Uluslararası Mülteci Hakları Derneği sınır kapılarının açılmasına ilişkin rapor yayımladı
Açıklamada, "Avrupa’nın mülteci akınını Türkiye özelinde sınır ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerle sınırlı tutma çabası insani bir yaklaşım olarak değerlendirilmemektedir." denildi.
Uluslararası Mülteci hakları Derneği (UMHD), İdlib saldırısı sonrasında, hükümetin "Avrupa’ya gitmek isteyen mültecileri durdurmama" konusundaki kararının ardından sınıra akın eden mülteciler ile ilgili bir gözlem ve rapor yayımladı.
Hükümetin sınır kapılarını açmadaki gerekçesinin Suriye’de yaklaşık 10 yıldır yaşanan vahşet, katliam ve insanlık dramına dünyanın sessiz kalması olduğunu belirten UMHD, bu tablonun en büyük yükünü Türkiye’nin omuzlamak zorunda kaldığını, ülke içindeki Suriyeli mültecilerin yanı sıra İdlib de sıkışıp kalan 2 buçuk milyondan fazla insana da yardımların yine neredeyse tek başına Türkiye’nin üzerine yüklendiğini hatırlattı.
"Türkiye'nin gerek vatandaşlarıyla gerek devletin imkanlarıyla halen 4 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya insan onuruna yakışır şekilde ev sahipliği yaptığı ancak Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin, Türkiye’yi artık bu yükü tek başına omuzlayamaz hale getirmiş olduğu yetkililer tarafından belirtilmiştir.” denilen raporda, söz konusu durumdan ötürü Türkiye’nin Avrupa sınır kapılarını mülteci geçişlerine açarak, isteyen göçmenlerin geçmesine şimdilik süresiz olarak izin verdiği belirtildi.
Yaşanan gelişme üzerine UMHD olarak gözlem ve tespitlerde bulunmak üzere 4 kişilik bir heyet oluşturularak, sınır kapılarında ve geçiş noktalarında görevlendirme yapıldığı hatırlatılan raporda, “Heyetimiz Yunanistan ile kara sınırımız olan Pazarkule sınır kapısı, İpsala sınır kapısı ile nehirden geçişlerin yaşandığı Yeni Karpuzlu ve Enez köylerinde gözlem yapmıştır. Heyetimiz Sınır kapılarına gelen mültecilerle mülakatlar yaparak bilgi alışverişinde bulunmuştur.” denildi.
Sığınmacılar, Avrupa’yı bir kaçış ve kurtuluş yeri gibi görmekte
UMHD, yaptıkları görüşme ve bilgi alışverişinden sonra genel durum hakkında gözlem ve kanaatlerini şu şekilde aktardı:
“Ülkemizde 4 milyondan fazla mülteci bulunmakta olup, ülkemiz yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre AB ve diğer vaat edilen yardımlar yapılmadığı için, bu süreç Türkiye için sürdürülebilir olmamaktan çıkmış ve Türkiye için ciddi bir yük oluşturur hale gelmiştir.
İdlip’te askerlerimize yönelik yapılan saldırılar ile birlikte zaten var olan ırkçı ve ayrılıkçı söylem mültecileri daha fazla hedef haline getirmiş, oluşturulan algılar yaşamlarını daha da zorlaştırmıştır.
Avrupa’nın mülteci akınını Türkiye özelinde sınır ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerle sınırlı tutma çabası insani bir yaklaşım olarak değerlendirilmemektedir.
Avrupa ülkeleri dışında gerçekleşen olaylar neticesinde ülkemize gelen sığınmacılar, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne koyulan coğrafi kısıtlama nedeniyle ülkemizde mülteci statüsüne sahip olmadıkları için Avrupa’yı bir kaçış ve kurtuluş yeri gibi görmekte, bu bakış açısı sınırdaki insan kaçakçılarının iştahını kabartmakta, bu durum her geçen gün yeni mağduriyetler oluşturmaktadır.
Sığınmacıların geçiş yapmak istediği Avrupa ülkelerinin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri uyarınca “zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan kişilere” statü sağlama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda düzensiz göçmen kapsamına girip ülkemizin korumasından yararlanamayan kişilerin Avrupa ülkelerince geri çevrilmesi bu ülkelerin uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerine aykırılık teşkil etmektedir.
Mültecilere, Yunanistan tarafından sert bir şekilde müdahale edilmektedir
UMHD, sınırların açılması sonrası, sınırda yaşananlar hakkındaki gözlem ve kanaatlerini ise şu şekilde aktardı:
Genel merkezimiz tarafından görevlendirilen heyetimizin koordine ettiği saha çalışmamızda, “sınırlar ve geçiş noktaları” özelinde gözlemlerimiz aşağıdaki gibidir.
Türkiye sınırından çıkış yapan mültecilere, Yunanistan tarafından gaz, sis ve ses bombası ile plastik mermi kullanılarak sert bir şekilde müdahale edilmektedir.
Bölgeye şu an kadar yaklaşık 50 bin kadar mültecinin ulaştığı gözlemlenmiş ve gelişlerin de devam ettiği değerlendirilmiştir.
Türkiye’nin birçok ilinden hareket ederek, Avrupa sınırına akın eden mülteciler ağırlıklı olarak Suriye, Sudan, Cezayir, İran, Fas, Mısır, Afganistan, Somali ve Türkmenistan gibi ülke vatandaşlarından oluşmaktadır.
İçlerinde çocuk, kadın ve yaşlıların da olduğu binlerce mülteci ağaç altlarında, doğrudan ıslak zeminler üzerinde günlerini geçirerek temel gereksinimlerinden yoksun bir şekilde, sağlıksız koşullarda umutla Avrupa kapılarının kendilerine açılmasını beklemektedirler
Sınırlara yaklaşıldığında Türkiye tarafında güvenlik önlemleri artırılmış olup olası taşkınlıklara dair gerekli önlemlerin alındığı değerlendirilmiştir.
Mülteciler arasında çocuklu aileler de olmakla birlikte genellikle, bekar ve erkek gruplar öne çıkmaktadır. Kaçak geçiş yapmak istemedikleri için kapının resmi olarak açılmasını beklediklerini belirten mültecilerde genel kanaat, Yunanistan tarafının kapıları açacağı ve geçişin olacağı yönündedir.
Görüşme yapılan mültecilerden Avrupa ülkelerinde akraba ve tanıdığı olanların, onların yanına ulaşmayı planladığı görülmüş ancak özellikle Afgan mültecilerin sınırı geçmeleri halinde gitmeyi planladıkları bir rotalarının bulunmadığı gözlemlenmiştir.
Mültecilerin Avrupa tarafına gitme iradelerinin genel olarak sebebi vatandaşlık alamamaları ve ekonomik olarak sıkıntı çekiyor olmaları şeklindedir.
Sınırı geçtikten sonra Türkiye tarafına geri dönen bazı mülteciler ile yaptığımız mülakatlara göre, Yunanistan tarafına geçtiklerinde Yunan Polisi tarafından alıkoyulan bazı mültecilerin çanta, telefon, cüzdan, pasaport ve paralarına el koymuş ve bazı mülteciler fiili şiddete maruz kaldığı ifade edilmiştir.
Sınırların açılması ile birlikte gönüllü olarak geçmek isteyenlerin geçişlerine izin verilmektedir. Herhangi bir zorla gönderme veya ülkeden çıkışa zorlanma gibi bir durum tarafımızca gözlenmemiştir. Sahada gerçekleştirdiğimiz mülakatlarda da zorla gönderme ile ilgili bir durum rapor edilmemiştir.
Mülteciler hiçbir şekilde herhangi bir siyasi gerilimin kurbanı yapılmamalı
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ve bir sivil toplum kuruluşu olarak mültecilerin hiçbir şekilde herhangi bir siyasi gerilimin kurbanı yapılmaması gerektiği vurgulanan raporda, şu çözüm ve önerilere yer verildi:
Öncelikle hayatta kalabilmek adına sınırlarına gelen mazlumlara göz yaşartıcı bombalar, plastik mermiler ile müdahale eden Yunanistan başta olmak üzere benzer tutum takınan tüm ülkeleri mültecilere karşı insani ve hukuki tutumlar sergilemeye davet ediyoruz.
Suriye’deki savaş bitse de bitmese de mülteci krizi giderek büyüyen bir durum olmaya devam edecektir. Bugün bir kez daha görünmektedir ki, mülteci krizi artık sadece mültecilerle, komşu ülkelerle sınırlı kalmayıp Avrupa’yı da doğrudan etkileyen bir gerçek halini almıştır.
Bugün itibariyle Türkiye’nin deniz ve kara sınırlarından Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere, Avrupa’nın artık siyasi, ekonomik, dini ve hatta hukuki bakış açılarını bir kenara bırakıp sadece insani bir bakış açısıyla sorumluluk alması gerekmekte olduğuna inanıyoruz.
Bu manada ivedilikle tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları, mülteci politikalarını yeniden gözden geçirmeye, evrensel insan haklarının güvencelendiği böyle bir dönemde en azından asgari yaşam hakkının tüm insanlara sağlanması anlamında kalıcı ve etkin çözümler bulmaya davet ediyoruz. Bu doğrultuda Avrupa ülkelerinin bir an önce kapıları açması gerektiğini ifade ediyoruz.
Bu manada ivedilikle tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları, mülteci politikalarını yeniden gözden geçirmeye, evrensel insan haklarının güvencelendiği böyle bir dönemde en azından asgari yaşam hakkının tüm insanlara sağlanması anlamında kalıcı ve etkin çözümler bulmaya davet ediyoruz.
Ayrıca Avrupa’nın pek çok ülkesinde binlerce gönüllünün, aktivistin, kurum ve kuruluşların, yardım ve dayanışma kampanyaları yapmaya, daha da önemlisi toplumların genel tavrının mültecilere yardım edilmesi yönünde olmaya davet edilmesini ve Avrupa Parlamentosuna, ülkelerin hükümetlerine baskı yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Bununla birlikte devamlı olarak savaş, işkence, insanlık dışı muamele vb. sebeplerle mülteci doğuran başta Suriye olmak üzere diğer ülkelerdeki krizlere siyasi çözüm bulma hususunda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ilgili devletlerin krizlerin sonlandırılmasına ve mülteciliği doğuran faktörlere son verilmesi hususunda daha fazla yardımlaşma ve iş birliği yapmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
Son olarak hak temelli bir dernek olarak yeryüzündeki bütün yardım kuruluşlarına da gerek hukuki gerekse insani yardım konusunda sınırda yaşanan yığılmalara karşı gerekli insani koşulların oluşturulması, barınma, yiyecek, sağlık ve güvenlik gibi asgari şartların sağlanması karşılanması için yardım çağrısında bulunuyoruz.
Bu amaçla “Bir İnsan Bir Dünya” parolasıyla yola çıkmış bir sivil toplum kuruluşu ve mülteci hakları savunucusu olan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, bu alanda yaşanan sorunların gün yüzüne çıkartılması ve çözümler bulunması, hak ihlallerinin dünyaya duyurulması, dünyanın mülteciler ve mültecilik hakkında bilgi ve anlayış sahip olabilmesi için çalışmalarına aralıksız devam edecektir." (İLKHA)