• DOLAR 34.382
  • EURO 36.79
  • ALTIN 2966.558
  • ...
Koronavirüs: Hindistan'da sokağa çıkma yasağı insani trajediye dönüştü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 


Onunla telefonda konuştuğumda, duvar ustası olarak çalıştığı komşu Gucerat'tan kuzeydeki Racastan eyaletindeki köyüne yeni döndüğünü söyledi.

Goutam Lal Meena, hava sıcaklığının artmasıyla birlikte sandaletleriyle yürümüş, su ve bisküvi ile hayatta kalmış.

Hindistan 24 Mart gecesi koronavirüsün yayılmasını önlemek için 21 günlük sokağa çıkma yasağı ilan ettikten sonra, Meena işsiz kaldı.

Ülkede tüm seferler durdurulduğu için köyüne yürüyerek dönmesi gerekecekti.

Meena, "Gece gündüz yürüdüm. Başka seçeneğim yoktu. Çok az param vardı, yiyeceğimse hemen hemen yoktu" diye konuştu çatallaşan sesiyle.

Ancak yalnız değildi. Hindistan'ın her yerinden milyonlarca göçmen işçi şehirlerden kaçıp köylerdeki evlerine gidiyor.

Büyükşehir ekonomisinin belkemiği olan o kayıt dışı işçiler konut inşa ediyor, yemek pişiriyor, eve yemek servisi yapıyor, salonlarda saç kesiyor, otomotiv üretimi yapıyor veya gazete dağıtıyor.

Köylerindeki fakirlikten kaçan yaklaşık 100 milyon kişi kenar mahallelerdeki bakımsız pis evlerde yaşayıp daha iyi, daha yüksek hayat standartları peşinde.

Geçen haftaki sokağa çıkma yasağı onları bir gecede mülteci konumuna soktu. İşyerleri kapatıldı ve ödemelerini yapan çoğu işçi ve müteahhitler kayıplara karıştı.

Kadın, erkek, çocuk, geçen hafta birlikte başladılar yolculuklarına. Çok az eşya aldılar yanlarına; genellikle su, yiyecek ve kıyafet. Genç erkekler yırtık çantalarını, çocuklar yürüyemeyecek kadar yorulduklarında ebeveynleri omuzlarında onları taşıdı.

Güneşin ve yıldızların altında beraber yürüdüler. Pek çoğu paralarının bittiğini ve açlıktan öleceklerinden korktuklarını söyledi. The Indian Express gazetesi "Hindistan eve dönüyor" diye başlık attı.

Bu ilginç toplu göç, 1947'de gerçekleşen kanlı bölünme (Hindistan ve Pakistan'ın ayrılması) sırasında mültecilerin kaçışını hatırlatıyor.

Milyonlarca bakımsız ve yorgun mülteci Pakistan'ın doğu ve batısına göç etmiş, 15 milyon insan yerinden olmuştu.

Bu kez ise yüz binlerce göçmen işçi çaresizce kendi ülkelerinde evlerine dönmeye çalışıyor. Açlık ve yorgunlukla mücadele ederken, kolektif bir iradeye bağlıymışçasına, ait oldukları yerlere bir şekilde dönmeye çalışıyorlar. Köydeki evlerinin yiyecek ve ailenin verdiği rahatlık anlamına geldiğini söylüyorlar.

Açıkça bu salgını durdurmak için alınan sokağa çıkma yasağı kararı bir insani krize dönüşüyor.

Mülteciler arasında 90 yaşında bir kadın vardı, Kajodi adında. Ailesi Delhi'nin dışındaki banliyöde trafik ışıklarında duran araçlara ucuz oyuncak satıyor.

Kajodi 100 kilometre uzaktaki Racestan'a ailesiyle birlikte yürüyordu. Bisküvi yiyip, geleneksel Hint sigarası içiyorlardı, elde sarılanlardan, açlığı gidermek için. Gazeteci Salik Ahmet onunla tanıştığında Kajodi bir çubuğa yaslanmış üç saattir yürüyordu.

Şehirden utanç verici kaçış bile onu gururundan alıkoymadı. Salik Ahmed'in dediğine göre "Ulaşım mümkün olsa Kajodi bir bilet alıp hemen eve gideceğini" söyledi.

Yoldaki yolcular arasında, 700 kilometre yol gidecek olan 5 yaşındaki bir çocuk da var. İnşaat işçisi babasıyla Delhi'den yola koyulmuş, Madya Pradeş eyaletindeki köylerine yürüyorlardı.

'Koronavirüs bizi bulmadan önce yürürken öleceğiz'
Baba, gazeteci Barkha Dutt'a "Güneş battığında durup uyuyacağız" dedi. Başka bir kadın ise kocası ve iki buçuk yaşındaki kızları ile yürüyordu. Çantası yiyecek, kıyafet ve suyla doluydu. "Kalacak bir yerimiz vardı ama yiyecek alacak paramız yoktu" diye konuştu.

Bir de komşu eyalet Uttar Pradeş'e gitmek için 250 kilometre yürüyen 26 yaşındaki otomotiv işçisi Rajneesh vardı. Yolun dört gün süreceğini düşünüyordu. "Koronavirüs bizi bulmadan önce yürürken öleceğiz" demişti Barkha Dutt'a.

Abartmıyordu. Geçen hafta 39 yaşında bir adam, Delhi'den Madhya Pradeş'e 300 kilometrelik yolu yürürken göğüs ağrısı ve bitkinlik nedeniyle ölmüştü. Gujarat'ta 62 yaşında bir adam ise hastaneden yürüyerek dönerken evinin önünde yere yığılıp öldü. Dört mülteci de Gucerat'tan Racastan'a giderken karanlık bir otoyolda bir traktör tarafından ezildiler.

Kriz ağırlaştıkça, eyalet hükümetleri ulaşım aracı, barınak ve yiyecek ayarlamaya çabaladılar.

Fakat onları köylerine götürmeye çalışmak kısa sürede bir kâbusa dönüştü. Delhi'deki terminale otobüsler yanaşırken yüz binlerce işçi binebilmek için mücadele halindeydi.

Delhi Eyalet Başbakanı Arving Kejriwal işçilere başkenti terk etmemeleri için yalvardı. "Oldukları yerde kalmalarını, büyük kalabalıklarda koronavirüse karşı risk altında olduklarını", devletin kiralarını ödeyeceğini ve 568 yemek dağıtım merkezi açacağını söyledi onlara.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, "Hayatlarında zorluklara yol açan sokağa çıkma yasağı" için özür diledi ve "bu savaşı kazanmak için sıkı önlemler gerekliydi" dedi.

 

Gecikmiş önlemler
Ne sebeple olursa olsun, Modi ve eyalet hükümetleri bu göçü önceden tahmin edip önlem almakta geç kalmış görünüyorlar.

Modi, mahsur kalan Hintli işçilerin durumlarına oldukça duyarlı yaklaştı; yüzlercesi özel uçaklarla evlerine geri geldi, yine de ülkedeki işçilerin durumları buna zıt bir görüntü çiziyor.

The Print'in kurucusu ve editörü Shekhar Gupta şöyle diyordu bir Twitter mesajında: "Kriz döneminde eve gitmek istemek normal. Eğer denizaşırı yerde mahsur kalan Hintli öğrenciler, hacılar eve dönmek istiyorlarsa, büyük şehirdeki işçiler de istiyor. Evlerine köylerine dönmek istiyorlar. Tek bir kişi için uçak gönderip kalanını eve yürümeye bırakamayız."

"India Moving: A History of Migration" (Hindistan Taşınıyor: Göçün Taihi) kitabının yazarı Chinmay Tumbe'ye göre, yoksul göçmenler için şehir ekonomik güvence vadediyor ama sosyal güvenceleri de kalacak yer ve yiyecek temin eden köylerinde yatıyor. "İşlerin durmasıyla şimdi sosyal güvenlik arayışına girip eve dönmeye bakıyorlar" diyor Tumbe.

Ayrıca kriz sürecinde göçmen işçilerin kaçışına dair pek çok örnek var. 2005'te Mumbai'deki sel baskınlarında çoğu işçinin şehirden kaçtıklarına tanık olundu. Çoğu göçmen olmak üzere nüfusun yarısı şehri terk etti. Başka bir örnek ise 1918 İspanyol Gribi başlangıcında o zamanki adıyla Bombay'dan (Mumbai) kaçanlar.

Hindistan'ın batısında 1994 yılında veba patlak verdiğinde "Neredeyse devasa bir göç yaşandı. Yüz binlerce insan (Gucarat'taki) sanayi şehri olan Surat'tangitti." diye anlatıyor Frank Snowden "Salgınlar ve Toplum" adlı kitabında.

1896'daki veba salgınında Bombay'ın nüfusunun yarısı şehri terk etmişti. İngiliz yöneticiler vebaya karşı katı önlemler almıştı ama bunlar Bombay'ın salgından kurtulmasını sağlasa da "Kentten kaçanlar hastalığı beraberlerinde başka yerlere taşıdı" diyor Dr. Snowden.

100 yılı aşkın bir süre sonra, o korku bugün Hindistan'a yeniden uğradı. Binlerce göçmen en sonunda ya yürüyerek evlerine varacaklar ya da dolu otobüslerle. Yaşlı ebeveynleriyle paylaştıkları evlerine dönecekler. Bir hükümet raporuna göre, 9 eyaletteki 56 bölge erkek işçilerin eyaletler arası göçünün yarısını oluşturuyor. Binlerce göçmen eve döndüklerinde bunlar potansiyel salgın noktaları haline gelebilir.

'En kötü etkilenecek olan yine yoksullar'
Delhi Politika Araştırmaları Merkezi'nden Partha Mukhopadhyay, bu 56 bölgedeki 35 bin köy konseyinin, virüs için geri dönen işçileri test etmek ve yerel tesislerde enfekte olmuş insanları izole etmek için devreye girmesi gerektiğini düşünüyor.

Sonuç olarak Hindistan, sokağa çıkma yasağını kuvvetlendirmek, yoksulları ve evsizlerin zarar görmediğinden emin olmak adına tahmin edilebilir ve göz korkutucu engellerle yüzleşiyor.

Dr.Snowden'ın söylediği kadarıyla bunların çoğu, tecrit stratejisinin ekonomik ve yaşam sonuçlarının dikkatle ele alınıp alınmadığı ve insanların onayının kazanıp kazanmadığına dayanacak:

"Eğer olmazsa çok ciddi bir sıkıntı, toplumsal gerginlik ve direniş ihtimali var."

Hindistan şimdiden sokağa çıkma yasağından etkilenenler için 22 milyar dolarlık yardım paketi açıkladı.

Önümüzdeki gelecek birkaç gün eyaletlerin işçileri evlerine götürmeye yardım edip edemeyeceğine ya da onları şehirde tutup yiyecek ve para sağlamak konusunda karar verecek.

"İnsanlar sokağa çıkma yasağının sonuçlarının getirdiği dramla beraber çok büyük risklerin olduğunu unutuyorlar. Milyonlarca insanın ölmesi gibi bir risk" diyor Takshashila Enstitüsü'nden Nitin Pai ve ekliyor:

"O zaman da bu kötü durumdan en fazla etkilenecek olanlar, yine yoksullar."

Bu haberler de ilginizi çekebilir