• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
​Vefatının ikinci yılında Molla Muhammed Said Varol (2)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

12 Haziran 2018'de elim bir trafik kazası sonucu vefat eden Hizbullah Cemaati yetkililerinden Molla Muhammed Said Varol, sevenleri tarafından rahmetle anılıyor. Vefatının sene-i devriyesinde hatıralarını anlatan Varol’un ailesi ve yakın arkadaşları, yaşamı boyunca İslam’ın yeryüzünde hakim olması için mücadele verdiğine, canını ve malını bu uğurda feda ettiğine şahit olduklarını ifade ettiler.

 

Dünya malına değil ilme değer verdiğini ve sürekli ilimle meşgul olup talebe yetiştirdiğini aktaran dava arkadaşları, herkese de her fırsatta ilimle iştigal etmeleri yönünde tavsiyelerde bulunduğunu aktardılar.

Kur’an-i bir ahlaka sahip olduğunu, sünneti titizlikle yerine getirdiğini ifade eden oğlu Mustafa Varol, babasını İslami dava için verdiği mücadeleden dolayı çok fazla görüşemediğini belirtti.

Mustafa Varol

“Kişisel hayatından çok dava hayatını tanıdık”

Babasının ömrünün büyük çoğunluğunu zindanda ve hicrette geçirdiğini söyleyen Mustafa Varol, “Babamı, İslami davaya hizmet etmenin doğal sonucu olan hicret ve zindanda kaldığı için çok fazla görüşme imkanım olmadı. Ancak onun ışığını, enerjisini sanki onunla berabermişiz gibi yaşadık, gördük. O’nun kişisel hayatından çok dava hayatını tanıdık. O’nu daha çok dava arkadaşlarının dilinden öğrendik. Onlardan sorarak öğrendik. Babamın görüşüne gitmek için zindana gittiğimizde bize yaptığı nasihatlerden tanıyoruz. Bize çok nasihat ederdi ama iki tanesi çok önemlidir. Birincisi ilimdir. Bizlere ilimleri tavsiye ediyordu. O ilimle amel etmeyi ve az konuşmayı, ilmin münakaşasını değil fiiliyatını yaşamayı tavsiye ediyordu. İhtilafa neden olacak ilimlerden uzak durmamızı tavsiye ediyordu.” dedi.

“Malını ve canını İslami davaya feda etti”

“İslam’dan, Kur’an’dan, ilimden bir harf öğrenmemiz onun için dünya ve içindekilerden daha kıymetliydi.” diyen Varol, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bize İslam’a ve Müslümanlara hizmetkar olmamızı ve bu hizmetten de hiç taviz vermememizi istiyordu. Sırf Allah rızası için karşısındaki kim olursa olsun İslami adap içerisinde hizmet etmeyi bize tavsiye ediyordu. Babam malını ve canını İslami davaya feda etti. Uzun süre biz çocuklarından ve anne-babasından uzak kaldı. Yeryüzünde İslam’ın hakim olması, Kur’an’ın bir hükmünün yeryüzünde icra edilmesi amacına yönelik nefsinden vazgeçip bunu son nefesine kadar sürdürme duasındaydı. Cezaevinden bize gönderdiği mektupta da bu unsurlar vardı.”

“Biz onu hiç yavaşlarken, tökezlerken görmedik”

Babasının çok mütevazi bir kişiliğe de sahip olduğuna işaret eden Varol, “Biz onu hiç yavaşlarken, tökezlerken görmedik. ‘Rabbim bizi son nefesimize kadar İslam’a ve Müslümanlara hizmetkar kılsın’ derdi. Cezaevindeyken de orayı Medrese-i Yusufiyye’ye çevirdi. Hicret hayatında da dostlarından öğrendiğimiz kadarıyla yine aynı istikamet üzere son nefesine kadar devam etti. Babamın beni en çok etkileyen yönü, çok mütevazi oluşu, bir de dünyaya hiç ehemmiyet vermemesiydi. Karşısındaki hangi yaş ve seviyede olursa olsun onlarla çok güzel bir diyalogu vardı. O’nunla konuşanlar ondan etkilenirdi. Rabbim bizi onun yolundan ayırmasın, onu Firdevs cennetiyle mükafatlandırsın.” diye konuştu.

Mehmet Fatih Varol

“Onu yeterince görememenin hüznü her zaman kalbimizde olacaktır”

Molla Muhammed Said Varol’un bir diğer oğlu Mehmet Fatih Varol da babasıyla ilgili anılarının çok olmadığını söyledi.

Babasıyla çok fazla vakit geçirememenin hüznünü yaşadıklarını ifade eden Varol, “Rahmetli babam ile ilgili pek anım yoktur. Zamanın şartları ve o zamandaki mücadele nedeniyle babamla ilgili anılarım herhalde bir elin 5 parmağını geçmez. Babamı arkadaşlarından dinlediğim kadarıyla dikkatimi çeken bir husus var; babamdan bahsedenler genelde onun bir iş yeri açmak isteyen, moda giyinen veya yemeğe özen gösteren bir insan değil de ihlasından, takvasından ve cihadından bahsederler. Allah babamı İslam davasına hediye etti. Rabbim babamın hayatta olan arkadaşlarına salih ve uzun ömürler versin. Elbette bir evlat olarak babamı çok fazla görmemenin, onu tanımamanın ve onunla birlikte yemek yiyememenin verdiği hüzün her zaman kalbimizde olacaktır.” dedi.

Molla Beşir Şimşek

“Peygamberin varislerinden biriydi”

Molla Muhammed Said Varol’un dava arkadaşlarından Molla Beşir Şimşek de, Said Varol’un tüm ömrünü İslami davaya adadığını ve bunun üzerine hayatını kaybettiğini kaydettiğini söyledi.

Molla Muhammed Said Varol’un peygamberin varislerinden biri olduğunu dile getiren Şimşek, “Allah Seyda Muhammed Varol’u ve tüm İslam şehidlerini rahmetiyle şad etsin. Molla Said hakkıyla Peygamberin varislerindendi. Molla Said bir dava adamıydı. Kısa bir hayat sürdü ama bu hayatı içerisinde çok sayıda kıymetli işler yaptı. Seydanın hayatı ilim tahsil etmek ve onunla amel etmekle, cihat etmekle, zindan ve muhaceratla geçti. Tüm bunlar İslam büyüklerinin ahlaklarındandır. Seyda kısa ömrünü hiç boş bırakmadı. Tüm ömrünü salih amel işleyerek geçirdi. Seydanın derdi İslam’dı ve insanların ıslahı için çalışırdı. Onun derdi Müslümanların kardeşliğini sağlamaktı. Onun derdi İslam’ın ve Müslümanların izzetiydi. Seyda bu uğurda bir ömür sürdü ve bu uğurda ruhunu Allah’a teslim etti. Allah onu rahmetiyle şad etsin. Seyda gibi bu yolu sürdürmek çok da kolay değildir. Seydanın yerinin doldurulması çok rahat olmayacaktır. Allah’tan dileğimiz Seyda gibilerini başımızdan eksik etmemesidir. Allah bizlere de onun ahlakı gibi bir ahlak, hayatı gibi bir hayat sürmemizi nasip etsin.” şeklinde konuştu.

Kasım Azarkan

“Gençlerin ihyası ve hidayeti için elinden geleni esirgemezdi”

Molla Muhammed Said Varol’un dava arkadaşlarından Kasım Azarkan, genç yaştan itibaren hayatını İslami mücadeleyle geçirdiğini belirterek, şunları söyledi:

“Seyda Molla Said’in vefatının üzerinden yaklaşık iki sene geçti. Kendisini genç yaşta İslam’a adamış, hayatını tebliğle ve İslami mücadele ile geçirmiş biriydi. Özellikle gençlerin ihyası ve hidayeti için elinden ne gelirse esirgemeyen bir şahsiyete sahipti. Onu tanıdığımız kadarıyla gerçekten Kur’an-i bir ahlaka sahip biriydi ve sünneti titizlikle uygulardı. Hiç kimsenin kalbini kırmazdı. 30 yıldan fazladır onu tanıyordum, ben onun hiçbir kimsenin kalbini kırdığını görmediğim gibi hatta duymadım bile.”

Edip Gümüş solda, Molla Said Varol sağda 

“Kendini mükemmel bir şekilde geliştirmişti”

Molla Said’in, büyük ve engin bir bilgi ve kültüre sahip olduğunu kaydeden Azarkan, “İslam’ın siyer, tefsir, tarih olsun ve siyasi teşkilatı bütün konularda kendini mükemmel bir şekilde geliştirmişti. Bir de Allah Teâlâ’nın ona verdiği siyasi bir feraseti vardı. Olayları hızlı kavrardı ve çok hızlı ve isabetli kararlar verirdi. İslam’ı hayatta uygulamaya dikkat ederdi. Seyda teoriden çok pratiğe önem verirdi. Örnek olarak vermek istiyorum; bizim bir arkadaşımız evlenecekti, arkadaşımızın o kadar durumu yoktu ki evleneceği eşine bir yüzük bile alacak parası yoktu. Seyda bu durumu duyunca eşine haber göndererek kendi nişan yüzüğünü aldırıp geline teslim edilmesini sağlayarak arkadaşımızı o şekilde evlendirdi.” ifadelerini kullandı.

“İslami camia için büyük bir kayıptı”

O’nun gençlere ve arkadaşlarına karşı sonsuz bir merhametinin olduğuna dikkat çeken Azarkan, “Seyda gerçekten de örnek bir insandı, örnek bir şahsiyetti. Özellikle gençlerin irşadı için elinden gelen bütün imkânları seferber ediyordu. Seyda neredeyse evinde oturmuyordu. Sokak sokak, ev ev dolaşarak gençlerin irşadı için çalışan biriydi. Seyda’nın mücadele alanı buydu, başka bir şey değildi. Seyda’nın vefatı gerçekten İslami camia için büyük bir kayıptı. Yeri kolay kolay doldurulamaz biriydi. O genç yaşta, o kültür, o bilgisiyle örnek bir şahsiyetti. Gerçekten Seyda’nın kaybı hepimizi üzüntüye boğdu. Allah’tan dileğimiz onu Firdevs cennetine koysun.” şeklinde konuştu.

Metin Coşkun

“Gayesi Allah rızasıydı”

Molla Muhammed Said Varol’un bir diğer dava arkadaşı Metin Coşkun ise O’nun dönemin Bedir aslanı olduğunu söyledi.

Onun tek derdinin İslam davası olduğunun altını çizen Coşkun, “Seyda Molla Said ağabeyin aslında anlatılması gereken ve örnek alınacak birçok yönü vardır. Sadece Seyda hakkında bir konuya değinmek istiyorum. Said ağabeyle 90’lardan beri bir tanışıklığımız var. Said ağabey davamıza lütuf olan bir kardeşimizdi. Sait ağabeyin derdi, amacı, gayesi Allah rızasıydı. Allah Teâlâ diyor ya Kur’an-ı Kerim’de, ‘Ey Muhammed! De ki: ‘Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.’ Gerçekten Seyda’nın da tüm derdi İslam davasıydı.” dedi.

“İsteseydi en iyi makamlara gelebilirdi”

Molla Muhammed Said Varol’un gece gündüz durmadan İslam davasına çalıştığını söyleyen Coşkun, şu ifadeleri kullandı:

“Said ağabey çok zeki bir kardeşimizdi ve âlimdi de. İsteseydi belki o zaman Diyanet’te en iyi makamlara gelebilirdi ve başka yerlere de gidebilirdi. Ama kendisi dünyevi makamları değil de Allah Teâlâ’nın davasına ve rızasına talip olmayı seçti. Seyda bütün gecesini, gündüzünü davasına verdi. Gençlik yıllarını, medrese yıllarını sürekli birilerine faydalı olmak ve Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak ve dinini hâkim kılmak istiyordu. Ben buna inanıyorum ki her dönemin Bedir aslanları var. Said ağabey de o dönemin Bedir aslanlarından biriydi. Biz sahabe hayatını okuyoruz. Gerçekten de Said ağabey sahabe hayatını yaşayan biriydi. Bu da Rabbimizin bize lütfuydu. Yani cesaretiyle, cömertliğiyle, ilmiyle ve İslam davasına olan sadakatiyle birçok anlatılacak yönü vardı. O kadar davasına sadıktı ki gecesi, gündüzü bütün endişesi davasıydı. O dönemin zor şartlarında İslam davasını omuzlayan biriydi.”

Molla Said Varol ve çocukları 

“Seyda’nın tek derdi davasıydı”

Sürekli İslam davasını ön planda tuttuğunu belirten Coşkun, “Seyda İslami davadan dolayı yakalanınca bir sürü ağır işkencelerden geçen ve bunca hastalığına rağmen cezaevinde yine gecesini gündüzüne katarak ilimle âlim yetiştirmeyle geçiren biriydi. Seyda’nın bir gün bile cezaevinde bir arkadaşının kalbini kırdığını, tartıştığını görmedim, duymadım. Seyda cezaevi arkadaşları ile o kadar iyi geçiniyordu ki arkadaşları onun koğuşunda kalabilmek için can atıyorlardı. İşte ‘Said Hocamın yanına gideyim, hem kendisini göreyim hem de kendisine hizmet edeyim’ derlerdi. Çünkü kendisi gece gündüz ders vermek ile meşgul biriydi. Seyda cezaevi sonrasında da tekrar bir hicret dönemi yaşadı. Hepsinde de sıkıntılar gördü ama elhamdülillah İslam davasını hep ön planda tutarak gitti. Bölgemizde Bediüzzaman ve Şeyh Said’den sonra âlim ve mücahit bir ağabeyimizi göreceksek ve örnek alacaksak bu oydu. Seyda’nın tek derdi davasıydı, başka da bir derdi yoktu.” diye konuştu. (İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir