• DOLAR 34.573
  • EURO 36.091
  • ALTIN 3008.601
  • ...
Uzmanlara göre "Evde Kal"ınan sürede birçok kazanım elde edilebilir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Dünyanın birçok ülkesinde etkisini sürdürmeye devam eden Corona virüs (Covid-19) salgınından korunmak için hükümet yetkilileri tarafından alınan birçok önlemin yanı sıra "Evde Kal" etiketi ile bir kampanya da başlatıldı. Başlatılan bu kampanyaya birçok kurum ve kuruluştan ciddi destek geldi.

Evde kalınan süreçte, kişilerin ruh ve beden sağlıklarının koruması için yapılabilecek etkinliklerle ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Psikolog Kerem Gümüş, "Anne-babalar çocuklarının yaş kategorilerine göre onlara yeni kazanımlar elde etmeleri için etkinlikler yapabilirler. Evde kaldıkları zamanı fırsat bilerek cemaatle namaz kılma, sahabe ve peygamberimizin hayatından örnekler sunularak rol modeller oluşturulabilir." dedi.

İnsanlar normalde dışarı çıkmazlar ama böyle bir zorunluluk olunca dışarı çıkmak istediklerini ve bunu bir özgürlük kısıtlaması olarak gördüklerini hatırlatan Gümüş, bunun özgürlük kısıtlaması değil insanların sağlığı için alınan bir tedbir olduğunu söyledi.

"Psikolojiyi sağlam tutmanın en temel noktası düzeni bozmamaktır"

Gümüş, "Evde psikolojimiz bozuluyor şeklinde yorumlar geliyor. Psikoloji öyle kolay bozulacak bir şey değildir. 2-3 hafta evde kalmakla psikoloji bozulmaz ama ufak tefek bunalımlar olabilir. Burada algıyı yönetmek lazım. Bunalımı herkes yaşar ama önemli olan süreci nasıl yöneteceğimizdir. Psikolojiyi sağlam tutmanın en temel noktası düzeni bozmamaktır. Uyku düzeni, yemek düzenini bozmamak gerekiyor. İnsan evde kalınca çok yemek yeme isteği olabilir. Buna dikkat etmek gerekir. Yine çok fazla televizyon, internet, telefon, çevrimiçi oyunlarla vakit geçirerek bağışıklık sistemimizi yanlışa sürüklememiz gerekir. Bu bizi ekran bağımlılığına sürükleyebilir. Bir yerden bir şeyi düzeltelim derken başka yerden başka bir şeyi bozmamalıyız." diye konuştu.

 

"Evde kalınan süreçte çocukların ince ve kalın motor becerilerine uygun etkinlikler yapılmalı"

Evde yapılabilecek çok farklı etkinliklerin olduğunu belirten Gümüş, "Çocuklarımız evde diye onları sürekli etkinliğe boğmak doğru değildir. Her gün 1-2 etkinlik yapılabilir. Çocuklar ile en etkili vakit oyun oynayarak geçirilir. Oyun çocukların temelidir. Yaş özelliklerine uygun oyunlar bulunarak oynanmalıdır. 6-8 yaş arası çocukların gelişimine uygun şekilde ince ve kaba motor becerilerine, öz bakım becerilerine uygun etkinlikler yapalım. İnce motor becerileri ile ilgili boyama, yazı yazma, resim yapma, kâğıt kesme, yapıştırma gibi etkinlikler yapılabilir. Kaba motor becerileri için zıplamasına izin verelim. Yine bu süreçte çocukların korkularını arttırmamak için çocuklarla içi içe yatmamak gerekiyor. Herkesin odası neredeyse orada uyumalıdır. Rutin hayatımıza devam etmeliyiz." şeklinde konuştu.

"Bu salgın bize en çok ölümü, ölümle birlikte yaşamayı öğretiyor"

Evde kalınan süreçte yine çocuklara tuvalet, banyo, temizlik eğitimi verilebileceğini söyleyen Gümüş, şunları kaydetti; "Her hayırda şer, her şerde bir hayır vardır. Bu süreci, şerdeki hayır olarak görmeliyiz. O yüzden çocuklara hayırlı işler öğretmeye çalışalım. Evde nasıl sevap işlenebileceğini düşünmeliyiz. Örneğin, çocuklar dedelerini, babaannelerini, amca, dayı, hala ve teyzelerini arayarak sevap kazanabilirler. Böylelikle sıla-i rahim yapmış olurlar. Hem görüntülü olarak da konuşabilirler. Yaş gurubuna göre 5-10 dakika rutin sohbetler yapılabilir. Ortaokul, lise öğrencilerine ev işlerinde temizlik, ütü gibi beceriler kazandırılabilir. Anne babaya hizmet etmeyi öğretelim. Örneğin akşam, anne-baba otursun, çocuklar onlara hizmet etsin. Bu salgın bize ölümü en çok, ölümle birlikte yaşamayı öğretiyor."

"Eski dönemlerden örnekler vererek çocukların kültürel bağ kurmalarını sağlayabiliriz"

Çocuklarla yetişkinler arasında kültürel bağ kurulmalıdır diyen Gümüş, "Çocuklar maalesef anne-babalarını tanımıyorlar. Anne babalarını tanımak için etkinlikler yapılabilir. Bunun başında fotoğraf albümü karıştırmak gelir. Eskiden çekilen fotoğraflar üzerinden anılar anlatılabilir. Zaman kıyaslaması yapılarak aralarındaki farklar anlatılabilir. Böylelikle o zamanın hem kültürünü hem de kendi hikâyelerini anlatarak kültürel bağ kurulabilir. Şimdiki kuşak ile bizim kuşağımız arasında dağlar kadar fark var. Eskiden 10 yaş fark bile olsa rahatlıkla anlaşabiliyorduk. Ancak şimdi 3-4 yaş bile fark olsa sanki yüzyıllar geçmiş gibi bir kuşak farkı oluyor. Bu arayı kapatmak için evde kaldığımız dönem çok güzel bir fırsattır." ifadelerini kullandı.

Gümüş, "Evde otururken sosyal medyada sürekli vaka haberlerini takip etmenin faydası yoktur. Salgın çıktığından beri insanlar sanki ölüm nöbetlerini tutuyorlar. Sanki yarın veya bir hafta sonra ölecekmiş gibi, iki hafta sonra akrabalarından, çevresinden birisinin kesin olarak ölecekmiş gibi hareket ediliyor. Bunun kimseye faydası yoktur." dedi.

"Sahabe ve peygamberimizin hayatı anlatılarak çocuklar için bir model oluşturulabilir"

Ahirete hazırlık yapmak adına yarın ölecekmişiz gibi hareket edilebileceğini söyleyen Gümüş, "Çocuklarla ibadete önem verilebilir. Evde cemaatle namaz kılmak için büyük bir nimettir. Çocuklar veya eşler Kur'an-ı Kerim okumayı bilmiyorlarsa bu süreç öğrenmek için çok güzel bir fırsattır. Çocuklarda en çok eksikliğini hissettiğimiz durumlardan birisi, örnek alacağı birilerini bulamamalarıdır. Zaten anne-baba sürekli olarak kendilerini eleştirerek, 'benim gibi olma, bak biz ne zorluklar çektik' diyerek çocukların, onları örnek almamalarını sağlıyorlar. Böylece bir model açlığı doğuyor. Ardından kültürümüzle hiç alakası olmayan birilerini örnek almaya başlıyorlar. Oysa sahabe hayatları, peygamberimizin hayatı anlatılarak bir model oluşturulabilir. Bu da yine hem evdeki iletişimi hem de eşler arası iletişimi güçlendirecektir." şeklinde konuştu.

"Gençlerin sokağa her çıkışları başkalarının hayatını tehlikeye atması için bir adımdır"

Uyarılara uymayıp dışarıya çıkanlara da önerilerde bulunan Gümüş, son olarak şu ifadelere yer verdi; "Ben gencim bana bir şey olmaz algısı çok yanlıştır. Ölümün genci, yaşlısı olmaz. Ölüm kapında. Gençlerin bağışıklık sistemi güçlü olabilir, onlara bir şey olmayabilir ama ya bulaştırdıkları kişilere ne olacak? Yaşlılarımız da 'bana bir şey olmaz' diyerek dışarı çıkıyorlar ama bu bildiğiniz intihardır. İstatistikler ortada. Ölüm vakalarının neredeyse hepsi yaşlılardan oluşuyor. O zaman yaşlıları evde tutmalıyız. Gençlerin sokağa her çıkışları başkalarının hayatını tehlikeye atması için bir adımdır. Birilerinin ölümüne sebep olurlarsa bu vebali üzerlerinden kaldıramazlar." (İLKHA)







Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir