• DOLAR 34.601
  • EURO 36.321
  • ALTIN 2979.333
  • ...
Gerçekleşmeyen esir takası, barış yolundaki engeller ve sorumluluklar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Anlaşma metni aynı zamanda açıkça, karşılıklı güven tesis etmek için her iki tarafın da toplamda 6 bin esiri serbest bırakmasını ve böylece müzakerelerin önünün açılmasını belirtmektedir.

Bu bağlamda, Birleşik Devletler ile yapılan anlaşmanın metni şu şekildedir:

"Birleşik Devletler tarafından bir devlet statüsünde tanınmayan ve Taliban ​​olarak bilinen Afganistan İslam Emirliği mensubu beş bine kadar (5000) esir ​​ve diğer tarafın bin (1000) esiri, Afganlar-arası görüşmelerin ilk günü olan 10 ​​Mart 2020, Hicri ay takvimine göre 15 Recep 1441, Hicri güneş takvimine ​​göre 20 Hût 1398 tarihinde serbest bırakılacaktır. İlgili taraflar müteakip  üç ay ​​süresince geriye kalan tüm tutsakları serbest bırakma hedefindedir. Birleşik ​​Devletler bu hedefi tamamlamayı taahhüt eder. "

Yukarıdaki metinde, Birleşik Devletler tekraren (güçlü bir biçimde) esirlerin serbest bırakılmasının, Afganlar arası müzakerelerin ilk gününde tamamlanmış olacağını vadetmektedir.

Belirtilen taahhütler ve anlaşma göz önünde tutulursa, Birleşik Devletler esirlerin bırakılması sürecini herhangi bir gecikme, bölünme ve karışıklık olmadan başlatma ve tamamlama sorumluluğundadır. Ki böylece Afganlar arası diyalog başlayabilsin. Bu kilit bir amaç ve müstakbel gelişmeler için büyük bir siyasi adımdır.

Kabil yönetimi de aynı zamanda, sürece sekte vurmama konusunda iki sebepten dolayı sorumludur.

Bunların ilki, Birleşik Devletler ile yapılan anlaşma Amerikalıları yetkililerce, bilhassa Dr. Zalmay Halilzad tarafından, Kabil hükümeti yetkilileri ve diğer siyasi taraflarla, tüm ayrıntılarıyla paylaşılmış ve kabul edilmiştir.

İkincisi ise, eğer Birleşik Devletler ile olan anlaşma münasip bir biçimde uygulanırsa, Afganlar arası bir müzakerenin başlayacak olması tahhüdüdür. Ki bu şüphesiz Kabil hükümeti ve diğer siyasi süreçleri gerektirmektedir.

Şimdi, mevcut gelişmelere bakılırsa, Kabil hükümetinin ya tecrübeden mahrum olduğu ya idari ve milli meseleleri idare edemediği yahut süreçte kasti olarak bir muğlaklık oluşturduğu gözükmektedir. Bazen mahkumları tespit edecek teknik heyetleri müzakerelerle karıştırmakta, bazen bir saatlik bir işi bir haftada çözememekte, bazen insani bir meseleden siyasi çıkar elde etmekte, bazen ise koronavirüs sebebiyle esirlerin serbest bırakılacağı vaadini unutmaktadır.

İslam Emirliği'nin heyeti mahkumların serbest bırakılması için Kabil'e gittiğinde, Kabil hükümeti bahaneler sunuyordu. Ancak bu heyet geri döndüğü zaman, bilmediğimiz bazı esirleri bırakmak üzere adımlar attılar, bu süreci sabote etmek ve gerçek bir barışın önünde büyük engeller oluşturmaktan başka hiçbir anlam ifade etmiyor.

Eğer böylesi engeller Afganlar arası müzakerelerin önüne geçmeye devam ederse, ön koşullar görmezden gelinirse ve yeni şartlar empoze edilirse bu, savaşın devamı ve sorunların bununla çözülmesinin tercih edildiği anlamına gelir. Bu sebeple, işgalin sona ermesi, dahili fesadın bitmesi ve İslami bir sistemin hükmü için 19 senedir savaşan İslam Emirliği, askeri mücadeleye ve cihadın sürdürülmesine mecbur edilmiş olur.

Gelecekteki herhangi bir olayın, beklenmedik değişimin ve diğer sorunların müsebbibi, barışçıl ve siyasi bir çözümün uygulanması sürecine iştirak etmeyen, tahribatı önlemeyen ve kasıtlı olarak bu süreci sekteye uğratanlar olacaktır.

Kaynak: (Tercüme: Mepa News)

Bu haberler de ilginizi çekebilir