunda birbirlerinin tamamlayıcısı sayılır.
5-Farklı kalitelerde elde edilen zirai ürünlerin her bir çeşidinin zekâtı imkân varsa kendi içinden verilmelidir. Şöyle ki; biri kaliteli diğeri düşük iki farklı buğdayın zekâtı kendi içerisinden kendi payına göre verilmelidir. Kaliteli olanın zekâtı, düşük olandan tedarik edilmemelidir.
6-Hadislerde açıkça izah edildiği üzere; herhangi bir sulama yöntemi kullanmaksızın elde edilen zirai ürünler için uşr (1/10), el emeğiyle sulananlarda ise nısfu’l uşr (1/20) vardır. Şöyle ki; bir kimse sadece yağmur suyuyla 10 ton ürün elde etmişse, bunun 1 tonunu zekât olarak verir.
7-Elde edilen zirai ürünlerin zekâtı sadece bir defa verilir. Öyleyse aynı ürün bir sonraki yıla kadar çiftçinin elinde kalırsa, ikinci bir defa zekât vermeye gerek yoktur.
8-Gübre, ilaç ve mazot gibi tarlaya yapılan masraflar, mezhep imamlarının azami çoğunluğuna göre çıkan üründen düşürülmez. Bu masraflar yapılmamış gibi hesap edilir. Sadece Hanbeli mezhebine göre tarlaya yapılan masraflar, birinden borç alınarak yapılmışsa, bu masraflar çıkan ürün ile tedarik edilebilir.
9-Zirai ürünlerde tarla sahibinin borçlu olması, zekât vermeye mâni değildir. Kişinin ne kadar borcu olursa olsun, elde ettiği ürünlerin zekâtını her hâlükârda vermelidir.
10-Hububatlar başak üzerinde sertleşmeye başladığı andan itibaren fakirin hakkı belirir. Öyleyse bu vakitten sonra ekin sahibinin, fakirin payını ayırmadan satış, hibe ve benzeri tasarruflarda bulunması caiz değildir. Eğer bulunursa, fakirin hakkını tazmin etmesi gerekir.
11-Zekât olarak çıkartılması gereken miktar hasat vaktinden hemen sonra fakire teslim edilmelidir. Herhangi bir mazeret olmadan geciktirilirse ve ürüne bir zarar gelirse, bu miktar ürün sahibinin boynunda borç olarak kalır. Fakirin bulunmaması veya daha fakir olan birini beklemek meşru mazeretler arasındadır.
12-Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre elde edilen ürünün mülkiyeti (tohum) kime aitse, zekâtla mükellef olan da odur. Öyleyse kiraya verilen tarladan elde edilen ürünün zekâtını kiracı verir. Çıkan ürüne tarla sahibi ile kiracı ortaklaşa sahip olacaksa, bu durumda her biri kendi payının zekâtını verir.
13-Şafii mezhebine göre elde edilen ürünün kendisinin zekât olarak verilmesi gerekir, bunun yerine fakire para vermek veya çıkan ürünün dışında başka bir mal vermek caiz değildir. Hanefilere göre elde edilen ürünün yerine fakire nakit vermek de caizdir.
14-Tüm ibadetlerde olduğu gibi zekâtta da niyet şarttır. Ürün elde edildiğinde kişinin konu komşusuna yaptığı hayırlar ve ikramlar zekât yerine geçmez. Zekâtın geçerli olması için niyet ve alan kişinin bunu hak etmesi şarttır. Vekil mesabesindeki hayır kurumlarına zekât verirken sadece bir defa niyet getirmek yeterlidir.” bilgilerine yer verildi.
(İLKHA)