Hat sanatı Kur'an'a hizmettir
Batılılaşma döneminde Batı'dan etkilenmeyen tek el sanatının hat sanatı olduğunu belirten Ramazan Taştan, hat sanatıyla İslam kültür ve medeniyetini yaşatmayı ve gelecek nesillere taşımayı hedef edindiğini ifade etti.
Hat sanatının yanı sıra doğada bulduğu yarı değerli taşları da değerlendirmek için toplayan Ramazan Taştan, topladığı taşların küpe, kolye, yüzük gibi takı tasarımlarında kullandığını belirtti.
Osmanlı Devleti'nin Batılılaşma döneminde gerek bilim gerekse sanat alanında ciddi oranda etkilendiği bir zamanda Batı'dan etkilenmeyen tek el sanatı olan hat sanatı, birçok yazı çeşidiyle varlığını ve özgünlüğünü koruyarak devam ettiriyor.
Hüsnü'l-hat veya hüsn-i hat olarak da adlandırılan hat sanatının divan, sülüs, rika, kufi, nesih, reyhani tevki, muhakkak yazım stilleri vardır. Özellikle Osmanlı zamanında altın dönemini yaşayan hat sanatı Latin harflerle günümüzde daha çok kaligrafi olarak karşımıza çıkmaktadır. Beylikler döneminden Cumhuriyetin ilanına kadar birçok yapının kitabesinin yanı sıra duvarlarını süsleyen hat sanatı, harf inkılabından sonra eski cezbediciliğini yitirmekle beraber halen ciddi anlamda varlığını korumaktadır.
Çocukluk dönemlerinde evlerine gelen bir misafirin vesilesiyle hat sanatıyla tanıştığını belirten Taştan, "1995 yılında Fahrettin hocadan 7 ay kadar bir süre rika dersi aldım. Daha sonra iki yıl gibi bir süre boşluk oluştu. Daha sonra İmam Hatip'ten hocamız olan Hacı Osman Yetiş'ten birkaç yıl rika ve sülüs dersi aldım. Hüsn-i hattın birçok yazı stili var. Bizim öğrendiğimiz rika, sülüs ve nesih oldu ve bu alanda çalıştık." dedi.
"Kendi öz kültürümüzü tanıtmak amacındayız"
Hat sanatıyla İslam kültür ve medeniyetini yaşatmayı hedef edindiğini belirten Taştan, "Hüsn-i hat bildiğimiz kamış ve bambu ağaçlarından elde edilen kalem ve is mürekkebiyle icra edilen bir sanattır. Bu sanatı tanımak için bir atölye kurmak gerekiyordu, Elhamdülillah atölyemizi kurduk. 35 kayıtlı öğrencimiz var ancak hepsi devam etmiyor. Düzenli olarak devam eden öğrenci sayımız 12'dir. Bu bir sevgi meselesidir. Devam eden öğrencilerimiz belli bir yol kat ettiler. Kendi öz kültürümüzü tanıtmak amacındayız, herhangi maddi bir beklenti içerisinde değiliz. Gençlerimizi bu sanatın varlığından haberdar ederek onlara da bu sanatı aktarma gayretindeyiz. Buraya gelen öğrenciler sadece hüsn-i hat sanatını değil aynı zamanda ahlaki bir yapıyı da öğreniyorlar." dedi.
"Hat sanatı usta çırak ilişkisiyle devam ettirilen bir sanattır"
Hat sanatının çıraklıkla başlayan uzun bir süreç olduğunu dile getiren Taştan, "Hat sanatı usta çırak ilişkisiyle devam ettirilen bir sanattır. Talebe sürekli hocasına bağlıdır. Onun dediğinin dışına çıkma, hoca sürekli yol gösterir. Öğrencinin şevkini artırmak için elinden gelen gayreti sarf eder. Öğrenci de hocasını dikkatli bir şekilde dinleyerek söylediklerini özümseyerek hayatına tatbik eder ve öğrenciliği başlar. Uzun bir süreçtir bazen öğrencilerimiz gelip başlamak istiyor. Kimisi çok basit düşündüğü için 'Ne kadar zamanda öğrenebilir, hemen para kazanmaya başlayabilir miyim?' diyor. Bilmedikleri için böyle söylüyorlar. Burada amaç büyük paralar kazanmak değil, kendi öz kültürümüzü öğrenmek, hat sanatının Kur'an-ı Kerim'e hizmet olduğunu bilirsek bu işi daha iyi anlayacağız ve kendi geleneğimizi öğrenmiş olacağız." ifadelerini kullandı.
"Topladığımız taşlar takı tasarımında kullanılıyor"
Adıyaman merkeze bağlı doğal alanlarda topladığı yarı değerli taşları atölyede biriktiren Taştan, "Ova da dağınık şekilde bulunan bu taşlara dikkatli bakar ve onlar hakkında bilgi sahibi olursak farklarını ayırt edebiliriz. Genelde akik ve jespır dediğimiz taşlardır. Genelde bulduğumuz taşlar, mostagat dediğimiz yosunlu akik taşlardır. Bunlar takı tasarımında kullanılır. Genellikle yüzük, kolye, küpe ve bronşlarda kullanılıyor. Şu anda görüştüğümüz firmalar var, İnşallah bu görüşmeler üzerinden sonuçlarını göreceğiz. Jespır dediğimiz taşlar yeşil, sarı ve kırmızı şeklinde mosagatlar da sarı ve damarlı olan taşlarımızdır." şeklinde konuştu. (İLKHA)