• DOLAR 34.54
  • EURO 36.024
  • ALTIN 3008.56
  • ...
Vebadan AIDS'e tarihteki en ölümcül salgınlar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Gezegenimizin her köşesini diğer canlılarla paylaşıyoruz. Bunların arasında mikroskobik ölçekte olan bakteriler, mikroplar ve virüsler de var. Aralarında yediklerimizin oluşmasını sağlayanlar ve bize yardımcı olanlar da bulunuyor sonumuzu getirebilecek olanlar da.

Bağışıklık sistemimiz ve günümüz tıbbının imkanları çoğu zaman bizi korumaya yeterli oluyor ancak bu mikro organizmalar bizden çok daha uzun süredir dünyada yaşıyor ve dayanıklı olup soylarını devam ettirmek konusunda bizden daha kararlı ve istikrarlı görünüyorlar.

Elbette insanoğlunun hayatta kalma azmi de küçümsenemez. Büyük kayıplar verilse de insanlık bugüne kadar başına gelen en korkunç salgınları atlatmayı ve türünü devam ettirmeyi başardı.

İşte insanlık tarihini şekillendiren en ölümcül salgın hastalıklar:

1) Antoninus (Galen) salgını
MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından biri.

Araştırmacılar yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus'un da hayatını kaybetmesine sebep olurken imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30'unu kaybetti.

2) Jüstinyen Vebası
541 yılında Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Arupa'da başlayan bir salgın önce Mısır'a oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da Anadolu'ya ulaştı. Jüstinyen Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla girdi.

Farelerin tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük Xenopsylla denen uçucu bir böcek, midesinde Pasteurella pestie denen ölümcül veba bakterisi taşıyordu. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına yerleşip hızla üremekteydi.

İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oluyordu.

Bir hafta içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Saray'ın çevresi askeri birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı.

Saray askerlerce karantina altına alındı. Hastalık normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ı yitip gitti. İş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.

3) Kara Veba
1346 - 1353 yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 arası bir oranda azaldığı düşünülüyor.

Yaşanan kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına neden olan Kara Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın başlamasını sağladığı düşünülüyor.

4) Amerikan yerlilerinin Su Çiçeği ile karşılaşması
15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfettiler. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara bulaştırdılar.

Su çiçeği hali hazırda Avrupa'nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin ise hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.

19. yüzyılın başına kadar toplamda her iki Amerikan yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.

5) Cocoliztli salgınları
16. Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi cocoliztli salgınları olarak anılıyor.

Bugün yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.

6) Yedi farklı Kolera salgını
Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 - 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesidir.

Uzun dönemler boyunca insan dışkı ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o tarihlerde Hindistan oldu.

Bugün bile dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir çalışmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu oran içerisinde yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek orann 500 bin katı. Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedele kolera bu bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.

Ne var ki, 19.yy'da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve Rusya'ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da Amerika'ya bulaştı.

Kolera bulaşan her 5 kişiden 1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi edilmezse bu kişilerden yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında toplamda ölen insan sayısı tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek mümkün.

Üçüncü salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.

7) Üçüncü Veba salgını
1855 - 1859 yılları arasında Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa'nın kara vebası ardından 'Üçüncü Veba' denildi.

Etkileri bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı. Bunların başında da antibiyotikler geldi.

8) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs salgını
1914 - 1918 yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakıninsan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı.

9) 1918 İspanyol Gribi salgını
Birinci Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 influenza virüsü neden olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında sağlıklı insanın ölümüne neden oldu.

Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse ateşin de o kadar yüksek meydana gelmesiydi. İspanyol Gribi tarihteki en büyük felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.

10) 1957 Asya Gribi salgını
Çin'de başlayan Influenza-A virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir hastalık olduğu düünülüyor. Asya Gribi olarak adlandırılan hastalık 4 milyona yakın insanın canına mal oldu. Aynı bulunan bir aşı ile salgının önüne geçildi. Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.

Asya Gribi kitlesel aşılanmanın önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri haline geldi.

11) HIV (AIDS) virüsü
20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün saptanabilen ilk örneği 1959'da Kongo'da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı ancak 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan virüsü kesin tedavi edebilecek bir çözüm hala bulunmuyor. Sadece önlem almak ve hastalığa yakalandıktan sonra ömür boyu ilaç tedavisi kullanmak gerekiyor.

Bu haberler de ilginizi çekebilir