• DOLAR 34.59
  • EURO 36.331
  • ALTIN 2980.46
  • ...
ABD, Kovid-19'u Çin politikasının parçası haline getiriyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

WASHINGTON (AA) 

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkıp kısa sürede dünyayı etkisi altına alan ve dünya genelinde 165 binden fazla insanın ölümüne yol açan Kovid-19 salgınının çıkış noktası ve muhtemel sonuçları, Washington'daki en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi.Yaklaşık dört aydır devam eden bu tartışmalara ilk dönemde pek katılmayan Donald Trump yönetimi, son zamanlarda Çin'e yönelik suçlamaları alevlendirerek salgının faturasını Çin’e kesmeye hazırlanıyor.

Salgına ilişkin tartışmalar erken başladı

Kovid-19 salgını ilk olarak 2019'un aralık ayında Çin’in Hubey eyaletinin Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü. Salgının, sağlık ve günlük yaşama etkisinin yanı sıra uluslararası siyasette de yansımalarının olacağı, ilk günden beri tartışılan bir konu oldu. Virüsün yapay mı yoksa doğal mı olduğu tartışmalarının yanı sıra küresel bir güç tarafından biyolojik bir silah olarak kullanılıp kullanılmadığı konusu da dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor.

"Nature Medicine" dergisinde yayımlanan bir araştırmada, Kovid-19’la ilgili ortak genom dizisi verilerinin kapsamlı bir şekilde analiz edildiği, çıkan sonuçların virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair bir belirti göstermediği açıklanmıştı. ABD'nin yakın zamana kadarki yaklaşımında da virüsün yapay olarak üretildiğine dair bir argüman söz konusu değildi. Ancak ABD yönetiminin son haftalarda virüsün kaynağı ile Çin'in ilişkilendirilmesinden faydalandığı ve olan bitenden Çin'i sorumlu tutmaya çalıştığı gözden kaçmıyor.

Trump'ın iç politika hesapları

ABD Başkanı Donald Trump, salgınla ilgili ilk açıklamasında Çin yönetiminin salgınla mücadelesini övmüştü. Ancak salgın ABD'de hızla yayılmaya başlayınca ve ekonomide ciddi hasarlar ortaya çıkınca, Trump Mart ayı ortasında ağız değiştirerek Kovid-19'u "Çin virüsü" olarak nitelemeye başladı.

Trump'ın bu şekilde ağız değiştirmesinin iç politikayla ilişkisi olduğu düşünülüyor. Çünkü Trump, başlangıçta salgını hafife almakla eleştiriliyor. Salgının ABD'deki bilançosunun ağırlaşmasıyla Trump Çin'i suçlayarak salgına yönelik önceki yaklaşımını örtbas etmeye çalışıyor. Diğer taraftan, başkanlık seçimleri yaklaşırken salgının ekonomik kayıpların yanı sıra neden olduğu can kaybının da seçimlere etkisini azaltmak için Çin'i suçluyor. Trump ayrıca Kongre ve düşünce kuruluşlarının Çin'e karşı ortaya koyduğu argümanlara kayıtsız kalmak da istemiyor.

ABD'den Çin'e iki suçlama

ABD kurumları, başta Çin'i salgından doğrudan sorumlu tutmaktan kaçınırken, son zamanlarda Çin'e iki suçlama yöneltmeye başladı. ABD'de yönetim, Kongre ve birçok düşünce kuruluşunun Çin'e yönelttiği birinci suçlama, Çin'in virüsün detaylarını zamanında ve doğru bir şekilde paylaşmadığı yönünde. Washington'da "Çin'in şeffaf davranmamasının" salgının kaynağına yönelik şüphelere neden olduğu ve salgının bu ölçüde yayılmasına yol açtığı öne sürülmeye başlandı. ABD Kongresinden bazı senatör ve temsilciler, Çin'in bu konuda cezalandırılması gerektiğini bile savunuyor. Hatta Senato ve Temsilciler Meclisine sunulan bir tasarıda, Çin'in Kovid-19'a yönelik "yetersiz ve şüpheli tutumunun" soruşturulması ve Pekin'den tazminat alınması için bir mekanizma kurulması talep edildi.

ABD'den Çin'e yöneltilen bir diğer suçlama ise virüsün Vuhan'da yarasalardaki zararlı virüsleri inceleyen bir laboratuvardan sızdığı iddiasına dayanıyor. Amerikan medyası, Vuhan'daki laboratuvarda gerekli önlemlerin alınmadığını ve buradan muhtemel bir salgının ortaya çıkabileceğine dair ABD Dışişleri Bakanlığına Ocak ayında bir istihbarat geldiği bilgisini sızdırdı. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da o istihbarat bilgisiyle ilgili yaptığı açıklamada, bunların virüsün laboratuvardan yayıldığında dair doğrudan kanıt olmadığını ancak dikkate alınması gerektiğini belirtti. Bu tartışmalar alevlenirken Trump, Dünya Sağlık Örgütü'nü (DSÖ) bu işin içine katarak, Çin'in DSÖ üzerinden dünyayı yanılttığını ve ülkesinin örgüte sağladığı bütçeyi keseceğini duyurdu.

ABD istihbaratı tekrar araştırıyor

Salgının yayılmaya başlamasıyla ABD istihbaratının salgının kaynağı ve ölçeğini araştırmamış olması olası görünmüyor. Nitekim ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley bir basın toplantısında virüsün yapay olup olmadığına ilişkin "Medyada, blog sitelerinde çok sayıda dedikodu ve spekülasyon var. Bu iddialarla ilgilendiğimiz size şaşırtıcı gelmemeli ve istihbarat bu iddiaları ciddi bir şekilde inceledi." değerlendirmesinde bulundu.

Milley aynı zamanda ağırlıklı olarak kanıtların "virüsün doğal olduğunu" gösterdiğini dile getirdi. Bu açıklamadan sonra Beyaz Saray'ın, ABD istihbaratının virüsün kaynağına ilişkin araştırma yaptığını açıklaması dikkatlerden kaçmadı. Sonraki gün ABD Savunma Bakanı Mark Esper'in, "Çin'e asla güvenilmeyeceğini" ve "Pekin'in gerçekleri gizlemesine göz yummayacaklarını" söylemesi, ABD'nin Kovid-19 defterini kolay kolay kapatmayacağının bir göstergesiydi.

ABD'nin Çin'e yönelik suçlamaları gündeme taşıyıp salgını Çin'e fatura etmesinin arkasında iki stratejik hedefin yattığı belirtiliyor. Başta Amerika ve Avrupa'da olmak üzere çoğu ülke salgından dolayı büyük bir ekonomik hasarla karşı karşıya kaldı. Ancak bu ortamda Çin'in salgının bittiğini ilan edip üretim şalterlerini tekrar açmasının kısa vadede küresel güç dengesine etki etmesinden korkuluyor ve ABD'nin bunun önünü almaya çalıştığı ifade ediliyor. Diğer taraftan, ABD'nin halihazırda Çin'i çevreleme üzerine kurduğu pasifik stratejisine küresel bir meşruiyet kazandırmak için Kovid-19'u kullanmak istediği belirtiliyor.

Çin'in etrafını sarma stratejisi

ABD 2018 Ulusal Savunma Stratejisinde "büyük güç rekabetinin" Washington için terörizmden daha öncelikli bir kaygı olduğu belirtiliyor. Belge her ne kadar bu konuda Rusya ve Çin'i zikretse de başta Esper olmak üzere ABD güvenlik bürokrasisi bu bağlamda özellikle Çin'i işaret ediyor. Esper birçok açıklamasında başta Orta Doğu ve Afrika olmak üzere diğer bölgelerde konuşlu asker ve silahları çekip bunları Pasifik bölgesine kaydırmaya çalıştığını ifade ediyor. ABD ordusu da son zamanlarda Güney Çin Denizinde iki uçak gemisi bulunduruyor.

Amerikan ordusu Çin'e yönelik kıskacını giderek daraltırken Pentagon, Kongre’den beş yıllık savunma programları verilerinin Çin ve Rusya gibi rakip devletlere karşı artık gizli tutulması talebinde bulundu. Pentagon her yıl bir sonraki beş yılın savunma programlarına ilişkin verileri Kongre üzerinden kamuya açıyordu. Dolayısıyla, ABD ordusunun önümüzdeki süreçte tartışma meydana getirecek silah sistemleri üzerine çalışacağı ve bunun Çin'den gizlenmesi için böyle bir talebe ihtiyaç duyduğu öne sürülüyor. Geçen hafta ise ABD Temsilciler Meclisine "Hint-Pasifik Caydırıcılık İnisiyatifi" kurulması için yasa tasarısı sunuldu. Tasarıda, bölgede kalıcı üs kurulması ve daha fazla askeri kaynak aktarılması teklif ediliyor. Tasarı bunun için yıllık 6 milyar dolardan fazla bir bütçe ayrılmasını öngörüyor.

Tüm bu gelişmelerle birlikte ele alındığında, ABD'de Kovid-19 salgınının kaynağına yönelik tartışmanın giderek alevlendirilmesi, salgının Washington tarafından Çin stratejisinin bir parçası olarak kullanılacağını gösteriyor.

Bu haberler de ilginizi çekebilir