• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Hz. Peygamberi Anlarsak Tefrikaya Düşmeyiz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Selman Talayhan - İbrahim Halil Yıldırım / Doğruhaber

Siyer ve Siyer araştırmaları denildiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Mehmet Emin Yıldırım ile siyer çalışmaları üzerine konuştuk. 82 il 82 sahabe programları kapsamında Türkiye’nin dört bir yanına giderek Hz. Peygamberi ve her biri bir yıldız olan sahabelerini anlatan Yıldırım, Allah’a layıkıyla bir kul olabilmek için Hz. Peygamberin hayatının en ince detayına kadar bilinmesi ve anlaşılması gerektiğini söyledi.

ASRISAADETLE OLAN BAĞI CANLANDIRMALIYIZ

Siyer çalışmalarınız kapsamında bir de Siyer Araştırmaları Merkezi kurdunuz. Öncelikle bu merkezi açmaktaki amacınız neydi?

Siyer Araştırmaları Merkezi’nde hedefimiz, Hz. Peygamber ve ashabının daha doğru anlaşılması, bir şekilde asrısaadetle olan bağların daha canlı hale getirilmesiydi. Bu manada tarihte olmuş bitmiş olayları bir hikâye gibi öğrenmeden ziyade bize yön veren, bize örnek ve model olan asrısaadet hayatını en güzel şekilde anlamaktı. Hz. Peygamberin hayatının doğru anlaşılması neticesinde bizim hayatımızın da daha iyi olacağı inancıyla Siyer Araştırmaları Merkezinde bazı gayretler vermeye çalışıyoruz.

Hocam, ağırlıklı alanınızın siyer olduğunu biliyoruz. Neden başka bir dalda değil de siyer alanında kendinizi geliştirdiniz?
Eğitim hayatım içerisinde Hz. Peygamberin hayatını kaynaklara inerek okuma meylim oluştu. Bu bağlamda yaklaşık 15 yıldır siyer okumaları yapıyorum. Tabiki bu meyli oluşturan elbetteki Cenab-ı Hak’tır. Biz bu konuda İstihdam-ı İlahiyye’ye inanıyoruz.

Asrısaadetten günümüze ulaşan siyer kaynakları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Siyer okumaları sırasında şunu fark ettim; Ne yazık ki Siyer ilmi, İslamî İlimler arasında hiç müstakil bir ilim olarak değerlendirilmemiş. Malzemesinin büyük bir kısmı İslam tarihinin içinde, büyük bir kısmı ise hadislerin içinde dağınık olarak duruyor. Buna rağmen ilk günden bu tarafa Siyer konusunda çok ciddi bir kaynak oluşmuş. Mesela biz yazılı kaynaklarımıza müracaat ettiğimiz zaman şunu görüyoruz; ilk yazılı kaynaklarımızdan hadis kaynakları ya da daha sonraki dönemlerde İslam tarihinin bazı bölümlerine ait kaynaklar olsa da biz biliyoruz ki daha ilk dönemlerde Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın ashabı, Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’a ait bilgileri nesillerden nesillere aktarmakta bir hassasiyet içerisine girmişler.

Peki, siz Siyer Araştırmaları Merkezinde siyer alanına ne tür katkı sunuyorsunuz?

Bugün hala en temel siyer kaynaklarının tercüme edilmediğini görüyoruz. Siyer Araştırmaları Merkezinde bu eksikliği gidermek için çalışıyoruz. Mesela İbn-i Sad’ın Tabakat’ı, İbn-i Esir’in El-İsabe’si-El-İsabe’nin kısmi bir tercümesi var-, Ustu’l-Ğabe’si ve bunun gibi eserleri insanımıza kazandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca bu temel eserleri insanımıza kazandırırken, bu kaynak eserlerdeki usulden de istifade ediyoruz.

HZ. PEYGAMBERİ DOĞRU ANLARSAK TEFRİKAYA DÜŞMEYİZ

Bugün ümmet paramparça bir durumda. Fiziki ayrılıklarla beraber fikri ayrılıklar da ciddi boyutlarda. Bu noktada ümmetin tekrar ihyası için Siyerin önemini nasıl görüyorsunuz?

Şimdi dinin en kamil şeklini Efendimiz aleyhisselam ve Sahabe bize gösterdi. Biz Abdullah (Allah’ın kulu) olmak zorundayız. Bundan dolayı onların hayatını en ince detayına kadar anlamamız ve kavramamız gerekiyor. Başka yolumuz yok. Biz dini ve İslamî anlamdaki yürüyüşümüzün dayanağını Efendimiz Aleyhisselam ve Sahabesine yaslamaz isek ne olur? O zaman herkes kendi kafasına göre bir din çıkarır. Herkes kendi anlayışını insanlara din olarak dikte eder. Ümmetin çektiği sıkıntıların temelinde de bu yatıyor. Eğer Ümmet, Efendimiz aleyhisselamın sesini Sahabî gibi, o ilk günkü durulukta ve netlikte anlasaydı bugün aramızda olan tefrikaları biz tatmayacaktık. Birçoğu yaşanmayacaktı. O gün o insanların yaşadığı hakikatleri bugünün insanları yaşasaydı bugün çok farklı bir manzara ile karşılaşacaktık. Hal böyle olunca yapacağımız belli. Toplumun her katmanına hayatın her alanında Peygamber aleyhi’s-selatu vesselama ihtiyaç duyuluyor. Böyle bir ihtiyaç çıktığı zaman, biz sahih ve salim kaynaklardan Efendimiz’in hayatını incelemeye başlarsak birçok sorunumuzun çözüldüğünü göreceğiz.


EĞİTİM MODELİMİZ DARUL ERKAM VE SUFFA OLMALI

Hocam, Hz. Peygamberin hayatında Darul Erkam, ilk eğitim yeri sayılır. Gerek eğitim çalışmalarında ve metod anlamında Darul Erkam’ın önemiyle ilgili neler söylersiniz?

Bugün Darul Erkam’a duyulan ihtiyaç şüphesiz çok fazladır. Çünkü Peygamberimiz aleyhi’s-selatu vesselam orada bir model ortaya koyuyor. Şüphesiz bu da talim ve terbiye adına en doğru modeldir. Şu an o modeli doğru anlayamadığımız ve yaşayamadığımız için birçok sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Bakın eğitim alanında birçok iş yapıyoruz. Ancak hareket noktamız Daru-l Erkam ve Suffa olmadığı için birçok yanlışı da beraberinde yapıyoruz. İnsan şahsiyetinin gerçek manada oluşması noktasında zaafiyet yaşıyoruz. Biz Daru-l Erkam’ı tarihte olmuş bitmiş bir olay değil, zamanlar ve mekânlar üstü olarak Müslümanlara bir şeyler söylediğini, oradaki eğitim modelinin, oradaki talebelerin, eğitim sisteminin, kazanılan kavramların, hayata yansımasının her birisinin farklı anlamlar taşıdığını bilmeliyiz. Efendimiz orada sağlam bir akideyi inşa ettikten sonra akılları eğitip, sonra ruhları eğitmiş, sonra bir kamil şahsiyet ortaya çıkarmıştır. Ki biz onlara Sahabî diyoruz. Bugün bizler de insanlara İslami hizmet verdiğimiz alanlarda o ruhu yakalamaya çalışmalıyız ki bizim yetiştirdiğimiz insanlar da bizler de o sahabenin halis kişiliğini bugünün dünyasında temsil edebilelim.


SİYER BÜTÜN İLMİ KAPSAR

ında araştırma yapmak, kendini geliştirmek veya Hz. Peygamberin hayatını en doğru şekilde okuyup hayatında tatbik etmek isteyen gençlere neler söylersiniz?


Siyer, Efendimiz Aleyhisselam’ın hayatının tamamıdır. Hayatı dediğinizde Kelam, Tefsir, Kur’an ve Hadis onun içindedir. Biz Hz. Peygamberin hayatını kâmil manada araştırdığımız zaman aslında diğer İslamî İlimlerin temeline dair bir şeyler öğrenmiş oluyoruz. Çünkü Siyer, Sünnetin beyanıdır. Sünnet de Kur’an’ın beyanıdır. Yani birbiriyle içli dışlıdır. Böyle olunca “Bu işi nereden başlatmalıyız?”sorusuna vereceğimiz cevap da bu olur. Hz. Peygamberin hayatını kâmil manada öğrendiğimizde bizim hayata bakışımız da değişecektir. Artık biz Hz. Peygamberin penceresinden olaylara bakacağız. Benim gençlere âcizane tavsiyem Siyer ve diğer ilimleri sistemli bir şekilde ve zamanı iyi değerlendirerek çalışmalarıdır. Zamanlarını iyi değerlendirmeleri en önemli tavsiyemdir. Madem Allah (cc) bize böyle bir imkân vermiş, gençliğin şu zamanında İslamî İlimlere bir iştiyakımız var, o zaman bunu iyi değerlendirmeliyiz. İlmin şöyle bir güzelliği var; derine daldıkça daha yeni şeyler görüyorsunuz. Allah(cc) bu ilmi öğrendikten sonra yaşamayı nasip etsin. Amin

Mehmet Emin Yıldırım kimdir?

1973 yılında Erzurum Horasan’da doğdum. İlk, orta ve liseyi memleketim Erzurum’da bitirdim ve sonra İstanbul’a geldim. Hem o yıllarda ve hem de sonrasında medrese ilim tahsiline başladım ve devam ettirdim. 1999 yılından sonra Mısır’da İslami ilimler - Arapça’yı kapsayan ve 5 yıl boyunca sürecek olan çalışmalara başladım. O yıllardan önce İstanbul’da bir vakıf şubesinde İslami çalışmalara başladım. 1999 yılından itibaren ise Hizmet Vakfında bu çalışmalar devam etmektedir. Genel ağırlıklı olarak siyer ve sahabe üzerine çalışmalarımız var. Şu ana kadar çıkan 6 kitabımız var.


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir