İBB, Kanal İstanbul Projesi çevre düzenlemesi için iptal davası açtı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul Projesi için yapılan Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin yürütmesinin durdurulması talebiyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, 27 Ocak 2020 tarihinde yaptığı itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin yürütmesinin de durdurulması istenilen 30 Mart 2020 tarihli ve 2020/696 E sayılı dava dilekçesinde, yargılama ve avukatlık ücretinin de davalı idarece karşılanması talep edildi.
Hukuki gerekçeni açıklandığı dilekçede, “İdari Yargı Uygulama Yasası’nın (İYUY) 27. maddesinin 2. fıkrası ile davaya konu idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların doğumuna yol açması koşullarının her ikisinin de mevcut olduğu hallerde yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı getirilmiştir. 12 bent halinde davaya konu plan değişikliği işleminin açık hukuka aykırılıklarına yönelik geniş açıklamamızdan da anlaşılacağı üzere davaya konu plan değişikliği işlemi açıkça hukuka aykırıdır. Davaya konu plan değişikliği işlemi uygulandığı takdirde İstanbul ve ülkemiz için telafisi güç ve imkânsız ekolojik, meteorolojik, jeostratejik zararların doğumuna yol açacaktır. İYUY’nın aradığı her iki koşula da sahip yürütmenin durdurulması talebimizin öncelik ve ivedilikle kabulü gerekir.’’ denildi.
Yürütmenin durdurulması ve iptaline ilişkin gerekçeler özetle şu başlıklar altında sıralandı:
“1- 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102’nci maddesi hükümlerine aykırıdır, yasal dayanaktan yoksundur. Kararname maddesinin 3 no’lu fıkrasında,“Ulusal ve bölgesel nitelikteki fiziki planlar” konusunda Bakanlık, “Büyükşehir Belediyeleri Sınırları İçerisindeki Çevre Düzeni Planları”nda da büyükşehir belediyeleri görevlendirilmiştir.
2- 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkında Kanun’un 6’ncı Maddesi Kapsamında yasal dayanağı bulunmamaktadır. 6306 Sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalar için esas teşkil edecek standartlar Bakanlık tarafından belirlenmemiş olup, bu standartların plan kararları ile tayin edilmesi koşulları oluşmamıştır.
3- 5393 Sayılı Belediye Kanunu’na ve dolayısıyla Anayasa’ya aykırıdır. İl sınırlarını kapsayan çevre düzeni planlarının yapımı ve onayına ilişkin görev ve yetkiler 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nda büyükşehir belediyelerine verilmiştir. Anayasa’nın 104. Maddesi’nin 17. Fıkrasında, “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.” denilmektedir.
4- Dava konusu plan değişikliğinin Bakanlık tarafından onayına ilişkin işlem, 6306 Sayılı Kanun’da öngörülen “yeni yerleşim alanı” niteliğindeki “rezerv yapı alanı” oluşturmaya yönelik olmadığından, Kanun’un öngördüğü amaçları yerine getirmeyi hedeflememektedir. “Su Yolu”, “2. ve 3. Derece Tali Merkezler”, “Lojistik Bölge”, “Turizm Bölgesi” kararları da yine 6306 Sayılı Kanun’da öngörülen riskli alanlar ve riskli yapılar için yeni yerleşim alanı niteliğinde rezerv yapı alanı oluşturulması amacına yönelik değildir. 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi ile Bakanlığa verilen “esasları belirleme” ve “gerek görülmesi halinde plan onaylama” yetkisi, “kentsel standartlar” ile ilgili ve sınırlıdır.
5- 30.12.2014 Onay Tarihli İstanbul Bölge Planı’na aykırıdır. Dava konusu 23.12.2019 onay tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda İstanbul Havalimanı ile Karaburun yerleşmesi arasında Karadeniz kıyısından başlayarak Marmara Denizi kıyısındaki Küçükçekmece Gölü ile bütünleşecek şekilde “Su Yolu” ve çevresinde “Yerleşim Alanları”, “Kentsel Çalışma Alanları” ve “Sosyal Donatı Alanları” planlanmıştır. 2014-2023 yıllarını kapsayan dönem için 30.12.2014 tarihinde onaylanan İstanbul Bölge Planı halen yürürlüktedir. Plan Açıklama Raporunda da çevre düzeni planında dikkate alınması gereken “en üst ölçekli yerel plan” olarak belirtilmiştir. Buna rağmen, Sazlıdere Barajı ve kuzeyinde kalan kısımları planlanırken İstanbul Bölge Planı’nda belirlenen “Kentsel Gelişme Duyarlılık Sınırı” dışında kalan doğal koruma alanları dikkate alınmamıştır.
6- 15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, kuzeye eğilim gösteren kent gelişimi engellenerek, doğu-batı aksında ve Marmara Denizi boyunca kademelendirilmesi istenmiştir.
7- Dava konusu plan değişikliği ile “Kentsel Gelişme Alanı”, “Tali Merkez”, “Lojistik Bölge”, “Teknoloji Geliştirme Bölgesi”, “Turizm Bölgesi” gibi yeni plan kararları getirildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu alanlara yönelik olarak yürürlükteki 15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın yetersiz kalıp kalmadığının irdelenmediği, sözgelimi meri plan alanı dışında ilave bir lojistik bölge oluşturulmasına ihtiyaç olup olmadığının mevcut plan kararları açısından etüt edilmediği görülmektedir.
8- Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19’uncu maddesinde hükme bağlanan çevre düzeni planı yapımında uyulması gereken ilke ve esaslara göre, plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgelerin sorumlu kurum ve kuruluşlardan alınması zorunludur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimlerinin görüşleri alınmamıştır.
9- 2560 Sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü kuruluş ve görevleri hakkında kanun gereği, İstanbul iline su temin edilen ve edilecek olan İstanbul ili sınırları içinde veya dışında bulunan alanlardaki su kaynaklarının korunması görevi İSKİ Genel Müdürlüğüne aittir. Sazlıdere ve Terkos Baraj Havzalarına ilişkin İSKİ Genel Müdürlüğünden alınması yasal olarak zorunlu olan görüş alınmaksızın, 2560 sayılı kanun hükümlerine aykırı plan değişikliği kararlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tesis edildiği tartışmasızdır.
10- Uluslararası hukuk çerçevesinde, uluslararası sözleşmeleri kabul eden ülkeler, mevzuatını ve uygulamasını da sözleşme hükümleriyle uyumlu hale getirmek zorunluluğundadır. Uluslararası Sözleşmeler incelendiğinde sorumlulukların yerine getirilmediği ve hükümlere aykırılıkların bulunduğu görülmektedir. Başta Montrö Boğazlar Sözleşmesi olmak üzere, BM İklim Değişikliği Sözleşmesi, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması gibi pek çok uluslararası sözleşmeye aykırıdır.
11- Plan değişikliği, coğrafyayı değiştirecek ve bölgesel-ülkesel-kıtasal etkilerle büyük çevre sorunları yaratacak kararlar içermektedir. Anayasanın sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı 56. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Plan, doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, çevre ve tüm canlıların sağlığını bozacak, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ihlal edilecektir.
12-Plan değişikliğinde ‘Yenişehir’ olarak belirtilen konut alanlarının kentin diğer kesimlerindeki afet riskli alanların dönüşümüne yönelik planlanmadığı ve bu bölgede tasarlanan yapı stokunun mevcut riskli yapıların çözümüne ilişkin olmadığı açıktır. Yetkinin, kanunun belirttiği amaçla kullanılmadığı görülmektedir. Yeni yapılaşmalar, şehrin ekolojik koridoruna, su ve göl havzalarına, tarım ve orman alanlarına, kültürel varlıklarına, çevresine ve demografik yapısına geri dönüşü olmayan büyük zararlar verecektir.”
Davaya İlişkin Süreç nasıl gelişti?
İstanbul İli, Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6.maddesi ile 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesi uyarınca 23.12.2019 tarihinde onaylandığı, İstanbul Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 02.01.2010 tarihli yazısı ile açıklanmıştı. Aynı açıklamada, Mekânsal Alanlar Plan Yapım Yönetmeliği’nin 33. Maddesi gereğince 30.12.2019 tarihinden itibaren 30 gün askıya çıkarıldığı bildirilmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, askı süresi içerisinde, Plan Raporu ve Paftaları birlikte inceleyip değerlendirerek görüşlerini İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne 27.01.2020 tarihli ve 511 sayılı yazıyla itiraz olarak iletmiş; ancak itiraz zımnen reddedilmişti. (İLKHA)