Daha düne kadar DTP-BDP çizgisini yerden yere vurduğu sözlerini bir tarafa bırakalım. Ama “Dini hassasiyeti olan Kürtler” şahsında “Kişiye özel” yaptığı çağrı hayli enteresandı:

“Dini hassasiyeti olan Kürtler, bu halktan daha dindar yok. Şeyh isterseniz bu halkın şeyhleri var, din âlimleri isterseniz bu halkın din âlimleri var. Gelin bize katılın, gelirken de bir elinizle dine bir elinizle halkınıza sarılın. Gelin halkımızın arasına karışın. Yoksa başkaları sizi kullanır.”

Şerafettin Elçi bunu söylerken platformdaki adaylar arasında yan yana dizilen “Şeyhlerden, alimlerden” mi ilham aldı; yoksa aday seçilme yeterliliğini onaylayan başka “Şeyh”lerden mi esinlendi?!  

Elçi’nin, Öcalan’dan aşina olduğumuz emr-i vaki üslubunu bir tarafa bırakalım. “Kullanılma” meselesini de başka tarafa itelim ve kısaca şunu belirtmiş olalım: Herkesin, üzerine düşen rolünü iyi oynadığı bir sürecin baş döndürücü hızıyla keskin kavisler çizdiğini belirtmekle yetinelim.

Haa! Bir de Sayın Elçi’nin dikkatine şunu sunmuş olalım:

Yüzbaşı Veli, şu anda hangi rütbeyle nerelerde fink attığını bilenlerden değiliz. Ancak sağ olsaydı İbrahim Sarıaltun’dan bir alkış tufanı alacağını not düşmeyi de ihmal etmemiş olalım.

Hüseyin Kaya / Doğruhaber