Sabır nedir? Sabrın Fazileti
Allah Teâla sabrı, tökezlemeyen bir at, körlenmeyen bir kılıç, bozguna uğramayan bir ordu, yıkılamayan hatta gedik bile açılamayan muhkem bir kale kılmıştır. Sabır ile nusret (zafere ulaşma) iki kardeştir, bunlar bir anadan süt emmiş ve hiçbir zaman birbirinden ayrılmayacaklarına dair yemin etmişlerdir.
SABRIN FAZİLETİ
Zafere ulaşmak, sabırdan sonra gelir, ferahlık ve sevinç üzüntüden sonra gelir, güçlük ve sıkıntıdan sonra kolaylık gelir. Sabır, sahibine silahsız ve hazırlıksız bir ordudan daha çok yardımcıdır. Sabrın zaferdeki yeri, vücuttaki baş gibidir.
Allah Teâla kitabında sabredenlere karşılıksız mükâfat vereceğini vadetmiş ve bir ayet-i kerimede de,
"Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal/46) buyurmuştur.
Yani ey iman edenler! Sabredin çünkü Allah'ın hidayeti, yardımı, açık zaferi sabredenlerle beraberdir. İşte, bu beraberlik sayesinde sabredenler, Allah'ın gizli ve açık nimetlerini, dünya ve ahiret hayrını kazanırlar. Allah Teâla, din işlerinde imam (rehber) olmayı, sabra ve yakîne bağlamış ve ayet-i kerimede;
"İçlerinden de sabır (ve sebat) ettikleri zaman emirlerimizle doğru yola sevk edecek imamlar (rehberler) tayin etmiştik ve onlar, ayetlerimizi çok iyi biliyorlardı." (Secde/24) buyurmuştur.
Allah Teâla sabrın, sabredenler için en hayırlı şey olduğunu yeminle te'kid ederek;
"Sabrederseniz, andolsun ki, bu tahammül edenler için elbet daha hayırlıdır." (Nahl/126) buyurmuştur.
Allah Teâla sabır ve takva sahibine düşmanın -ne kadar güçlü ve kuvvetli olursa olsun- hilesinin zarar veremeyeceğini haber vererek şöyle buyurmaktadır;
“Eğer siz, sabreder de korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah, ilmiyle/onların yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i İmran/120)
Allah Teala, Yusuf (a.s.)'den haber verirken de şöyle buyuruyor;
"Kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, bilsin ki, Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez." (Yusuf/90)
Yusuf (a.s.) bu ayet-i kerimede sabır ve takvanın kendisini en yüksek makama ulaştırdığını ve kurtuluşun, sabır ve takvaya bağlı olduğunu haber vermektedir. Mü'minler de bu ayet-i kerimeden, kurtuluşun sabretmekle ve Allah'ın emrini tutup yasaklarından sakınmakla mümkün olabileceğini anlamışlardır.
Nitekim Allah Teâla:
"Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz." (Ali İmran/200)
Allah Teâla, sabredenleri sevdiğini haber vererek şöyle buyuruyor:
"Allah sabredenleri sever." (Al-i İmran/146)
Allah Teâla kullarına, din ve dünya hususunda başlarına bir musibet geldiği zaman sabır ve dua ile yardım dilemelerini tavsiye ederek buyuruyor:
"Hem sabır (ve sebat) ile hem namazla Allah’tan yardım isteyin, gerçi bu, nefislere pek ağır gelirse de (Allah'a) saygısı olan kimselere ağır gelmez." (Bakara/45)
Allah Teâla, mağfireti ve mükafatı iyi amel ile sabra bağlamıştır. Allah sabrı kime kolaylaştırırsa ona kolay gelir.
Nitekim Allah Teâla:
"Sabredip güzel amel(ve hareketler)de bulunanlar böyle değil, onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır." (Hud/11) buyurmuştur.
Sabır, mü'minin bağlanmış olduğu bir iptir, ondan kurtulamaz, imanın dayandığı bir temeldir, sabrı olmayanın imanı son derece zayıftır, böyle bir iman sahibi, Allah Teâlâ’ya tek taraflı ibadet edenlerdendir, eğer kendisine bir hayır dokunursa ona gönlü yatar, eğer bir bela gelirse gerisin geriye dönüverir, dünyada da ahirette de hüsrana uğramış ve ziyandan başka bir şey kazanamamıştır.
Mesut ve bahtiyar insanlar sabırları sayesinde en güzel maişeti elde etmişler, şükürleri sayesinde de en yüce makamlara yükselmişler, sabır ile şükrün kanatları arasında na'îm cennetlerine ulaşmışlardır. Bu, Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl ve ihsan sahibidir.