• DOLAR 34.661
  • EURO 36.373
  • ALTIN 2929.745
  • ...
"Cumhurbaşkanımız talimat verdi, A, B ve C planlarımız hazır"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
 
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, özel bir TV kanalında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
 

"İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin sınırları belli"

Akar, "Soçi Mutabakat Muhtırası'nda, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin sınırları belli. Burada aslolan bu sınırlara uyulması. Bu muhtıranın temeli burada yatıyor. Biz diyoruz ki bunu ihlal eden rejim üzerinde gerekli nüfuzunuzu kullanın, etkiyi sağlayın ve rejimin ateşkese uymasını, Soçi Mutabakat Muhtırası'na uymasını gerçekleştirin. Yaptığımız görüşmelerde bunları ortaya koyuyoruz." dedi.

"Rejim acımasız bir şekilde hala gaddar"

Türkiye'nin İdlib'e ilişkin beklentilerini aktarırken Akar, şunları söyledi:

"Derhal kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve böylece göçün durdurulması, göçün durdurulmasıyla da insanların rahat nefes alması. Burada askeri bir durum var doğru, fakat bunun da ötesinde insani bir dram söz konusu. Milyonlarca insan kışta kıyamette, zor iklim koşullarında hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Hal böyle iken rejim acımasız bir şekilde hala gaddar... Bir şekilde hastaneler dahil, vurmaya devam ediyor. Dolayısıyla bizim buradaki tutumuzda ve davranışlarımızda bir değişiklik yok, bizim taleplerimiz gayet açık."

Bakan Akar, Rusya ile yaptıkları görüşmelerin devam ettiğini ve edeceğine işaret ederek, İdlib'de bir de çok ciddi kavramsal durumlar yaşandığına dikkati çekti.

"Soçi Mutabakat Muhtırası'na uyulmasını talep ediyoruz"

"Rejim devamlı İdlib'de yaşayan milyonlarca insanı ki 3,5 - 4 milyon insan yaşıyor orada, bu insanları terörist olmakla suçluyor. Bu bir kere kavramsal olarak rejimin iflası demektir." ifadesini kullanan Hulusi Akar, şöyle konuştu:

"Rejim burada bir şekilde kendisine muhalif olan herkesi terörist olarak damgalıyor ve onlara hiçbir şekilde yaşam hakkı tanımıyor. Varil bombaları dahil, havadan karadan saldırılar dahil, hiçbir ayrım yapmaksızın herkesi katlediyor. Bu bir katliam. Türkiye olarak biz bütün tarihimiz boyunca olduğu gibi bugün de mazlumların yanında olmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede biz orada varlığımızı sürdürüyoruz ve Soçi Mutabakat Muhtırası'na uyulmasını talep ediyoruz."

Astana Mutabakatı'nın 5. maddesini hatırlattı

Akar, Türkiye'nin Suriye'de 12 gözlem noktası olduğu hatırlatılarak, Türkiye'nin talebinin Suriye rejiminin bu gözlem noktalarının gerisine çekilmesi olduğunu vurguladı. Buna karşılık Rusya'nın sahadaki gerçeklerin değiştiğini söylediğini aktaran Akar, "Onlar artık o kadar geriye çekilemezler, oldukları yerde uzlaşalım' gibi bir teklif mi getiriyorlar?" sorusu üzerine, "Buna benzer onların bazı görüşleri, önerileri var. Fakat bizim burada onlara hatırlatmamız gereken bir başka nokta da Astana Mutabakat Muhtırası'nın 5. maddesi." dedi.

Bakan Akar, bu maddede "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde, gerginliğin azaltılması bakımından alınması gereken ilave tedbirlerin taraflarca alınacağına" vurgu yapıldığını belirterek, "Biz de bu çerçevede birliklerimizi oraya sevk ederek, burada biz 'gerekirse zor kullanarak ateşkesi sağlayacağız.' diyoruz. Kim olursa olsun, ateşkesi kim ihlal ederse." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin 5. madde çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla birliklerini sevk ettiğini yineleyen Akar, kim olursa olsun ellerinden gelen gayreti kullanarak, gerekirse de zor kullanarak ateşkesi sağlayacaklarını bildirdi. 

Akar, Türkiye'nin gözlem noktalarını boşaltmasının kesinlikle söz konusu olmadığını, bunu da çok kez muhataplarına ilettiklerini, taraflarca imza altına alınan Soçi Mutabakat Muhtırası'ndaki İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki sınırlara uyulmasını beklediklerini söyledi.

"Bir milyondan fazla insan evini, topraklarını terk etti"

Türkiye'nin gündeminde Soçi Muhtırası'nın revize edilmesi gibi bir konu bulunmadığının altını çizen Akar, "Şu ana kadar 1500 kişi, mayıstan itibaren havadan ve karadan saldırılarla 1500'den fazla insanı katlettiler. Hiçbir ayrım yapmaksızın. Beş bin civarında yaralıdan bahsediyoruz. Bir milyondan fazla insan evini, topraklarını terk etti. Bu insanlar terörist mi? Bu bir taraftan radikalleşmeyi hızlandırıyor, bir yandan göçü hızlandırıyor." şeklinde konuştu.

Bakan Akar, Türkiye'nin zaten 4 milyon civarında Suriyeliye ev sahipliği yaptığını ve İdlib'de baskıların artması durumunda göçün de artacağını ancak Türkiye'nin ilave göçü karşılayamayacağını söyledi.

Böyle bir göç dalgasının ister istemez hem AB'ye hem de ABD'ye yansıyacağının altını çizen Akar, "Dolayasıyla bizim burada ortaya koyduğumuz şey sadece Türkiye'nin haklı menfaatleri değil. Aynı zamanda bölgenin, Suriyeli kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün bölgenin, Avrupa'nın, Amerika'nın geleceği bakımından önemli, istenmeyen gelişmeler olabilir. Bu konuya biz dikkati çekiyoruz. Bunun bilinmesini, anlaşılmasını istiyoruz." dedi.  

İdlib'e harekat olacak mı?

"Şubat ayı sonunda bahsedilen yere geri çekilme olmazsa Türkiye Barış Pınarı Harekatı'nda olduğu gibi İdlib'de de harekat için hazır mı?" sorusu üzerine Akar, "Bu konuda zaten Sayın Cumhurbaşkanımız talimatlarını verdiler, hedefi gösterdiler. Biz de gerekli planlamalarımızı yaptık. A, B, C planlarımızı yaptık. Bu plan yeri ve zamanı geldiğinde uygulanmaya başlar." ifadesini kullandı. 

Bakan Akar, "Suriye'nin arkasında Rusya'nın olduğunu biliyoruz. O zaman Türkiye, Rusya ile karşı karşıya mı gelecek?" denmesi üzerine, Türkiye'nin Rusya'ya karşı herhangi bir tavrının söz konusu olmadığını, tek hedefinin rejim, ateşkese karşı gelen kişi ve gruplar olduğunu vurguladı. 

Kremlin'den yapılan "harekatın en kötü senaryo" olacağı yönündeki açıklamanın sorulması üzerine Akar, Türkiye'nin en başta Soçi Mutabakat Muhtırası'nın görüşmeler yoluyla barışçıl yol ve yöntemlerle ilerlemesinden yana olduğunu belirtti.

Akar, Suriye'nin hava sahasını Rusya'nın kontrol ettiği ve olası bir harekatta bu durumun harekatı zorlayacağı yönündeki tezlerin hatırlatılması üzerine, bu durumun doğru olduğunu, bu zorluğun Rusya'nın karışmamasıyla aşılabileceğini, bunun için de görüşmelerde bulunulduğunu aktardı.

Hulusi Akar, bir soru üzerine, Rus askerlerinin kendi üniformalarını çıkarıp, Suriye üniforması giydiği yönünde kendilerine ulaşan bir bilgi bulunmadığını söyledi.

Bölgede Rusya askerleri ile Türkiye askerleri arasında gayet sağlıklı bir diyalog olduğunu bildiren Akar, her an her türlü bilgi alışverişinin yapılabildiğini bildirdi.

Akar, anayasa yazım çalışmalarının sürdüğünü, Türkiye olarak beklentilerinin bunun sonunda seçimlerin yapılması ve herkesi temsil edecek meşru bir Suriye hükümeti çerçevesinde, istikrara kavuşmuş, demokratik değerlere saygılı bir devletin oluşması olduğunu dile getirdi.  

Rusya'dan "Türkiye'nin İdlib'teki sorumluluklarını yerine getirmediği" yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Akar, Türkiye'nin muhtırada yer alan silahlardan arındırılacak 15-20 kilometrelik bölgede çok yoğun çalışmalar yaptığını, tüm ağır silahların bu bölgeden çıkarılmasını sağlarken, ateşkesin rejim tarafından tekrar tekrar bozulduğunu anlattı. Bu durumun çalışmalarını akamete uğrattığını aktaran Akar, Türkiye'nin orada hava sahasını tam olarak kullanması talebinin de karşılanmadığını açıkladı.

Hava sahasını kullanamamaktan kaynaklı sıkıntılar yaşandığını aktaran Akar, Türkiye'nin hava sahasını etkin şekilde kullanması yönünde görüşmelerin sürdüğünü belirtti.

"Rusya ile karşı karşıya gelmek gibi niyetimiz yok"

Akar, "Türkiye, Rusya ile karşı karşıya gelirse ne olacak?" şeklindeki soruların dile getirilmesi üzerine şunları kaydetti:

"Bizim Rusya ile karşı karşıya gelmek gibi ne niyetimiz ne maksadımız var. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Bunun olmaması için elimizden gelen her türlü gayreti gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. Bizim için oradaki bütün mesele rejimin ateşkese uyması. Rejimin saldırılarının durması. Rejimin katliamını kesmesi. Oradaki insanlara yaptığı ezaya, cefaya, zulme son vermesi ve böylece radikalleşmenin ve göçün önüne geçilmesi. Çok açık bizim ifade ettiğimiz husus."        

Akar, Türkiye'nin oradan ne zaman çıkacağı yönündeki soruyu yanıtlarken, Suriye'de tüm tarafların katılımıyla yapılacak demokratik seçimler ve kurulacak meşru hükümeti işaret etti.

"Kimse bizi dışarı doğru ittirmesin"

"ABD'nin İdlib'de desteği nedir, sözsel bir destek mi?" sorusuna karşılık Akar, birçok ülkenin İdlib'deki insanlık dramının farkında olduğunu ve Türkiye'nin faaliyetlerinin saygıdeğer bulunduğunu söyledi. Akar, bunun sadece sözde olmasının yeterli olamayacağını, fiili katkı sağlanmasının önemine işaret etti.

Akar, "Askeri destek söz konusu olursa ABD askerlerin bizzat İdlib'de sahaya inmesi söz konusu olabilir mi?" sorusuna, "Hayır, öyle bir şey yok" yanıtını verdi.

Olası askeri desteğin nasıl olabileceğinin sorulması üzerine Akar, şunları söyledi:

"Daha önce hava savunma bataryalarını bize gönderdiler. Çünkü ülkemize karşı hem hava, füze tehdidi var hem de bu konuda daha önce yaşanmış bazı olaylar var. Bu manada bir Patriot bataryası desteği olabilir. Ayrıca bu konuda NATO Genel Sekreterinin de çeşitli açıklamaları var. Stoltenberg de bu konuyu yakinen takip etmekte, onların da bir takım teşvikleri, planları, uygulamaları önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilir."

Akar, Patriotlarla ilgili başka bir Avrupa ülkesinden destek olup olamayacağının sorulması üzerine, "Olabilir, tabii" karşılığını verdi. Avrupa ülkelerinden bu konuda destek gelirse ne yapılacağına yönelik soruya da Akar, "Değerlendiririz, konuşulur, görüşülür esaslar dahilinde tartışılır ona göre cevaplarımızı hazırlarız, veririz." dedi.

Türkiye'nin eksen kayması yaşadığı iddialarına yönelik değerlendirmesi sorulan Akar, "Türkiye'nin eksen kayması söz konusu değil. Ülkemizin ve milletimizin hak ve menfaatlerini korumak ve kollamak, halkımızın refahına katkı sağlayabilmek bakımından çeşitli temaslarımız var." ifadesini kullandı.

"Biz NATO'dayız, NATO'da devam ediyoruz"

Akar, Türkiye'nin NATO'nun en eski üyelerinden olduğunu ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirdiğini dile getirerek, "Eksenden kayması, uzaklaşma yok, böyle bir şey söz konusu değil, kimse de bizi ittirmesin dışarıya doğru. Biz NATO'dayız, NATO'da devam ediyoruz. Ayrıca Avrupa Birliği hedefleri konusunda herhangi bir değişiklik yok. Bu konuda da çalışmalarımız sürüyor, bütün problem Avrupa tarafından geliyor." değerlendirmesini yaptı.

Rusya'dan tedarik edilen S-400 hava ve füze savunma sisteminin durumuna ilişkin Akar, "Şu anda kuruluş, eğitim süreci devam ediyor, planlandığı şekilde de faaliyetlerimiz gerçekleşecek, bundan kimsenin şüphesi olmasın, nokta." dedi.

Akar, sisteme ilişkin eğitimlerin ve kurulum çalışmalarının ne zaman tamamlanacağı sorusuna ise "Baharda gerçekleşecek." cevabını verdi.

"Bir kısım asker, subay, astsubayımız oradaki Libyalı kardeşlerimize eğitim veriyorlar"

Libya'daki son duruma ilişkin soru üzerine Akar, Türkiye ve Libya'nın tarihi geçmişine değinerek, şu anda Libya'da Birleşmiş Milletler (BM)  tarafından tanınan, Fayiz es-Serrac'ın başında olduğu Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) bulunduğunu söyledi.

Libya ile yapılan işbirliği muhtıralarının tamamının uluslararası hukuka ve karşılıklı olarak hükümetlerin iradesi çerçevesinde yapılan çalışmalar olduğunu vurgulayan Akar, "Bu çalışmalar sırasında, münasebetlerimiz çerçevesinde bizzat Sayın Serrac tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza bir mektup yazılmak suretiyle yardım talebinde bulunuldu. 'Bize de bu yardım edin' talebinde bulundu. Biz de bu aşamada hem çeşitli genel durumu hem ikili ilişkilerimizi değerlendirilmek suretiyle yapabileceğimizin ne olacağını tartıştık, konuştuk görüştük ve daha sonra bildiğiniz gibi Mecliste bu konuda bir tezkere icap etti, onun çıkması sağlandı. Bu doğrultuda da orada bir kısım asker, subay, astsubayımız oradaki Libyalı kardeşlerimize eğitim veriyorlar, danışmanlık yapıyorlar. Mesele bizim açımızdan bundan ibaret." diye konuştu.

Bunun dışında Libya'da Hafter'e çok ciddi şekilde Ortadoğu'dan, bazen Avrupa ülkelerinden, denizden ve havadan çok yoğun bir şekilde destek sağlandığını anlatan Akar, muhataplarla yapılan görüşmelerde, Hafter'e yapılan bu yardımlara dikkati çektiklerini ifade etti.

Burada çok açık, ilkeli bir tutum ve tavır içinde olduklarına dikkati çeken Akar, ocak ayında bölgede ateşkesin sağlanması için yapılan toplantılar ve hazırlanan metni hatırlatıp, Hafter tarafının bu toplantılarda uyumsuz davrandığını anımsattı.

Türkiye'nin dünya kamuoyu ve BM tarafından tanınan Serrac hükümetiyle çalıştığının altını çizen Akar, "Onlarla beraber oraya bir an evvel ateşkesin sağlanması, silahların susması, akan kanın durması, bir siyasi çözüm için sürecin başlaması için gayret gösteriyoruz. Diğer tarafın da yaptıkları ortada, bunun da dünya kamuoyu tarafından görülmesi, bilinmesi lazım. Bu şekilde yaklaşımla bölgeye bir an önce barış, huzurun gelmesine herkesin katkı sağlaması lazım. Çünkü biz tekrar tekrar her fırsatta şunu söylüyoruz; Libya Libyalılarındır. Dolayısıyla Libyalıların önerdikleri, öncü oldukları çözümlere bizim katkı sağlamak görevimizdir." ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliğinin "Libya'ya silah ambargosunu denetlemek için operasyon başlatacağına" ilişkin açıklamasının hatırlatılarak, "Niye böyle bir açıklama yapılıyor, bu hamle Türkiye'ye karşı mı, Böyle görüyor musunuz?" sorusu üzerine Akar, bunun kendileriyle ilgisi olmadığını ifade etti.

"Asıl denizden ve havadan Hafter gruplarına silah, araç gereç, malzeme gönderenler düşünsünler" diyen Akar, Avrupa Birliğinin orada böyle ambargo denetleme yetkisi ve gücü olup olmadığının sorgulanması gerektiğini söyledi.

Libya'da BM'nin ortaya koyduğu bir tavır olduğuna işaret eden Akar, "Biz o tavrın etrafında, BM tarafından alınacak inisiyatifler etrafında birleşmenin, çalışmanın çok doğru olacağını değerlendiriyoruz." dedi.

"Biz F-35'in ortağıyız, müşterisi değiliz"

F-35'lere ilişkin bir soru üzerine Akar, şunları kaydetti:

"Biz F-35'in ortağıyız, müşterisi değiliz. Bu yapılan şey bütün kurallara aykırı, kural hatası var burada. Yani tutup da üye ülkelerden birinin çıkıp, Amerika'nın, 'hayır, ben size bunu satmıyorum.' Hayır, değil, biz ortağız, anlaştık biz şu ana kadar da 1,4 milyar dolar para ödedik, ortak olarak. Bu ortaklığın bir başka uzantısı olarak da F35'in bin değişik kalemde parçasını Türkiye'de ürettik, hala da üretmeye devam ediyoruz. Belli bir süre daha üretmeye devam edeceğiz, öyle mutabık kaldık. Ve 2,1 milyara kadar da ödememiz var bizim. Bunu da zaten ödeyeceğimizi taahhüt ettik ve bu konudaki Amerikalı dostlarımızın, bakan yardımcılarının beyanları var, bu konuda en disiplinli ülke Türkiye. Hem taksitlerini ödedi hem verilen siparişleri zamanında yaptı, kalitesine, standardına göre teslim etti. Orada biz ortaklık sorumluluğumuzu yerine getirdik. Amerika'nın da diğer ülkelerin de bu ortaklık konusundaki sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz."

Rand Corporation'ın raporu

Bakan Akar, Rand Corporation adlı düşünce kuruluşunun "Türkiye'nin Milliyetçi İstikameti ve bunun ABD-Türk Stratejik Ortaklığı ve ABD Silahlı Kuvvetleri Üzerindeki Etkileri" başlıklı 276 sayfalık raporundaki darbe iddialarının hatırlatılarak, "Bir darbe tehlikesi var mı?" şeklindeki soru üzerine, şöyle konuştu:

"Bu Rand raporu hangi amaçla, ne amaçla hazırlandı? Onları mahfuz kalmak kaydıyla oradan çıkan, amaçları bu veya değil, fakat oradan üretilen bir fitne var, fesat var, nifak var ve kurnazlıklar var. Herkes o raporu bir şekilde kendi amaçları doğrultusunda kullanmak suretiyle bir yerlere varmaya, birtakım sonuçlar çıkarmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı kararıyla TSK'nın Milli Savunma Bakanlığı bünyesine alındığını anımsatan Akar, şöyle konuştu:

"Bizler, komuta grubu olarak, bakan, genelkurmay başkanı, kara, deniz, hava kuvvet komutanlarımız, anayasa çerçevesinde, aklın ve bilimin ışığında, yasalar doğrultusunda görevinin başında, milletinin emrinde, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, açık ve net. Dolayısıyla biz burada bu çalışmaları yaparken, ne  olup ne olmayacağı, neler olabileceği konusunda 15 Temmuz'u yaşamış insanlar olarak, tedbirlerimizi, çalışmalarımızı, koordinasyonumuzu, Milli İstihbarat Teşkilatımızla, ilgili bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar, İçişleri Bakanlığımızla, Emniyet Genel Müdürlüğümüzle, Jandarma Genel Komutanlığımızla her anlamda karşılıklı diyalog, koordinasyon içinde çalışmalarımızı büyük bir hassasiyetle büyük bir dikkatle sürdürüyoruz. Burada aslolan hiyerarşidir."

Akar,  "Türk Silahlı kuvvetlerinin ve askerin, vazifesinin gereklerini yapması ve vazife sınırları içinde kalması", "hukuka uygun, yasa, yönerge, yönetmelikler çerçevesinde çalışılması" ve "her şeyin şeffaf olması." konusunda herkesin büyük bir fedakarlık ve kahramanlık içinde kendilerine verilen görevleri yapmaya çalıştığını söyledi.

TSK'nın meşguliyeti konusunda NATO'daki operasyonel seviyeye ilişkin kıyaslamada bulunan Akar, 29 NATO ülkesinin ancak "2 büyük operasyon yapabiliriz, 6 küçük operasyon yapabiliriz." dediğini, Türkiye'nin şu anda sayısal olarak, bu rakamın üzerinde olduğunu ifade etti.

Rand raporunun, Türkiye'nin operasyonel başarısını yıpratmaya yönelik olup olmadığına ilişkin soruya Akar, "Bazıları ülkemizde, medyadan, siyasetten, akademik çevrelerden, bir şekilde halk arasında bu raporun dışında fitneye, fesata, nifaka sebep olabilecek şekilde zaten muğlak olan bazı ifadeleri, biraz daha çarpıtılarak ortaya konulmakta. Bu tabii ki ülkemizin istikrarına zarar vermekte, silahlı kuvvetlerin moral, motivasyonunu olumsuz etkilemekte ve bizim buradaki meşguliyetimizi de bir şekilde artırmakta." diye konuştu.

Akar, Rand Raporu'nun iyi okunması gerektiğine işaret ederek, raporda kendisiyle ilgili ABD ve diğer muhataplar için "kilit muhatap" olduğuna ilişkin ifadeleri hatırlattı.

 Akar, "kilit" sözünün hatalı tercüme edildiğini vurgulayarak, Silahlı Kuvvetlerinin, Milli Savunma Bakanlığı bünyesine alınmasının ardından bir bakan geldiğinde, savunma ve güvenlik konularında bakanlık düzeyinde muhatap olarak, kendilerine geldiklerine dikkati çekti.

Bunun, "çok doğal bir şey" olduğunu belirten Akar, "Buradaki ifade bir şekilde çarpıtılıp, Amerika ve diğer ülkeler, 'diğer ülkeler' de kaldırılıp, 'key' kelimesi de tercüme edilirken alıp başını gitti, 'Amerikan yanlısı' olduk. Bu gerçekten büyük bir cehalet. Bilgisi olmadan kanaat sahibi olmaya çalışanlar. Doğrusu çok açık ve net burada, burada saklı gizli bir şey yok. Bu yapısıyla Milli Savunma Bakanlığı doğal olarak, Türkiye'ye savunma ve güvenlik konusunda gelen bakanların ana muhatabıdır. Doğal bu. 'diğer ülkeleri' de kaldırmışlar. Okuyanların lütfen bunu görmesi lazım. Buna göre bakmak, ona göre yorum yapmak lazım." şeklinde konuştu.

Akar, bu konuda herkesi dikkate ve hassasiyete davet etti.

"Silahlı kuvvetlerimiz, bu FETÖ'den temizlendikçe güçlenmekteyiz"

FETÖ ile mücadele konusundaki soru üzerine Akar, "şüphe aklın yarısıdır" anlayışıyla işlerini, olayı ötelemeden, aynı hassasiyetle, örnek düzeyde, fedakarlık ve kahramanlıkla yaptıklarını söyledi.

"Biz hiçbir zaman silahlı kuvvetlerde FETÖ ile mücadele bitti demedik, demeyeceğiz." ifadesini kullanan Akar, bu bağlamda yeni bilgi, belge, deliller geldikçe Cumhuriyet savcılıkları, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Emniyet istihbaratla çok yapıcı ve çok yakın iş birlikleriyle, bu konuda yapılması gereken ne varsa yapıldığını anlattı.

Aynı şiddetle aynı tempoda, hassasiyetlerini kaybetmeden FETÖ ile mücadelelerini sürdürdüklerini anlatan Akar, şu değerlendirmede bulundu:

"Şu ana kadar da 24 bin 185 kişiye işlem yapıldı. Her geçen gün bu rakam değişiyor ve devam ediyor. Şu ana kadar bu yasal düzenlemeler çerçevesinde bir de bakan onayıyla atılanlar, ihraç edilenler var. Oda tarafımızdan, bizim imzamızla 3 bin 963 kişi ihraç edildi. Dolayısıyla bu mücadelede azalma, eksilme, yavaşlama, sapma asla söz konusu değil. Yapılması gereken ne varsa bunların hepsi aynı hassasiyetle yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Şunu görüyoruz. Biz, silahlı kuvvetlerimiz, bu FETÖ'den temizlendikçe gücümüz artmakta, güçlenmekteyiz."

Bakan Akar, bir tarafta terörle mücadelede hudut güvenliği sağlanırken, diğer tarafta Irak'ın kuzeyi, Barış Pınarı, Fırat, Zeytin Dalı, İdlib'de faaliyetlerin sürdüğüne işaret ederek, "Deniz Kuvvetlerimiz, Hava Kuvvetlerimiz gerçekten çok yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürmekte. Bazı günlerde 250 civarında sorti üretebilmekteyiz. Çok büyük bir rakam bu hava kuvvetlerinde. Deniz Kuvvetlerimiz bir anda Ege'de, Doğu Akdeniz'de, Orta Akdeniz'de 15-20-25 gemiyle faaliyet sürdürebilmekte. Bütün komandolarımız görevli şu anda. Özel Kuvvetlerimizin tamamı görevli. Bunları topladığımız, çarpıp böldüğümüz zaman inanın NATO'nun ürettiği, imkan ve kabiliyete eş değer bir kabiliyetimiz var şu an, 30 ülkenin." diye konuştu.

FETÖ mücadelesi konusunda geçmişle bugün arasında bir kıyaslama yapıp yapmadıklarına ilişkin soruya da Akar, "Biz o günlerden de ders çıkarmak suretiyle şu andaki problem, harekat sahalarımız, yapılması gereken görevlerimiz, vazifelerimiz, dikkat edilmesi gereken hassasiyetler var. Bunlarla birlikte faaliyetlerimizi görevlerimizi kazasız, belasız, 'Allah utandırmasın' diye yerine getirmeye çalışıyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Vesayet tartışmalarına ilişkin vesayet talebi görüp görmedikleri ve sivil asker ilişkilerinin değişip değişmediğine yönelik soruya Akar, Cumhurbaşkanı, bakanlar, kurumlar, Genelkurmay Başkanı,  kuvvet komutanlıkları ve ona göre hiyerarşik bir yapı içinde gayet mükemmel bir ilişkileri olduğunu, modern bir hukuk devletindeki asker- sivil ilişkilerinden bir farkları olmadığını anlattı.

Akar, Rand Raporu'na ilişkin bir başka soru üzerine, ABD'de bu tür düşünce kuruluşu sayısının çok olduğunu, böyle raporların üretildiğini anlatarak, bunların ne abartılması ne de küçük görülmemesini, yerinde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Akar,  "Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, egemen ve bağımsız bir devletiz bunun iyi anlaşılması lazım. Buna göre bizim yapmamız gereken neyse ülkemizin hak ve menfaatlerinden hareketle silahlı kuvvetlerimizin etkin caydırıcı ve saygınlığını güçlendirmek açısından yapmamız ne gereken ne varsa yaptık, yapmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.Kaynak, AA

Bu haberler de ilginizi çekebilir