Sağlam: Hükümetin piyasaya karşı bu duyarsızlığı, sorunların temelini teşkil etmektedir
Kapanan işyerleri ve yükselen işsizlik rakamlarını değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, "Hükümetin ve ekonomi yönetiminin sokağa ve piyasaya karşı bu duyarsızlığı, sorunların temelini teşkil etmektedir" dedi.
TÜİK'in açıkladığı son işsizlik rakamları ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'nun açıkladığı kapanan işyerleri rakamlarını değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, bir an önce piyasaya güven verilerek ciddi ve isabetli adımların atılması çağrısında bulundu.
Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; işsizlik rakamlarına, güvenlik soruşturmalarına ilişkin kanuni düzenleme ve genel sağlık sigortası borcu olanların durumu gibi gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendirdi.
Kapanan işyerleri ve yükselen işsizlik rakamları
2019 yılında kapanan işyerleri istatistiğini değerlendiren Sağlam, "Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu, 2019 yılında 114 bin 977 esnaf ve sanatkarın kepenk indirdiğini açıkladı. Bu rakam, kapanan iş yerleri istatistikleri için son yılların en yüksek oranı olup reel sektörün içinde bulunduğu içler acısı durumu ortaya koyması açısından önemlidir." dedi.
TÜİK'in açıkladığı işsizlik rakamlarına da değinen Sağlam, "Ticaret ve iş hayatına ilişkin ihtiyaç duyulan reform ve düzenlemeler yapılmadığı için piyasadaki tekelleşme ve AVM'ler küçük ve orta ölçekli esnaf ve sanatkarı bitirme noktasına getirdi. Girdi maliyetlerinin tahammül sınırlarını aşması ve yüksek vergi oranları; esnaf, sanatkar, üretici ve sanayicinin belini bükerek iş yapamaz hale getirmiştir. Doğal olarak da kepenkler indirilmekte, piyasa daralmakta ve istihdam neredeyse tamamen bitme noktasına gelmektedir. TÜİK'in açıkladığı yeni işsizlik rakamları da bu durumu net olarak gözler önüne sermiştir. Zira geçen yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı 604 bin kişi artarak 4 milyon 396 bine çıktı. İşsizlik oranı geçen yıl aynı döneme göre 1,8 puan artarak yüzde 13,4'e yükseldi. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç işsizlik oranı ise 3 puan artışla yüzde 25,3 seviyesini buldu." ifadelerini kullandı.
"Çarşının, sokağın çığlığını duymazdan gelmek bugüne kadar soruna çözüm getirmedi"
Bir an önce piyasanın rahatlatılması gerektiğinin altını çizen Sağlam, "Gün geçtikçe gelir dağılımında düşük gelirlilerin aleyhine gelişen bozulma daha da büyümektedir. Küçük esnaf ve sanatkarın ayakta kalma şansı ortadan kalkarken emekli vatandaşlarımızın aylıklarına yapılan zam oranı yüzde 6,5 ile sınırlı tutulduğu için yüksek zam oranları ve hayat pahalılığına ezilmekten kurtulamadılar. Bir an önce piyasaya güven verilmeli, ciddi ve isabetli adımlar atılmalıdır. Çarşının, sokağın çığlığını duymazdan gelmek bugüne kadar soruna çözüm getirmedi. Hükümetin ve ekonomi yönetiminin sokağa ve piyasaya karşı bu duyarsızlığı, sorunların temelini teşkil etmektedir. Yetkililer, bir an önce bu duyarsızlığı üzerlerinden atmalı ve toplumun derdi ile dertlenmelidir." çağrısında bulundu.
Güvenlik soruşturmalarına ilişkin kanuni düzenleme
Hükümetin yeniden güvenlik soruşturmalarına ilişkin kanuni düzenleme hazırlığında olduğunu hatırlatan Sağlam, "Geçtiğimiz haftalarda Anayasa Mahkemesi KHK ile getirilen güvenlik soruşturmasını iptal etmiş, hükümet ise güvenlik soruşturmasını kanuni hale getirmeye çalışmıştı. Ancak yoğun tepkiler üzerine 657 sayılı Devlet Memurları kanunun 48. maddesine, güvenlik soruşturması yapılmasına ilişkin hükmü yeniden eklemeyi öngören yasa teklifi torba yasadan çıkarılmış, bu durum kamuoyunda memnuniyetle karşılanmıştı. Şimdi hükümetin yeniden güvenlik soruşturmalarına ilişkin bir kanuni düzenleme hazırlığını başlatması kamuoyunu bir kez daha endişeye sevk etmiştir." dedi.
Güvenlik soruşturmalarının meydana getirdiği mağduriyetlere değinen Sağlam, "Mevcut mevzuat, devlet memurluğuna girişte veya mesleği sürdürmede gerekli nitelikleri belirleme hususunda yeterli olmanın yanı sıra belli suçları işlemiş kimselerin devlet memuriyeti kapsamına alınmasına zaten mani olmaktadır. Anayasanın 70. maddesi de 'Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.' amir hükmünü barındırmaktadır. Buna rağmen objektif kriterlerden sıyrılmak, her dönemde suiistimale açık kapı bırakacaktır. KHK ile getirilen güvenlik soruşturmalarında, hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmemiş kimseler dahi elendiler. Kendileri hakkında bir olumsuzluk olmadığı halde aileleri de soruşturmaya dahil edilerek kamu görevleri ellerinden alındı. Bunun hakkaniyetle ve hukukla bağdaşır bir tarafı yoktur. Zira güvenlik soruşturmaları yüzünden elenen kimseler, özel sektörde de iş bulma güçlüğü yaşamakta veya kimi işverenleri tarafından iş bulma güçlükleri nedeniyle sömürülmektedir." diye kaydetti.
"28 Şubat dönemi uygulamaları bir daha gelmemek üzere artık gündemimizden çıkarılmalı"
Konuya dair tavsiyelerde bulunan Sağlam, şöyle devam etti: "Tüm bu uygulamalar, nitelikli iş gücünü heba ettiği gibi gençliği memlekete düşman hale getirmektedir. Bu anlamda gençliğin bizzat devletçe ötekileştirilmesinin ve memleketin asıl potansiyelini yitirmesinin önü alınmalı, 28 Şubat dönemi uygulamaları bir daha gelmemek üzere artık gündemimizden çıkarılmalıdır."
Genel sağlık sigortası borcu olanların durumu
1 Ekim 2008'de kurulan Genel Sağlık Sigortası sisteminin 1 Ocak 2012'de zorunlu hale gelmesini değerlendiren Sağlam, "Bu sistemin amacı SGK resmi sayfasında 'Kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine bakılmaksızın toplumun bütün fertlerinin sağlık hizmetlerinden eşit, ulaşılabilir ve etkin bir şekilde faydalanması sağlanmıştır.' şeklinde ifade edildi. Ancak gelinen aşamada bu amaca ulaşılmadığı görülmektedir. SGK Başkanlığı'nın Mart 2018 tarihli açıklamasında 6 milyon 400 bin prim borçlusu bulunduğu belirtildi. Bu borçlulardan yapılandırmaya başvuranlardan geriye kalan 5 milyon 200 bin kişinin borçlarını 31 Aralık 2019 itibariyle ödememesi halinde Kamu Hastanelerindeki sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanamayacağına dair bildirimden sonra 7 Ocak 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu tarih 31 Aralık 2020'ye ertelendi. Ek süre verilmesi iyi niyetli bir adım olmakla birlikte verilen sürenin sorunu çözmeye yetmeyeceği açıktır. Teşhis doğru konulmalıdır; asıl neden artan işsizlik, yoksulluk ve ekonomik krizdir. İşsiz kalan, alım gücü iyice düşerek fakirleşen vatandaşlar prim borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmişlerdir." dedi.
"Devlet, prim borcunu ödeyemeyeceğini kanıtlayan vatandaşların borçlarını silmelidir"
Sağlam, "Devlet, sorumluluğu gereği prim borcunu ödeyemeyeceğini kanıtlayan vatandaşların borçlarını silmelidir. Gelir düzeyinin belirlenmesi için uygulanan prosedür basit hale getirilmeli ve vatandaşlar belge toplama uğraşına sokulmadan bizzat SGK tarafından resmi belgelere ulaşılarak yapılar hale getirilmelidir. Diğer yandan Genel Sağlık Sigortası primine esas tutulan gelir düzeyi taraması yeniden düzenlenmelidir. Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlar için prim ödeme sınırı olarak belirlenen gelirin asgari ücretin üçte biri olması şartı, asgari ücret seviyesi olarak güncellenmeli, geliri asgari ücretin altında olan vatandaşlardan prim ödeme sorumluluğu kaldırılmalıdır." ifadelerine yer verdi. (Ramazan Casuk-İLKHA)