Tiroid hormonlarının üretimi için iyot şart
Prof. Dr. Altay, tiroid hormonlarının üretimi için iyotun şart olduğunu belirterek, "İyot, vücuda dışarıdan alınması gereken bir elementtir. Dünya genelinde iyot eksikliğine bağlı bu sıkıntılar hala devam etmektedir." dedi.
İstanbul
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Altay, tiroid hormonlarının üretimi için iyotun şart olduğunu belirterek, "İyot, vücuda dışarıdan alınması gereken bir elementtir. Dünya genelinde iyot eksikliğine bağlı bu sıkıntılar hala devam etmektedir. Ülkemizde 20 yılı aşkın süredir tuzların iyotlanması ile özellikle şehir merkezlerinde büyük oranda bu sorunlar çözülmüştür." dedi. Altay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tiroid bezinin, salgıladığı tiroid hormonlarıyla vücutta başta metabolizmayı düzenlemek olmak üzere, kalp, damar ve sindirim sistemi ile beyin gibi daha birçok önemli organ ve sistemin işlevlerinin gerçekleşmesinde önemli rolü olan bir organ olduğunu ifade etti. Bu yüzden, herhangi bir sebeple tiroid bezi hastalığı meydana geldiğinde vücuda olan etkilerinin de yaygın ve önemli olabileceğini dile getiren Altay, tiroid ile ilgili hastalıkların toplumda oldukça sık görüldüğünü söyledi. Altay, hastaların bir kısmının hastalığın farkında olabildiğini ancak tiroid hastalıklarının çoğunun genellikle başka nedenlerle yapılan tetkikler sırasında saptandığını aktararak, şu bilgileri verdi:
"Guatr, nodül, hipotiroidi gibi tiroid hastalıklarının en önemli sebebi iyot eksikliğidir. Ayrıca gebelik öncesinde ve gebelik süresince yeterince iyot alımı bebeklerin fiziksel ve zeka gelişimi açısından oldukça önemlidir. Çünkü tiroid hormonlarının üretimi için iyot şarttır ve vücuda dışarıdan alınması gereken bir elementtir. Dünya genelinde iyot eksikliğine bağlı bu sıkıntılar hala devam etmektedir. Ülkemizde 20 yılı aşkın süredir tuzların iyotlanması ile özellikle şehir merkezlerinde büyük oranda bu sorunlar çözülmüştür. Ancak basında ve sosyal medyada doğal tuz, kaya tuzu, Himalaya tuzu, organik tuz gibi adlar altında pazarlanan, yeterince iyot içermeyen ve saklama şartları uygun olmayan tuzların insanımız tarafından kullanımının artması bu konuda endişe vericidir. Normal günlük hayatımızda beslendiğimiz gıdalarla ve su ile alınan iyot miktarının tiroid hormon sentez ihtiyacını karşılamada yetersiz olması nedeniyle mutlaka iyotlu hazır tuz kullanmamız gereklidir."
Etkinliği kanıtlanmamış bitkilerin kullanımı için uyarı
Prof. Dr. Mustafa Altay, iyotlu tuzların da hava, nem ve ışıktan korunmak üzere uygun koşullarda paketlenmesinin ve ağzı kapalı olarak saklanmasının şart olduğuna işaret ederek, "Sağlıklı bir erişkin için günlük önerilen 5-6 gram iyotlu tuz alımı ve sağlıklı beslenmeyle günlük iyot ihtiyacı karşılanmaktadır. Gebeler bu açıdan özel bir gruptur, ihtiyaç biraz daha fazladır ve bu sebeple iyot takviyesi gerekebilir." diye konuştu.
Türkiye'de tiroid hastalığı denildiğinde akla ilk gelen konulardan birinin de dereotu başta olmak üzere bazı bitkilerin tedavi amacıyla kullanımı olduğunu belirten Altay, şöyle devam etti: "Bu konuda yaptığımız bir araştırma ülkemizde bir ilk oldu ve 2017'de American Journal of Therapeutics adlı tıp dergisinde yayınlandı. Bu araştırmamızda herhangi bir tiroid hastalığı ile takip edilmekte olan yaklaşık 550 hastaya anket uyguladık ve tetkiklerini değerlendirdik. Sonuçta tiroid hastalığı olanların yaklaşık yüzde 10'unun tedavi amacıyla düzenli olarak alternatif bazı ürünleri kullandığını tespit ettik. Bu ürünler arasında dereotu yüzde 90'dan fazla oranla ilk sırada yer almıştı. Çalışmamızda tiroid bezi hastalığı için düzenli olarak en az 3 hafta günde 1 bağ dereotu kullananların tiroid hormon düzeylerinin baskılanarak olumsuz etkilendiğini tespit ettik. Ayrıca az sayıda tiroid nodülü olan hastada dereotu kullanımı sonrası nodüllerin büyüdüğünü saptadık. Nodül üzerindeki etki tüketilen dereotu miktarından bağımsızdı. Yani günde 1 bağ tüketenlerde olduğu gibi bu oranın 1/4 bağ miktarı kadar tüketenlerde de nodüllerin hacim olarak büyüdüğünü gördük. Bu çalışma bize aslında bitki veya bitkisel ürünleri tedavi amacıyla kullanırken dikkatli olmak gerektiğini ve üzerinde çalışma yapılmayan, etkinliği kanıtlanmamış bitkilerin, medyada okunan veya kulaktan dolma bilgilerle kullanılmaması gerektiğini bir kez daha göstermiş oldu."(AA)