Geleceğin Bilgisayarı Üzerinde Çalışmalar Hızlandı
IBM`in yayınladığı rapora göre, önümüzdeki 5 yıl içerisinde bilgisayarlar tıpkı insanlar gibi koku, tat alma gibi hislere sahip olacak.
Günlük koşuşturmacanın arasında biraz durun ve hayal edin... Bebeğiniz ağlarken aslında ne demek istediğini anlayabileceğiniz bir cep telefonu uygulaması olsa, Internette beğendiğiniz elbisenin kumaşını ekrana dokunarak hissedebilseniz veya doktorunuz cep telefonunuza üflediğiniz nefesinizden hasta olup olmadığınızı anlayabilse, nasıl olurdu?
Zaman`ın haberine göre, şimdilik bir bilimkurgu filmi senaryosunu andıran bu işlemler yakın bir zamanda gündelik hayatımızın bir parçası olabilir. Teknoloji devi IBM mühendislerine göre önümüzdeki 5 yıl içerisinde bilgisayarlar tıpkı bizler gibi 5 duyuya sahip olacak. Böylece uzak mesafeler arasında koku veya tat gibi duyuların transferi gerçekleştirilebilecek.
Beş yıl sonrasına dair beş öngörünün yayınlandığı IBM raporunun orjinal adı 5-in-5. Bu yıl ki raporda 2018 yılına kadar öngörülen 5 inovatif teknoloji şunlar:
Dokunma: Telefon, tablet veya bilgisayar ekranını kullanarak cisimlerin yüzeylerine dokunuyormuş gibi bir his oluşturabileceğiz. Ekrandaki dijital sensörler sayesinde beğendiğimiz bir giysinin kumaşının kalitesini cihazımızın ekranından hissedebileceğiz.
Görme: Bilgisayarlar çekilen bir fotoğrafın içeriğini anlayacak ve o içerikle ilgili bize detaylı bilgilere verebilecek. Internette görsel arama yapmak kolaylaşacak. Ortama göre fotoğraf renkleri otomatik olarak düzenlenebilecek.
Duyma: Bebeğiniz ağlarken ne demek istediği anlaşılabilecek, bir yabancıyla konuşurken anında çeviri yapmak mümkün olacak.
Tatma: Dijital tat alıcılar sayesinde cep telefonumuzdan yemeklerin tadına bakabileceğiz.
Koklama: Dijital sensörler sayesinde internette beğendiğimiz bir parfümün kokusunu deneyebileceğiz. Doktorumuz, cep telefonuna üflediğiniz nefesimizi analiz edip vücudumuzda biyolojik bir anormallik olup olmadığını anlayabilecek.
Teknoloji devi IBM`in 2006 yılından bu yana her yıl sonunda düzenli olarak yayınladığı rapor beş yıl içerisinde ortaya çıkacak yeni teknolojileri tahmin etmeyi hedefliyor. Piyasa ve sosyal trendleri inceleyen IBM uzmanları yakın gelecekte karşımıza ne gibi yeniliklerin çıkacağını öngörüyor.
2007 yılında yayınlanan "5-in-5" raporunda cep telefonunun bir cüzdan, banka ve alışveriş aracına dönüşeceği, araç sürücülerinin bilgisayar programları tarafından trafikte yönlendirileceği, 3 boyutlu internetin ortaya çıkacağını, nanoteknoloji sensörlerinin yaygınlaşacağı ve robotlar yardımıyla uzaktan ameliyat yapmanın mümkün olacağı doğru tahmin edilmişti.
Bugün kullandığımız bir çok teknolojik aygıtın beş yıl önce varolmadığını düşündüğümüzde insan merak etmeden duramıyor: "IBM`in yaptığı bu gelecek öngörüleri ya gerçek olursa?" Sizce de heyecan verici değil mi?
IBM`in AR-GE`ye Ayırdığı Bütçe Türkiye Toplamına Denk
İlk anda kulağa çok basit gibi gelen bu öngörüler aslında milyarlarca dolarlık AR-GE (araştırma geliştirme) çalışmalarının bir sonucu. Booz & Company tarafından hazırlanan global şirketlerin AR-GE bütçelerinin yayınlandığı bir rapora göre IBM 2011 yılında AR-GE için 6.2 milyar dolar ayırmış, bu rakam IBM`in yıllık satışının yüzde 5.9`una denk geliyor.
Aynı listeye göre 2011 yılında Nokia 7,8 milyar dolar (yıllık satışın yüzde 14,5`i), INTEL 8,3 milyar dolar (yıllık satışın yüzde 15,5`i), Samsung 9 milyar dolar (yıllık satışın yüzde 6,1`i) ve Microsoft 9 milyar dolar (yıllık satışın yüzde 12,9`u) AR-GE için ayırmış.
Apple`ın 2011 yılında AR-GE`ye ayırdığı miktar 3,4 milyar dolar, Google`ın ayırdığı miktar 5,2 milyar dolar olmuş.
Türkiye`deki şirketler ise malesef bu tablonun çok gerisinde. Türkiye İstatistik Kurumu`nun (TÜİK) yayınladığı "2011 Türkiye AR-GE Faaliyetleri Araştırması" raporuna göre 2011 yılında Türkiye genelinde AR-GE`ye ayrılan toplam miktar 11,2 milyar TL olarak gerçekleşmiş.
Bir önceki yıla göre yüzde 20,4 gibi önemli bir artış sağlanmasına rağmen bu rakam dolar bazında sadece IBM`in AR-GE harcamasına denk. Üstelik TÜİK istatistiğinin içerisinde sadece ticari şirketlerin değil Türkiye`deki kamu kuruluşlarının, vakıf ve devlet üniversitelerinin harcamaları da var.
Sizce de bu durum teknolojide neden yurtdışına bağımlı olduğumuzun en net fotoğrafını ortaya koymuyor mu?