Prof. Dr. İsmail Balık: “Covid-19 mücadelesinde Türkiye en iyi durumda olan ülkelerden”
Çin'de ortaya çıkan ve kısa sürede dünyaya yayılan Coronavirus (Covid-19) salgını ile Türkiye’nin ölüm oranlarının düşüklüğü noktasında Türkiye en iyi ülkelerden bir tanesi olduğunu belirtti.
Coronavirus salgınının süreci ve son durumu hakkında İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. İsmail Balık, ayrıca tüm dünyanın aşı ve ilaç çalışmalarına da büyük bir hızla devam ettiğini söyledi.
Coronavirus ile mücadele noktasında Türkiye’nin en iyi ülkelerden bir tanesi olduğunu ifade eden Balık, “Türkiye ile diğer ülkeleri vaka sayısı olarak karşılaştıracak olursak, nüfusa göre hastalığın bulaşma sıklığına baktığımızda şu an 40. sıralardayız. Tabi sıralama her gün değişmektedir. Örneğin Rusya ve Brezilya bizim gerimizdeydiler ancak şu an Türkiye’nin önüne geçmek üzereler. Ölüm oranlarının düşüklüğü noktasında Türkiye en iyi ülkelerden bir tanesi. Bizden biraz daha iyi görünen Rusya var ama oradaki ölüm oranlarına da kuşkuyla yaklaşmak gerekiyor. Şu an da Hindistan, Pakistan, Brezilya ve diğer bazı ülkeler şeffaf davranmadıkları için buralardan gelen bilgiler sağlıklı değil.” dedi.
“Türkiye virüsün geç gelmesinden dolayı hastalığın seyri ve tedavisi noktasında ön bilgiye sahip olmuş oldu”
Balık, “Türkiye’nin Coronavirus ile mücadelesinde başarılı bir performans ortaya koymasında bazı parametreler var. Bunlardan ilki hastalığın Türkiye’ye geç gelmesidir. Bir diğer parametre, sağlık altyapımızın çok iyi olması ve salgına çok önceden hazırlık yapmış olmamızdır. Türkiye uzun yıllardır sağlık bakanlığı bünyesinde pandemi yönetim planları oluşturmaktadır ve bu planlar sürekli revize edilmektedir. Bu nedenle hastanelerimiz zaten hazırlıklıydı. Virüsün Çin’de ortaya çıkmasından sonra Türkiye’nin uçuşlarını erken dönemde kapatmış olması yine virüsün Türkiye’ye geç girmesinde ve sürecin daha iyi yönetilmesinde etkili olmuştur. Türkiye, virüsün geç gelmesinden dolayı hastalığın seyri ve tedavisi noktasında ön bilgiye sahip olmuş oldu. Ancak sağlık bakanlığı bununla yetinmedi, olası kullanılabilecek ilaçları önceden stokladı ve gelişigüzel satışlarını engelledi. Türkiye salgının erken dönemlerinde hemen bilim kurulunu oluşturdu. Zaten daha önceki benzer salgınlara karşıda bilim kurulu oluşturulduğu için sağlık bakanlığının böyle bir geleneği var. Bu bakımdan sağlık bakanlığının bilime, kanıta ve sorunları çözmeye dayalı bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye dünyadaki tecrübelerden istifade ederek daha iyi tedavi yöntemleri geliştirdi”
Sağlık Bakanlığı’nın süreci iyi yönettiğinin altını çizen Balık, şunları söyledi:
“Sağlık Bakanlığı Türkiye’nin her köşesinde ki hastanelerde vakaların ortak bir şekilde izlenebileceği bir sistem geliştirdi ve ortak bir tedavi metodolojisi uyguladı. Türkiye dışında bütün hastalarına ortak bir protokol uygulayan başka bir ülke olmadı. Bu bize çok büyük bir avantaj sağladı. Örneğin bizde sıtma ilacı klorokin erken dönemde kullanılmaya başlandı. Türkiye olarak dünyadaki tecrübelerden de istifade ederek basamak basamak daha iyi tedavi yöntemleri geliştirdik. Bunun sonucunda bizim yoğun bakıma giden ve entübe olan hasta sayımızda azalmalar olmaya başladı. Tabi bunda yoğun bakım kapasitemizin yeterli olması da etkili oldu. Sağlık çalışanlarımızın yeterli olması da yine başka bir faktör. Tüm bunların neticesinde salgında geri dönüşü başlatmış olduk.”
“Diğer ülkelerde bu salgın devam ettiği sürece ikinci bir dalga riski her zaman olacaktır”
Vaka ve ölüm sayılarının düşmesinin kimseyi rehavete sokmaması gerektiğini söyleyen Balık, “Vatandaşlarımız bu salgına karşı alınan tedbirlere riayet ederse, bir gevşeme olmaz ise Ramazan Bayramı’nın sonunda vaka sayımız giderek düşer ve sıfırlanmaya başlar. Ancak bu salgının bittiği anlamına gelmez. Salgının tamamen bittiğini söyleyebilmek için sağlık bakanlığının vaka sayısını 0 olarak açıkladıktan sonra ki 14 günün sonrasına bakmamız gerekir. Çünkü salgın tüm dünyaya tek bir kişiden yayıldı ve yeniden tek bir kişiden yayılma riski var. Yaz aylarında genellikle viral enfeksiyonlarında azalma meydana gelir. Biz vakalarımızı sıfırlasak bile diğer ülkelerde bu salgın devam ettiği sürece ülkemizde de ikinci bir dalga riski her zaman olacaktır. Bundan dolayı sonbaharda ikinci dalgayı görme riskimiz olabilir. Ancak ikinci dalga olsa dahi sağlık bakanlığı bu konuda alarmda olacağı için ve altyapımızın da yeterli olmasından dolayı ikinci dalga ilkine göre çok daha hızlı bir şekilde baskılanacaktır.” şeklinde konuştu.
“Aşının bulunması ikinci dalga ile ilgili endişelerin azalmasını sağlayacaktır”
Dünya genelinde aşı çalışmalarının devam etmekte olduğunu söyleyen Balık, “İngiltere, Almanya, Amerika, Çin ve Türkiye gibi ülkelerde aşı çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalardan 7-8 tanesi insanların üzerinde denenmeye başlandı. Oxford’da başlatılan aşı çalışması 400-500 kişide denendi. Eğer bu hızla giderse eylül veya ekim ayında biz bir aşıyı kullanabilecekmişiz gibi görünüyor. Normalde aşı çalışmaları prosedürüne göre gidilseydi 4-5 seneyi bulabilirdi. Ancak şu an bütün dünyanın seferber olması ve prosedürlerin devre dışı bırakılması sonucunda kısa süre sonra bir aşıyı kullanabilir hale geleceğiz. Ancak bu aşının ne kadar etkili olacağını henüz bilmiyoruz. Aşının bulunması hem dünyanın nefes almasını hem de ikinci dalga ile ilgili endişelerin azalmasını sağlayacaktır.” dedi.
“Henüz bu virüse karşı etkili bir ilaç yok”
Konuşmasının devamında Balık, “Bir diğer önemli konu da ilaç çalışmalarıdır. Henüz bu virüse karşı etkili bir ilaç yok. Mevcuttaki ilaçlar hızlı bir şekilde deneniyor. Bunlardan Favipiravir ilacı Çin’de ve Türkiye’de kullanılmaktadır. Amerika’da Remdesivir ilacı kullanılmaktadır. Rusya’da Arvitol ilacı kullanılmaktadır. Ben etkili bir ilacın aşıdan daha önce bulunabileceğini ve insanların yararına kullanılabileceğini tahmin ediyorum. Bu konuda da Türkiye’nin yapmış olduğu önemli çalışmalar var. Bu çalışmalarla birlikte Coronavirüs’e karşı uygulanan başka tedavi yöntemleri de var. Bunlardan bir tanesi plazma tedavisi. Türkiye’de bu tedavi yöntemi kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yönteminin sonuçları yakın zamanda ortaya çıkacaktır. Kullanılan yöntemlerden bir diğeri de kök hücre tedavi yöntemi. Yine bu hastalık sırasında kanın pıhtılaştığı gözlemlendi ve buna karşın kanı sulandıracak olan bir takım ilaçlar kullanılarak yoğun bakıma ve entübasyona olan ihtiyaç azaltıldı.” ifadelerine yer verdi.
“Normalleşme büyük oranda Ramazan Bayramı’ndan sonra başlayacaktır”
Virüsün kalabalık ve lakayt insanları sevdiğini bu nedenle her zaman tedbirli olunmasının önemli olduğunu vurgulayan Balık, “Şuan ki sıkı tedbir ve kısıtlamaların hem ekonomi açısından hem toplum sağlığı açısından hem de bireysel psikoloji açısından sürdürülmesi çok zordur. Sağlık bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıklar salgının seyrini takip ediyorlar. Gidişata göre tedbirlerde kademeli olarak gevşemeye gidilecektir. Normalleşme büyük oranda Ramazan Bayramı’ndan sonra başlayacaktır. Şuna çok dikkat etmemiz gerekir, bu virüs kalabalıkları ve lakayt insanları çok seviyor. Bu nedenle tedbirlere riayet etmemiz çok önemli.” diyerek konuşmasını sonlandırdı. (İLKHA)