Kalplerimiz Katılaştı Şimdi Onlar Kaplar Gibi
Hayatta birileri kör ise, gözleri olan şahsın kıymetini bilmesi içindir.
Hayatta birileri kör ise, gözleri olan şahsın kıymetini bilmesi içindir. Birileri cahil ise, hidayet hidayet veren’e şükrü içindir. Gerçek bir Müslüman kör olana üzülür, dua eder; hatta belki de imkânı vardır, körün gözlerini ameliyat ettirir. Aynı şekilde cahil gördüğünde de çok üzülür. Ona İslam’ı anlatır, kendi safına çekmeye çalışır. Bunların hepsini Allah’ın rızasını kazanmak için, İslam bilinciyle bilinçlendiği ve Müslümanlığın gereklerinden olduğu için yapar...
Asıl konuya gelmek gerekirse... Evet! Bunların hepsini yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz. Biz Müslümanlar yeri geldiğinde rahatlıkla Müslüman kesilebiliyoruz. Ama nedense Filistin, Gazze, Hama, Çeçen... denildiği zaman ayaklarımızı geri atıyoruz. “Elimizden bir şey gelmiyor” diyor, kesip atıyoruz. Şunu anlayamıyorum, anlayan varsa anlatsın. Köre üzülüyoruz, cahile üzülüyoruz, bir kişi de olsa hidayetine vesile olabilmek için çırpınıyoruz. “Paradır bir şey olmaz, Rabbim doldurur yerini” diyerekten çıkarıp veriyoruz. Ben bunları kesinlikle hafife alamam, hâşâ haddim değil. Demek istediğim elhamdülillah bilinçliyiz. Birkaç kişi için bile olsa nasıl çabalıyoruz değil mi? Fakat İslam beldelerinde binlerce azalarımız gitti gidiyor, kardeşlerimizi kurtlar sofrasında ölüme sunuyoruz. Bunun yanında doktor bize üç yüz – dört yüz liralık ilaç yazsa “lafı olmaz, ne demek, sağlıktan daha mı önemli?” diye çıkışmayı biliyoruz. Ee o zaman nerede kaldı Resul-i Ekrem’in “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir” hadisi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Bugün konuşma günümdür. Şu konuyu da zikretmem lazım gelir. Kardeşlerimiz oralarda bombalarla, toplarla şehid oluyor, biz de buralarda parçalanmış ümmeti toplayamıyoruz diye ölüyoruz. Hâlbuki tağuti saldırılara karşı yekvücut olmalıyız.
Ahmet Yasin’in “bari aleyhimize olmayın” sözü titretsin içimizi. Madem kalplerimiz onlarla, niye titremiyor bu kalpler? Sonra bunun arkasından kalplerimiz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hatta daha duygusuz. “ Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 74)
Bu dava, İslam davasıdır. Bu diyar imtihan diyarı... Ebediyet (cennet) duasının kabulü için fiiliyat olmalı. Sonuna kadar yekvücut olunmalı... vesselam...
Hatice Demircan / İzmir / Yaş:18