"12 yıldır Şanlıurfa'da kan merkezi yok"
TTB Aile Hekimler Kolu tarafından, Şanlıurfa'da düzenlenen "Anne Ölümleri ve Bağışıklama Çalıştayı" sonuç bildirgesinde, yaşanan sağlık sorunları dile getirilirken Şanlıurfa'da 12 yıldan beri kan merkezinin olmadığına dikkat çekildi.
Türk Tabipler Birliği Aile Hekimler Kolu tarafından, "Anne Ölümleri ve Bağışıklama Çalıştayı" Şanlıurfa'da yapıldı. Şanlıurfa Tabip Odası ev sahipliğinde 11-12 Ocak tarihlerinde yapılan çalıştay sonunda sonuç bildirgesi yayımlandı.
Türk Tabipler Birliği Aile Hekimliği Kolu Başkanı Filiz Ünal, tarafından okunan sonuç bildirgesinde, 12 yıldır Şanlıurfa'da kan merkezinin olmadığına vurgu yapıldı.
Ünal, çalıştayın sonuç bildirgesinde "Şanlıurfa Tabip Odası ev sahipliğinde 11-12 Ocak 2020 tarihinde Şanlıurfa'da yapmış olduğu çalıştayın, verimli ve istenilen düzeyde başarıyla gerçekleşmesinde katkısı olan herkese çok teşekkür ediyoruz. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin ana hedefi olan anne ve bebek ölümlerinin önlenmesi ele alındı. Başta bağışıklama gibi birçok birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin planlanması, nitelikli sunulması, bölgesel eşitsizliklerin ve ayrımcı politikaların ortadan kaldırılması vurgulandı." diye konuştu.
Çalıştayın, Şanlıurfa'da gerçekleşmesindeki nedene değinen Ünal, "Mülteci ve tarım işçisi gibi eşitsiz koşullarda yaşayan nüfusun yoğun olduğu, sosyoekonomik koşulların ve altyapının nispeten yetersiz olduğu illerimizden olan Şanlıurfa'da, birinci basamak sağlık hizmetini sunanlar, ağır yük altındadır. Bu nedenle çalıştayın Şanlıurfa'da yapılmasının değerli olduğu aşikârdır." ifadelerini kullandı.
Sonuç bildirgesinin devamında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine yer veren Ünal, "DSÖ, 2017 yılında hamilelik ve doğum sırasında ve sonrasında yaklaşık 295 bin kadının yaşamını yitirdiği, bu ölümlerin büyük çoğunluğu yüzde 94'ünün yaşam koşulların kötü olduğu ortamlarda meydana geldiği ve bunların çoğunun önlenebilir olduğu vurgusu yapmaktadır. DSÖ verilerine göre, anne ölümleri 2017 yılında düşük gelirli ülkelerde 100 bin canlı doğumda 462 iken, yüksek gelirli ülkelerde 100 bin canlı doğumda 11'dir. Anne ölüm riski, 20 yaşın altındaki gebeliklerde gebelik sayısı ve sıklığı fazla olan kadınlarda yüksektir. Ölümlerin ise gebelik sürecinde, doğum sırasında ve sonrasında meydana gelen şiddetli kanamalar, enfeksiyonlar, hamilelik sırasında yüksek tansiyon, güvenli koşullarda yapılmayan küretaj komplikasyonları gibi önlenebilir veya tedavi edilebilir sebeplerden olduğu vurgulanmaktadır." şeklinde konuştu.
"Şanlıurfa'da anne ölümleri batı illerine oranla daha yüksektir"
Doğu illerinde Batı'ya oranla anne ölümlerinin fazla olduğunu belirten Ünal, "Sağlık Bakanlığı (SB) 2017 Sağlık istatistik verilerine göre, ülkemizde ortalama Anne ölümleri 100 bin doğumda 14,7 iken, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde 24,5, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 22,1 gibi doğu illerinde hayli yüksek oranlardadır. DSÖ verilerine göre ise Türkiye de 100 bin canlı doğumda 17 anne ölümü yaşanırken, yakın ülkelerden Türkmenistan da 7, İran'da 16 olduğu, Norveç gibi Kuzey Avrupa ülkesinde 2 anne ölümü yaşandığı bildirilmektedir. Bu duruma göre ülkemiz Şanlıurfa gibi Doğu illerinde anne ölümlerinin Batı illerine göre daha yüksek olduğu ve bölgesel eşitsizliklerin giderilemediği görülmektedir." ifadelerini kullandı.
"2008 yılından beri Şanlıurfa'da kan merkezi yok"
Şanlıurfa'da 12 yıldır kan merkezi bulunmamasından dolayı kan ürünlerinin Gaziantep'ten tedarik edildiğini belirten Ünal, "Şanlıurfa'da 2008'den beri kan merkezinin bulunmadığı dolaysıyla trombosit gibi hayati kan ürünlerinin Gaziantep'ten ancak 24 saat içerisinde tedarik edilebildiği ifade edildi. Anne ölümlerinin en önemli sebeplerinden olan kanamaya bağlı doğum komplikasyonlarına müdahalenin gecikmesine sebep olacağı açıktır. Şanlıurfa Harran ilçesinde 2 kadın doğum uzmanı olmasına rağmen ameliyathane koşullarının yetersizlikleri yüzünden acil müdahaleler yapılamamakta olduğu ifade edildi." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de bebek ölümleri, bin canlı doğumda 9,1'dir"
Türkiye'de bebek ölümleri ile ilgili verileri paylaşan Ünal, "Dünya'da 2018'de, 15 yaş altındaki tahmini 6,2 milyon çocuk ve genç ergenin, çoğunlukla önlenebilir nedenlerden dolayı yaşamını yitirmiştir. Bu ölümlerin 2,5 milyonu doğumdan sonra bir ay içinde ölen çocuklardan,1,5 milyonu henüz birinci yaşını tamamlamamış bebeklerden oluştuğu DSÖ tarafından bildirilmektedir. Sağlık Bakanlığı 2017 sağlık istatistik verilerine göre; Türkiye'de bebek ölümleri, bin canlı doğumda 9,1'dir. Marmara Bölgesi'nde 7,1 iken Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise 12,9'dur. Doğumdan itibaren ilk bir ay için ölenlerin 1000 canlı doğum için 5,8 iken Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 8,1'dir. Ayrıca Avrupa Birliği ülke ortalamasına göre bebek ölümlerinin 1000 canlı doğumda 3,5 olduğu, bu durumda ülkemizde bebek ölümlerinin AB ülke ortalamasına göre yaklaşık üç kat daha fazla olduğu anlaşılmaktadır." diye konuştu.
"Kızamık vakaları 2019 yılında 5 kat arttı"
Kızamık vakalarının son yıllarda hızla arttığına değinen Ünal, "DSÖ verilerine göre, Türkiye'de 2017 yılı itibariyle toplam kızamık vaka sayısı 69'ken, 2018 yılında 510'a, 2019 yılının ilk 9 ayında maalesef 5,2 kat artarak 2 bin 666 vakaya ulaşmıştır. Bağışıklamada en önemli engellerin başında tam aşılı çocuk sayısının düşüklüğü, mülteci nüfusa ve mevsimlik tarım işçilerine verilen sağlık hizmeti ulaşımında yaşanan zorluklar, sağlık çalışanı sayısal yetersizliği, birinci basamak sağlık hizmetleri yönetiminde yaşanan sorunlar ve her geçen gün sayısı artan aşı reddi gibi sorunlar gelmektedir. Aşı redlerinin önlemek için meslek örgütümüzün hazırladığı ve önerdiği zorunlu aşı yasasının bir an önce yaşama geçirilmesinin önemli olduğunu bir kez daha vurguluyoruz." ifadelerini kullandı. (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)