Prof. Dr. Karabulut: "Ağrı Dağı'nın tırmanışa açılması bölge ekonomisini kalkındıracaktır"
Birçok dağcının ömründe bir defa da olsa tırmanmak istediği Ağrı Dağı'nın tırmanışa açılması gerektiğini belirten akademisyen, dağcı ve yazarlar, dağın tırmanışa açılması ile ülkenin ve bölgenin ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacağını kaydettiler.
Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplarda ismi geçen, Hazreti Nuh'un Gemisinin Ağrı Dağı bölgesinde olduğu var sayımı ile birçok efsaneye konu olan Ağrı Dağı'nın, tırmanışa kapalı olmasına artık son verilmesi gerektiğini belirten akademisyen, dağcı ve yazarlar, dağın tırmanışa açılmasının sporculuk faaliyetleri, ülke ve bölgenin ekonomisi için çok önemli olduğunu belirttiler.
Güvenlik nedeni ile tırmanışa kapalı olan Ağrı Dağı, bütün dağcıların tırmanarak zirve yapmak istediği bir dağ. Bilimsel verilere göre Ağrı Dağı, dünya üzerinde en çok bilinen 50 dağ arasında yer almaktadır.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut, dağın tırmanışa açılmasının, bölge ve ülke ekonomisini kalkındırabilecek potansiyele sahip olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Karabulut, "Ağrı Dağı, Avrupa'nın en yüksek dağı. Bölgemizde Ağrı ve Iğdır illeri arasında olup Türkiye'nin en geri kalmış bölgesi olan Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alıyor. Bu geri kalan Doğu Anadolu Bölgesi'nin kalkındırılması için doğal olarak da bu bölgenin potansiyelinin değerlendirilmesi gerekiyor. Bu noktada en çok faydayı Ağrı ve Iğdır illerinin göreceğini söylemek mümkün. Çünkü dağ, bu illerin sınırları içerisinde bulunmaktadır. Gelen turistler buralara gelmektedir." dedi.
"Ağrı Dağı için gelen turist sayısı artırılmalı"
Turizm noktasında bilimsel çalışmalar yürüttüğünü kaydeden Prof. Dr. Karabulut şunları söyledi:
Ağrı Dağı için sürekli bilimsel çalışmalar yürütmekteyiz. Özellikle anket yöntemi uyguluyoruz bölgeye. Gelen turistlerin yüzde kaçının Ağrı Dağı için geldiğine baktığımızda, son derece düşük bir rakam görüyoruz. Örneğin, bölgeye gelen turistlerin yaklaşık yüzde biri ile ikisi ancak Ağrı Dağı'na tırmanmak ya da Ağrı Dağı'nda değişik faaliyetler de bulunmak amacıyla gelmektedir. Bu son derece düşük bir orandır. Eğer sadece Ağrı ilinde kalan turistleri dikkate alırsak 2018 yılı sonu itibariyle verilerimiz yaklaşık 58 bin kişinin ziyarette bulunduğunu görüyoruz. Tabi gerçek rakam bunun biraz üstündedir. Bu veriler, konaklama tesislerinde kalan kayıtlı turistlerin sayısal oranıdır. Günübirlik gelen insanların dışındaki ziyaretçileri düşündüğümüzde yaklaşık rakam 58 bin. Bu rakamın, dağ için gelenlerin yüzde ikisini aldığınızda, bu oran bin 160 kişi olarak ortaya çıkıyor.
"Ağrı için 58 milyon dolarlık bir potansiyel oluşturulabilir"
Karabulut açıklamasının devamında, "Everest Tepesine tırmanmanın, başlangıcından sonuna kadar maliyeti 40 bin dolar olarak hesaplanıyor. Biliyoruz ki, Ağrı Dağı'na herkes herhangi bir ücret ödemeden rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Everest'e yapılan harcamanın onda birinin, yani 4 bin dolar harcamanın Ağrı Dağı için yapıldığını varsayalım. Tabi altyapının hazırlandığını, insanlara tanıtımının yapıldığını, profesyonel bir dağcılık çalışması yürütüldüğünü varsayarsak, bin 160 ile 4 bini çarptığımızda yaklaşık 4 milyon 200 bin dolar civarında bir rakam önümüze çıkıyor. Bu, sadece dağcılık için gelenlerin maddi karşılığı… ama bir de Ağrı'ya gelen 58 bin ziyaretçinin yüzde 10'unun Ağrı Dağı'na tırmanmak için geldiğini varsayarsak, 23 milyon 200 bin dolar gibi bir rakam önümüze çıkar. Ağrı, yaklaşık 540 bin nüfusa sahip bir il. Dolayısıyla 23 milyon gibi bir rakam bu yöre için çok büyük bir rakam. Dolayısıyla turizm, çok büyük bir potansiyel taşıyor ve bu da Doğu Anadolu'yu hatta Türkiye'yi kalkındırabilecek büyük bir potansiyeldir." ifadelerini kullandı.
Ağrı Dağı'nın turizm potansiyelinin önündeki engeller
Ağrı'da turizm potansiyelini yükseltmenin önünde bazı engellerin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karabulut, "Yaptığımız araştırma ve anketlerden edindiğimiz sonuçlarda, bölgede güvenlik sorununun olması, bölgeye az turist gelmesinin en önemli sebebi. Bölgede ticaretin, turizmin canlanması güvenlikle ilgili bir sorundur. Zaman zaman Tendürek'te çatışma gerçekleştiğinde, bu çatışmanın basın tarafından Ağrı'nın merkezinde oluyormuş gibi sunulması doğru değildir. İran'la sınır olmamız nedeniyle ara ara bu bölgede çatışma yaşanabilmektedir. Ama bu, Ağrı merkezde ya da Doğubayazıt merkezde oluyormuş gibi sunulmaktadır. Bu da bu bölgeye gelmek isteyen turist için olumsuz bir imaj oluşturmaktadır. Hâlbuki Doğubayazıt merkezde de Ağrı merkezde de böyle bir problem söz konusu değildir. Bu, imaj sorunu haline gelmektedir. Devletin, alacağı tedbirlerle Ağrı Dağı'nda güvenlik problemi olmadığını iyi ve etkili yollarla tüm dünyaya ve ülkemize tanıtması lazım." şeklinde konuştu.
Konaklama sorunu
Karabulut, "Öte taraftan yaptığımız araştırmalarda ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi de konaklama tesisi yetersizliğidir. Tabii konaklama tesisi sorununun giderilmesi, profesyonel yöntemlerle olmalıdır. Örneğin beş yıldızlı otelimiz yok. Beş yıldızlı otel yatırımı yapılmalı. Bu konuda devlet öncülük edip eksikliği gidermelidir. Turizmin gelişmesinden sonraki aşamada tekrar onu özelleştirmek mümkün olur. Konaklama önemli… çünkü gelecek turist ne kadar çok konaklarsa o kadar çok harcama yapacaktır ve böylece o bölgeye yaptığı ya da ülkeye yaptığı katkı artacaktır. Buna da dikkat etmek lazım." diye konuştu.
Ulaştırma problemi
Ulaştırmanın turizmin gelişimi önündeki engellerden biri olduğunu kaydeden Karabulut, "Kış mevsiminde Ağrı Ahmed-i Hani Havalimanı'na yapılan inişler sık sık iptal edilmektedir. Bu da kışın turizm için gelenlerde caydırıcı bir sorun ve vazgeçirici bir sebep olur. Ulaşım noktasında özellikle Havalimanı konusuna çok ciddi bir çözüm bulunmalı. Bununla ilgili gereken teknik ekipman neyse bunun için çalışma ve düzenleme yapılması gerekir." diye konuştu.
"Kolektif bir turizm potansiyeli oluşturmak lazım"
Ağrı Dağı'nın turizm noktasında yapılacak çalışmaların aynı zamanda Türkiye için de önemli olduğuna işaret eden Karabulut, "Bölge için topyekûn kolektif bir turizm potansiyeli oluşturmak lazım ve bu kolektif turizm politikası içerisinde en önemli proje, Doğu Anadolu Tren Ringi. Bu projeye büyük bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Doğu Ekspresi modelimiz vardır. Öyle bir seviyeye geldi ki Kars ilini Türkiye'nin yıldızı haline getirdi. İçinde bulunduğumuz kış şartlarında Ağrı Dağı gibi bir potansiyeli, görsel hale getirip tren ile bu bölgede geçenlere sunacak. Organizasyonlar yapılabilirse, bu sadece Doğu Anadolu için değil, Türkiye'nin kalkınmasını da tetikleyecek. Dünya turistlerini bölgeye çekecek. Bütün Doğu Anadolu Bölgesi'ni gezecek." sözlerini kullandı.
"Yetişmiş profesyonel rehberler ve danışmanlık hizmeti verecek yerlerin eksikliği"
Sorunlardan birinin ise profesyonel rehberlik hizmetinin eksikliğinin olduğunu dile getiren Karabulut, "Diğer bir problem ve eksiklik ise yetişmiş profesyonel rehberler ve danışmanlık hizmeti verecek yerlerin eksikliği. Bu sonuç, bölgeye gelen turistlerle yaptığımız anketler sonucu ortaya çıkıyor. Özellikle dil bilen profesyonel anlamda hizmet veren ekibe ihtiyaç var. Yine başlangıçta belki kamunun desteğiyle gerçekleşecek ama zamanla ekonomik getirisi olan bir faaliyete dönüşünce yörenin kendisi otomatik olarak eleman yetiştirecek? Çünkü bu bölgenin genç nüfusu son derece fazladır. Dolayısıyla genç nüfus, böylesi ciddi bir ekonomik paydan faydalanmak isteyecektir." diye konuştu.
"Bölge'ye gelen turistlerin yüzde 85'i yerli turistlerden oluşmakta, yüzde 15'i sadece Avrupalı turistlerden oluşmaktadır." diyen Karabulut, "Bu demektir ki, bölgemizin tanıtımını, dünyaya çok iyi yapamamışız. Ekonomik gelişmişlik düzeyleri yüksek olduğu için Avrupalı turistleri çekmeliyiz. Bundandır ki dağın güvenlik problemini halletmek ve turizm faaliyetlerine ihtiyaç olduğunu söylemek lazım. Gelen turistlerin yüzde 20-25 civarındaki bir oranı, akraba, eş ve dostlarında konaklamaktadır. Bu da turizmin henüz tam profesyonel bir tarzda işletilememekte olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bunların tamamının profesyonel hale dönüştürülmesi gerekir." ifadelerini aktardı.
"Ağrı Dağı marka haline getirilmeli"
Ağrı Dağının markalaşması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğine dikkat çeken Karabulut, "Bu aşamalardan sonra Ağrı Dağı'nı dünyaya tanıtabilecek, bir marka haline getirmek ve sunmak lazım. Bazen sırf onu görmek için gelmeli insanlar. Bazen ona tırmanmak için, bazen onun civarındaki konaklama tesislerindeki yemeklerden yemek için ya da manzarayı seyretmek, resim çekmek için gelebilmeleri gerekir insanların. Bunların hepsi ciddi bir çaba, tanıtım gerektiriyor. Uluslararası bir marka haline dönüştürmek gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Ağrı Dağı bölgesinde 480 kuş türü, 381 civarında çiçek çeşidi var"
Ağrı Dağı bölgesinin araştırmacıları da kendisine çekebilecek özel bir alana sahip olduğunu hatırlatan Karabulut, "Ağrı Dağı ile ilgili doğa araştırmacılarını buraya çekmek mümkündür. Yörede 480 civarında kuş türü bulunmakta ve yapılan araştırmalar sonucunda 480 kuş türünün yaklaşık 321'i sadece bölgede yaşıyor. Yani Ağrı'da yaşıyor, Iğdır'da yaşıyor, Ağrı Dağı'nda yaşıyor, sazlıklarda yaşıyor ve üstelik kuş göç yolları üzerindedir. Bir nevi çiçek florası gündeme getirilmesi gereken bir konu. Ağrı Dağı'ndaki çiçek florası araştırmasında 381 civarında çiçek çeşidi var. Bunların 52'si endemik çiçek. Yani dünyada başka yerde bulunmayan özel çiçekler. Doğa araştırmacıları içinde harika bir alandır. Kışın kış turizmi için, yazın dağ tırmanış için. Tabii bunun için de ilgi çekebilecek özeliklerden bir tanesi de Ağrı Dağı'nın görüntülü bir bölgede onu görerek kayak yapılabilecek kayak tesisinin kurulması. Müthiş bir turizm potansiyeli olur ve dediğimiz gibi bu sadece Ağrı ve Iğdır ili için değil, bütün Türkiye'miz için özel bir katkı olur. Müthiş bir durum olur. Bunlar hayal değil. Bunlar var olan potansiyelimiz, dinamiğimiz." şeklinde konuştu.
Paraşüt Ahmet lakabı ile tanınan dağcı Ahmet Ertuğrul, Ağrı Dağı'nın tırmanışa açılması yönünde büyük bir beklenti içinde olduklarını söyledi.
"30 yıldır dağcılık ile uğraşıyorum"
Ertuğrul, "Yaklaşık 30 yıldır Doğubayazıt ilçesinde dağcılık ile uğraşıyorum, turizm ile uğraşıyorum. Lakap olarak paraşüt Ahmet olarak tanındım. Beni dağcılık camiası bu şekilde tanır. Uzun yıllardan beridir kültürel anlamda, dağcılık anlamında, aynı zamanda arama kurtarma anlamında bölgede faaliyet gösteriyoruz, çalışmalar yürütüyoruz. 1990 ve 2000'li yıllardaki sancılı dönemlerde tırmanışa kapatıldı ve 2000'den sonra Ağrı Dağı'nın tekrar açılışı yapıldı 2015 yılına kadar. 15 yıl içerisinde ciddi manada dağcılık faaliyeti yürütüldü, daha farklı boyutlara ulaştı. Bundan dolayı Ağrı Dağı Türkiye'de bayağı bir nam saldı. Yurtdışında ve aynı zamanda dünyada dağcılar için Ağrı Dağı can damarı olarak görüldü." sözlerini ifade etti.
Ahmet Ertuğrul, "Ağrı Dağı, ekonomik potansiyeli açısından büyük bir fayda sağlamaktadır. Buraya gelen yabancı turist, çevre illere de giderek oralarda harcama yapacaklardır. Bu yıl Ağrı Dağı'nın tırmanışa açılması gündemde. Eğer tırmanışa açılacaksa bütün acentelerin rezervasyon çalışmaları var. Nisan ve Mart ayında tur kayağı dediğimiz bir durum var. Yani insanlar buraya kayak yapmaya da geliyorlar. Şu zaman diliminde tırmanışa açılması bizim için çok önemli bir durum." dedi.
"Ağrı Dağı hem dağcılık hem de turizm açısından değerlendirilmeli"
Ağrı Dağcılık İl Temsilcisi Servet Aslan ise Ağrı Dağı'nın tırmanışa açılması ile ilgili şunları söyledi:
Ağrı Dağı hem Ağrı hem Türkiye ve hem de dünya için önemli bir isim. Bu marka ismi, hem dağcılık ve hem de turizm açısından değerlendirmemiz lazım. Diğer bir önemli kısmı turizm açısından kutsal bir dağ. Bu kutsallığı, Avrupa açısından da çok önemli. Bizim ve diğer çevre iller için önemli de ticari konudur. Turizm demek gelir demektir. Bu da ülkemiz açısından, ilimiz açısından önemli bir paydır. Dağın tırmanışa açılması; Ağrı, Van, Kars, Iğdır ve diğer çevre illere yetecek kadar turizm potansiyeline sahiptir.
"Ağrı Dağı birçok efsaneye konu olmuş bir dağdır"
Ağrı Dağı hakkında "Ağrı 5137" adlı romanı kaleme alan Erkan Kösedağ, "Ünlü Seyyah Marco Polo, Ağrı Dağı için 'hiçbir zaman çıkılamayacak bir dağ' demişti. Kendi seyahatnamelerinde 1829 yılında Profesör Friedrich Parod, Ağrı Dağı'na çıkarak aslında o tabuyu adeta yıktı ve Parod'un çıkışından sonra Ağrı Dağı'na olan ilgi daha çok arttı. Çünkü, Ağrı Dağı efsanelere konu olmuş. Birçok efsanede yer almış. Kutsal kitaplarda yer alan bir dağdır. Biz de 'Ağrı 5 bin 137' kitabında Ağrı Dağında yaşanan birtakım olayları kaleme aldık. Dağın tırmanışa kapanışından ve gelecek plana vurgu yapılarak ileride açıldığında yaşanacak olayları anlatmaya çalıştık ve dağcıların gözüyle dağın bölgeye, bölge sporuna ekonomisine, sosyolojik dokusuna ne tür etkileri olabileceğine dair izlenimlerinizi aktardık." şeklinde konuştu. (İLKHA)