Netflix'in sapkın dizisine sinema yazarları, yönetmen ve aile derneklerinden tepki
Online platformda yayın yapan "Netflix" tarafından, eşcinsellik reklamının İslami değerler üzerinden yapıldığı sapkın dizinin Ramazan ayında Türkiye'de yayınlanmak istenmesine sinema yazarları, yönetmenler ve aile derneklerinden tepki geldi.
ABD merkezli dijital ahlaksızlık yayan Netflix, "Osman" isminin verildiği cinsel sapkın bir karakterin olduğu "Aşk 101" adlı diziye birçok çevreden tepkiler gelmeye devam ediyor.
Ramazan ayında yayına girmesi planlanan söz konusu sapkın dizi, bir buçuk milyarı aşkın İslam âleminin büyük saygı duyduğu "Halife Hazreti Osman"nın isminin verilmesi büyük tepki çekti.
Toplumun ahlaki değerlerini hiçe sayan ve toplumu ifsat etmeye yönelik yapılan bu tür yapımlara tepki gösteren Sinema Yazarı ve Yönetmeni Abdülhamit Güler ile İhsan Kabil ve Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, söz konusu dizinin yayınlanmak istenmesinin masum bir talep olmadığını, bununla İslami, ahlaki değerlerin ve ailenin hedef alındığını ifade ettiler.
"İçerik üretenlerin bir dünya görüşü var ve ona göre eser ortaya koyuyorlar"
Dijital platform meselesinin Türkiye için birkaç yıllık geçmişi olduğunu ve dolayısıyla yeni sayıldığını söyleyen Sinema Yazarı ve Yönetmen Abdülhamit Güler, "Netflix Türkiye'ye girdikten sonra çok ses getiren ve haliyle çok konuşulan bir unsur halini aldı. Netflix, dünyada çok fazla misali ile karşılaştığımız ama Türkiye için yeni olan mecralardır. Buraya içerik üretilirken ister istemez yerel unsurlarla, anlayışlarla, inanç ve kültürle ters düşülüyor. Çünkü içerik üretenlerin bir dünya görüşü var ve ona göre eser ortaya koyuyorlar." dedi.
"Mevzunun normalleştirilmeye çalışılması küresel bir vakadır"
Netflix'in Türkiye'de yaptırdığı ve nisan ayı sonunda yayınlanacağını duyurduğu bir dizide, eşcinsel bir karakterin olması ve karakterin isminin "Osman" olmasının tepkiyle karşılandığını hatırlatan Güler, "Tepkiler haklı. Eşcinsel karakterlerin olması ve bunların normal gösterilmesi, hatta ve hatta teşvik edilmesi, mevzunun normalleştirilmeye çalışılması küresel bir vakadır. Bunun proje olup olmadığını, Netflix'in bu projenin hangi ayağında durduğunu bilmiyorum. Ancak 'Böyle bir proje yoktur, bir gayeleri yoktur!' demek de saflık olur. Böyle bir karakterin Türkiye vatandaşı olması ve adının Osman olması tepki çekti. Bunun sebebi de genelde Hazreti Osman'a atıf olduğu içindi. Hâlbuki Netflix'in öyle bir derdi olduğunu zannetmiyorum. Osman ismini, 'Osmanlı' göndermesinden ötürü kullanıyor. Çünkü 'La casa de papel' dizisinin yeni sezonunda da bir bölümde ismi Osman olan Türkiyeli bir karakter diziye girip çıktı. O da işkenceciydi. Olumlu karakterlere o ismi vermiyorlar." diye konuştu.
"Tepkimizi gerekirse kurumsallaştırıp kitlesel olarak mantıklı bir çerçeveye bürüyüp ona göre vermeliyiz"
Netflix'in söz konusu dizide eşcinseliği olumsuz gibi göstermek için Osman ismini kullanmadığını, bir şeyin normalleşmesini sağlamak ve bunu da elbette kavramlar üzerinden yapmak istediklerini vurgulayan Güler, şunları kaydetti:
Açıkçası benim için önemli olan: kutsalımız ya da ahlakımız hedef alındığında çelişkili davranmamızdır. Hazreti Osman'ın isminin bir eşcinsele verilmesine tepki gösteriyoruz ama başka dizide aynı isimde işkenceci olması kitlesel tepkiye yol açmıyor. Yine İstanbul fethini anlatan 'Ottoman' dizisinde Fatih Sultan Mehmet hırslarıyla gözü dönmüş birisi olarak gösteriliyor. Buna da tepki gösterilmedi. Demek istediğim; tepkimizi gerekirse kurumsallaştırıp kitlesel olarak mantıklı bir çerçeveye bürüyüp ona göre tepki vermemiz lazım.
"İzleyicinin üzerine düşen olumsuz içeriklere tepki gösterip olumlu olanları desteklemesidir"
Güler, "Boykot ve tepki göstermenin sivil toplumda çok manası var. Bu tarz hareketlere 'sessiz kalmayacağız' tavırlarını desteklemek gerekiyor. Ben şahsen destekliyorum. Ancak sadece bunu yapmak bize bir şey kazandırmayacak. Bunun yerine mecra oluşturup ürün ortaya koymak gerekir. Adı ne olursa olsun, neresi olursa olsun içerik bekleyenlere içerik üretmek gerekir. Siz yapmazsanız başkası yapacak ve siz de yapılanları konuşursunuz. Bu iş bundan öteye gitmeyecek. Onun için herkesin elini taşın altına koyması ve gerekeni yapması gerekiyor. İzleyicinin de üzerine düşeni yaparak doğru içeriklere ulaşıp onları izlemek ve taltif etmektir. Dolayısıyla sonrakilerin yapılmasına da ön ayak olmaktır. Olumsuz gördüğü içerikleri izlemeyerek bir şekilde tepkisini ortaya koymaktır." şeklinde konuştu.
"Bu tür yaklaşımlar bir noktadan sonra pedofili ve hayvanlarla ilişkiye kadar gidebilir"
Netflix ve benzeri platformlarda aynı cinsten kimselerin ilişkilerinin rahatça yaşandığını gösteren film ve dizilerin git gide arttığını söyleyen Sinema Yazarı ve Yönetmen İhsan Kabil, "Aslında burada bir kasıt olduğunu hissediyorum. Toplumsal sistemlerin, aile yapısının hedef alındığını düşünüyorum. Bu tür yaklaşımların bir noktadan sonra pedofili gibi eylemlere uzayacağını, belki de marjinal (sıra dışı) örneklerini gördüğümüz hayvanlarla ilişkilere kadar bile gidebileceğini seziyorum. İnsanın bu denli içinden gelen hissiyatın dizginlenmemesi durumunda ne uçlara varabileceğini aslında görebiliyoruz. Fakat bunların genel geçer seyir platformları olan böylesi zeminlerde, internet ortamında umuma yayılmasının sakıncalı olduğunu düşünüyorum." dedi.
"Yapılan pervasız diziler; aile yapımızı, toplumsal değerleri ve insanlığı hedef alıyor"
İnsanlık tarihi boyunca bu tip ilişkiler yaşandığını ancak bunların çok marjinal bir seviyede seyrettiğini ve asla umumileşmediğini, kapalı kapılar ardında kaldığını hatırlatan Kabil, şunları kaydetti:
İnternet ortamında, yaş grubunu kestiremediğiniz kesimlerde bunların çıkması, aslında toplumsal değerler adına adeta taarruz anlamına geliyor. İnsanlığımızı zedeleyen, varoluşumuzu hedef alan, yaradılış ile olan ilişkimizi tahrip etmeye yönelik bazı tuzaklar olarak karşımıza çıktığı kanaatindeyim. Dolayısıyla bunlara bir toplumsal sorumluluk çerçevesinde insanın tek bir birey olarak vicdanı gereği, psikolojik ve pedagojik anlamda belli tavırlar geliştirilmesinden yanayım. Özellikle Türkiye'ye dönük olarak ramazan ayının başında gösterime girmesi planlanan bir çalışmanın masum olmadığı kanaatindeyim.
"Bu tür saldırılara karşı kontrol mekanizmaları geliştirilmelidir"
Kabil, "Aslında dünya çapında bunlara karşı bir önlem alınması gerekiyor. Eski Sovyetler Birliğinde, Çin'de ya da bugün İran'da olduğu gibi belki kontrol mekanizmaları geliştirilmelidir. Daha korumacı yöntemler geliştirilmelidir. Çünkü sistemler, bir yerde kendi içlerinde yaşadıkları toplumlar için vardırlar. O insanın da son kertede değerlerini, varoluş mücadelelerini hesaba katmak durumundalar. Bu denli hiçbir şeyi hesaba katmadan pervasızca hareket edilen çalışmaların, başta insanı hedef aldığına, aile değerlerini, toplumsal değerleri ve insanlığı karşısına aldığı düşüncesindeyim. Dolayısıyla biraz daha sorumluluk dairesinde hareket edilmelidir. Bu çalışmaları ortaya koyan odaklara karşı otokontroller geliştirilmesinden yanayım. Çok yönlü bir bakış geliştirilerek psikolojik ve pedagojik durumlar göz önünde bulundurulmalıdır." ifadelerini kullandı.
"Bu, aileye ve insanlığa karşı bir savaştır"
Eşcinsellik reklamı yaptığı için Netflix firmasını protesto ettiklerini ve lisansının iptal edilmesi gerektiğini söyleyen Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik, "Netflix firması maalesef halkı kin ve düşmanlığa sevk ederek hem de üç aylarda, Ramazan'ın başında bir provokasyon tertip etmek istiyor. Buna geçit vermeyelim. Bu eylemine tepki gösterirken eşcinselliği yasal kılıf getiren 'İstanbul Sözleşmesi'ne tepki koymamak olmaz. İstanbul Sözleşmesi, 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' adı altında cinsel tercihi insan hakkı olarak tanımasıyla birlikte cinsi sapıklık derneklerine meşruiyet kazandırmıştır. Edirne Belediyesi, Bursa-Nilüfer Belediyesi, İstanbul Belediyesi tarafından 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' adı altında reklam yapılırken tepkisiz kalmak, bu anlaşmaları imzalayan partilere karşı tepkisiz kaldığımız için suçluyuz. Eşcinsellik; topluma karşı, aileye karşı açılan bir savaştır. Erkek erkeğe, kadın kadına evlilikte çocuk olmaz. Onun için bu bir soykırım savaşıdır. Aynı zamanda insanlığa karşı bir savaştır." ifadelerini kullandı.
"Bu fitnenin adı da,Toplumsal Cinsiyet Eşitliğidir"
Çevik son olarak, "Bu konu için 17 milyar dolar harcayan Netflix, dünyada ve Türkiye'de insanlığa karşı, aileye karşı şer güçlerin desteğiyle bir fitne operasyonu yürütmektedir. Bu fitnenin adı da 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'dir. Ülkemizde 15 Temmuz'da başarılamayan, aileyi yok etme yoluyla Türkiye'miz işgal edilmek istenmektedir. İşimize geldiğinde İslam'ın zekât müessesesine sarılıyoruz ama genç evliler konusunda, eşcinsellik, içki, kumar, faiz gibi konularda da İslam'ın emirlerini uygulamalıyız." (İLKHA)