Bağrımıza saplanan hançer!
Kudüs'te siyonist işgal süreci nasıl başladı? Kim ne planladı, kimler nasıl ihanet etti? İslam ümmetinin bağrına saplanan siyonist hançer, nelere mal oldu?
Siyonist işgalin ilk tohumu Fransız General Napolyon Bonapart'ın fikriyle atılmış, Balfour Deklarasyonu ile şekillenmiş ve son olarak siyonist Ben Gurion tarafından somutlaştırılmıştı.
Bonapart, 1799'da Osmanlı idaresi altındaki Filistin'de bir yahudi devleti kurulması fikrini gündeme getirdi. Sonraki süreçte dünyanın her yerinden yahudilerin gruplar halinde Filistin'e göç etmesi sağlandı. Böylelikle siyonist yahudilerin Filistin topraklarını işgal etmesi için zemin hazırlandı.
Osmanlı'nın tüm engelleme çabalarına rağmen Filistin'e yahudi göçü devam etti. İngiliz general Edmund Allenby, Aralık 1917'de Kudüs'ü işgal ederek, Filistin'in birinci dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırdı ve Siyonistlere hareket alanı açtı.
Bölgenin 1917'de İngiliz mandasına girmesiyle Filistin'e Yahudi göçü daha da hızlandı. İngiltere Dışişleri Bakanlığının 1917'de yayımladığı ve Yahudilerin Filistin'de devlet kurmasını öngören "Balfour Deklarasyonu" ile İngilizler, "İsrail" adlı siyonist rejimin kurulmasına desteklerini ilan etti.
BM Genel Kurulu'nda 29 kasım 1947'de Filistin'in, Yahudi ve Filistin devleti olarak bölünmesini öngören karar onaylandı. Karara başta Filistinliler olmak üzere arap ülkeleri karşı çıkarken, siyonistler ise kararı memnuniyetle karşıladı.
Bölünme kararının ertesi günü, siyonistler tarafından kurulan "Haganah" adlı terör örgütü, yahudilerin ikamet etmesi için hazırlanan bölgeleri kanlı bir şekilde ele geçirdi.
Filistin'de İngilizlerin manda yönetimi sona erer ermez silahlı çeteler, 14 mayıs 1948'de David Ben Gurion tarafından siyonist rejimin kurulduğunu duyurdu. Bu tarihten sonra yahudilerin göçleri büyük ölçüde arttı. Göçler arttıkça işgal genişledi ve bu süreçte binlerce Müslüman acımasızca katledildi.
Evet, batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Filistinlilerin yüzü, hâlâ "çalınan cennet" olarak tanımlanan Kudüs'e bakıyor.
Sadece Filistinliler mi, hayır! Bütün Müslümanlar, büyük bir hasretle Mescid-i Aksa'da birlikte saf tutacağı günleri düşlüyor. (İLKHA)