"Kalemler kırılır ama asla satılmamalı"
Anadolu Spor Medyası ve Yazarlar Derneği Başkanı Akif Çelik, gazetecilik mesleğinin en zor ve stresli meslekler arasında yer aldığını söyleyerek, "Kalemler kırılır ama asla satılmamalı" diye dikkat çekti.
Ulusal ve yerel medyanın zor günler geçirdiğini belirten Malatya'daki gazeteciler, ülke genelinde şimdiye kadar 250'ye yakın televizyon ve gazetenin kapandığını geri kalanında kapanmayla yüz yüze kaldıklarına dikkat çekti.
Yayın organlarının kapanmasıyla Malatya'da yaklaşık 30, ülke genelinde ise yüzlerce basın çalışanının işsiz kaldıklarını belirten Gazeteciler, devletin bunlara istihdam sağlaması gerektiğini söyledi.
Sahip çıkılmadığı takdirde özellikle köklü bir tarihi olan yazılı basının tarihe karışacağını dile getiren gazeteciler, devletin yazılı basını teşvik edici adımları atması gerektiğini belirtti.
Gazeteciler, yerel medyanın ve hatta ulusal medyanın idarecilerin etkisinde kaldıkları için eleştiri haberlerini pek yapamadıklarını ve bazı gerçeklerin yazılamadığını dile getirdi.
Basın ve ifade özgürlüğünün toplumun inancına, mukaddesatlarına hakaret etme hakkına sahip olmadığını belirten gazeteciler, inanca ve mukaddesatlara yapılan hakaretlerin suç sayılması için meclisin bir an önce acilen düzenleme yapması talebinde bulundu.
Basın kartlarının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına geçmesiyle, Devletin çizgilerine uymayan medya mensuplarının kartları ya askıya alındığını ya da iptal edildiğini belirten gazeteciler, özellikle sarı basın kartından turkuaza geçişte müracaat eden birçok kişinin kartı güvenlik soruşturmasına takıldığına dikkat çekti.
"250'ye yakın televizyon ve gazete yayın organı kapandı"
'10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak başlayan Anadolu Spor Medyası ve Yazarlar Derneği Başkanı Akif Çelik, gazetecilik mesleğinin en zor ve stresli meslekler arasında yer aldığını söyledi.
Son zamanlarda Türkiye'de de ulusal kanal ve gazetelerin dahi kapatmayla karşı karşıya kaldığını dile getiren Çelik, "Şimdiye kadar 250'ye yakın televizyon ve gazete yayın organı kapandı. En son Malatya'da uydudan yayın yapan Vuslat TV, Vuslat Gazetesi ve Radyo Selam kapandı. Artık gazetelerin çok zorluklarla boğuştuğu bir dönemdeyiz. Yerel gazetelere baktığımızda geçmişte ilan üzerinden gidiyorlardı ilanlarda kısıtlı hale gelince artık çalışanların maaşlarını ödeyemez hale geldiler. Bir ticari müessese düşünün borçlarını ödeyemeyince kapatır. Tabi bizler açısından üzücü son zamanlarda Malatya'da 30 tane meslektaşımız işsiz kaldı. Bunlara bir çözüm bulmak lazım." diyerek yetkililere çağrıda bulundu.
"Kalemler kırılır ama asla satılmamalı"
Gazeteciliğin bir şantaj mesleği olmadığına dikkat çeken Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
Üstatlarımız zamanında bizlere şunu öğrettiler, 'Kalemler kırılır ama asla satılmamalı.' Senin yapacağın haber gündeme gelecek diye karşı tarafa zarar verecekse, bir ailenin yıkımına, dağılmasına ya da birilerinin intiharına neden olacaksa bu habercilik değildir. Gazeteci bir kere objektif olması lazım, objektifliği işini iyi yaptığının kanıtıdır. Ne iş yapsanız yapın ahlaklı yapmak lazım. Bir insan ahlaklı olmadığı zaman her türlü kötülüğü yapar.
"Son zamanlarda baktığımızda gerçekten doğru dürüst bir eleştiri bulamıyoruz"
Gazetecilerin yerel yöneticilerin etkisinde kaldığını söyleyen Çelik, "Çünkü her şey ekonomiye bağlı ekonomi yönden yetersiz kalındığında bir yerlere bağlı kalıyorsun. Bağlı kalındığında ise 'padişahım sen çok yaşa' gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Gerçekleri yazamıyorsun. Son zamanlarda baktığımızda gerçekten doğru dürüst bir eleştiri bulamıyoruz. Eleştiri yapılamadığı için eleştirilecek kişiler yaptıkları her işin sanki doğrudur intibaına uğruyorlar. Eleştiri aslında çok güzel bir şey, eleştiri bir hatanın düzeltilmesi adına yapılır. Geçmişte gazetecilik bir branş ve meslekti. Şimdi ise maddi durumu iyi olan holdingler ya da siyasi bir beklentisi olanlar ya bir televizyon ya bir gazete alıyor ya da yerel şartlarda bir TV bir gazeteye yıllık 15-20 bin TL destek sağladığı zaman artık eleştiri şansın olmuyor. Bu sadece yerel de kalmıyor Türkiye'de ve dünyada da etkisinde kalınıyor. Gazeteci öncelikle vatandaşın gözü, kulağı, dili olması lazım ve herkese eşit davranması lazım. Çünkü yaptığımız işin bir hesabı olduğunu, herkes gibi bizimde Allah'a hesap vereceğimizi, yaptığımız işin hem dünyada hem ahirette bizlere kazanç sağlayacağını göz önünde bulundurarak ve düşünerek yapmamız lazım. Çünkü çok ciddi bir iş yapıyoruz." diye dikkat çekti.
"Tüm ilanların basın üzerinden geçmesini istiyoruz"
Yerel basının birçok sorunu olduğunu belirten Net Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hanifi Evren, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde hala tutuklu gazeteciler var bu bir ayıbımız! Yerel basının sigorta ve dağıtım problemi var. Sigorta ve BAĞ-KUR primleri çok yüksek, kâğıt fiyatları çok pahalı. Basın İlan Kurumunun getirdiği bazı şartlar ise var, 5-6 kişiyi şart koşuyor. Veya kıdem şartı, bunlar yerel basını zor durumda bırakıyor. Bunun iyileştirilmesini istiyoruz. Son yasayla birlikte ihale ilanlarının verilmemesi sorunu var. Bu konuda düzenleme yapılmasını istiyoruz. Büyükşehir, valilik, ilçe belediyeleri, adliye, maliye ilanlarının hepsi basın üzerinden geçmesini istiyoruz ki basın güçlü ve kuvvetli olsun. İstihdama, habere etkisi daha iyi olsun. Basın ilan kurumu, 18 aylık kıdemi kaldırabilir. İşe girişten itibaren kıdem sayabilirse daha çok gazeteci yetişir, daha çok kişi istihdam olur. 18 aylık kıdem oldu mu basını bayağı zor durumda bırakıyor. Sigorta primleri, maaş, girdisi çıktısı stopajı yerel basını bayağı etkiliyor." diyerek yerel basının sıkıntılarını anlattı.
"Basın kartını sahada çalışanlar hak ediyor bunların alması lazım"
Basın kartı yönünde sıkıntı yaşadıklarını Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi kurulmadan önce daha rahat olduklarını söyleyen Evren, "Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi kuruldu, sanki biraz (basın kartı) göz ardı ediliyor. Basın çalışanlarının günü birlik talepleri giderilmiyor, onlara kolaylık sağlanmıyor. Basın kartını sahada çalışanlar hak ediyor. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi bir an önce devreye girip sahada çalışan gazetecilerin sorunlarını çözmesi gerekiyor." diyerek çağrıda bulundu.
"Meclisin, inançlara hakaretin suç sayılması için acilen düzenleme yapması lazım"
Basın ve ifade özgürlüğü sınırı hakaret karalama ve iftirayı kapsamadığına dikkat çeken Evren, "Meclisin, inançlara hakaretin suç sayılması için acilen düzenleme yapması ve suç kapsamına alması lazım. Kişilere hakaret oldu mu derhal dava açılıyor ama inançlara, mukaddesatlara yazılı ve görsel basında hakaret ediliyor ama bunun caydırıcı bir cezası yok. Bunun için Meclis, acilen kanun çıkarmalıdır. Hiçbir basın, ifade özgürlüğü, inançlara, mukaddesatlara hakaret etmeye sahip değildir." dedi.
Son olarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayan Evren, kendilerine başarılı sağlıklı ve huzurlu bir yaşam dileğinde bulundu.
"Ekonomik sıkıntının yanında personel ve kalifiye eleman sıkıntısı var"
Ekonomik sıkıntının yanında personel ve kalifiye eleman sıkıntısının olduğunu belirten Malatya Söz Gazetesi yöneticisi ve ortaklarından Mehmet Duran Özkan, "Gerçekten bu çok ciddi bir sorun. Basın Yayın Bölümü mezunları son dönemde çoğaldılar ama bunlarda geldikleri okullarda iyi bir eğitimden geçerek gelmiyorlar. Üniversiteyi bitiren birkaç basın yayın mezunu ile işe başladık ama sıkıntılar yaşadık. Haberi yazamıyor, haberi okuyamıyor ya da habere çeviremiyor. Türkiye'nin ulusal gazetelerinden Star ve Güneş gazetesi, 1 Ocak itibariyle yayın hayatına son verip kapattılar. Uydudan yayın yapan çok sayıda televizyon hızla kapanıyor, yüzlerce meslektaşımız kapı dışarı ediliyor. Bunlar ciddi bir problem. Devletin medyanın teşvik edilmesi konusunda bazı tedbirler alması gerekiyor." diye konuştu.
"Devletin sıfır sigorta primi gibi uygulamalar getirmesi gerekiyor"
Özellikle medya çalışanları ile ilgili sigorta primleri, çalışma koşulları ve ücretlendirme konularında ciddi teşviklerin olması gerektiğini belirten Özkan, şöyle devam etti:
Yerel anlamda teşvikler oluyor ama bu daha çok kısa süreli İş-Kur üzerinden başlatılıyor. 5 ay çalışanın ücretini karşılanıyor ama bu kesin çözüm değil, bunlar geçici çözümlerdir. Gazetelerin yaşamlarını sürdürebilmesi için ciddi anlamda devlet desteğine ihtiyacı var. Bu devlet desteği de doğrudan parasal bir destek gibi düşünülmemesi gerekiyor. Daha çok çalışanların sigorta ve özlük haklarıyla ilgili devletin karşılaması gerekiyor ya da 'sıfır sigorta primi' gibi uygulamalar getirmesi gerekiyor. Kâğıtta bir süspansiyon uygulayabilirler. Örneğin yerel gazetelerin tükettiği miktarlar Basın İlan Kurumuna gidiyor. Bu tüketilen rakamlar üzerinden indirime gidilebilir. KDV indirimleri düzenlenebilir. Satışta kâğıt KDV'si sıfırlandı ama gazete kâğıdı alınca yüzde 8 KDV veriyorsunuz. Boya, mürekkep alındığında yüzde 18 KDV veriyorsunuz. Bunlar ciddi rakamlar, bunlar sıfırlanabilir. Bu tür teşviklerle özellikle 'yazılı medyanın önü açılabilir' diye düşünüyorum.
"Basın kartlarını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yerine basın kuruluşlarının vermesi gerekir"
Basın kartlarının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yerine basın kuruluşlarının vermesi gerektiğini belirten Özkan, "Örneğin Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Federasyonu ya da bu alanda kurulmuş grupların vermesi gerekir. Ama bizim Türkiye'de devlet eliyle veriliyor. Devletin çizgilerine uymayan medya mensuplarının kartları ya askıya alınıyor ya verilmiyor ya da iptal ediliyor. Bu doğru değil, çalışanların eğer gazeteciyse ya da çalıştığı gazetenin kimliği ya da çalıştığı alanın kimliği üzerinden kendisine basın kartı verilmesi gerekiyor. Birçok insanın basın kartı iptal edildi. Özellikle sarı basın kartından turkuaza geçişte müracaat eden birçok kişinin kartı gelmedi, güvenlik soruşturması gibi alanlara takıldı. Aslında gazetecilerin güvenlik soruşturmasıyla basın kartı verilmesini çok doğru bulmuyorum." dedi.
"Bazı medya çalışanlarının haberlerinde inanca yaptıkları hakareti doğru bulmuyorum"
Bazı medya çalışanlarının yaptıkları haberlerde insanların inançlarına yaptıkları hakareti doğru bulmadıklarını söyleyen Özkan, "Haberciliğe haber mantığıyla bakılması gerekir. Haberciliğin inanç, mezhepsel ya da etnik kimlik üzerinden bakılması doğru değil. Basın özgürlüğü sonsuz bir özgürlük değil özellikle bireylerin hakları söz konusuysa buna çok dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"Siyasiler ya da kentin erkanı ile ilgili eleştiri haber yaptığınızda çeşitli problemlerle karşılaşabiliyorsunuz"
Her gelen iktidarın basını formatlamak istediğini dile getiren Özkan, "İktidarın kendisinin istediği şekilde haberlerinin yapılmasını istiyor. Özellikle Batı'da medya sektörünün düştüğü ekonomik krizden dolayı medyayı formatlamak çok zor olmuyor. Siyasiler ya da o kentin erkânını haber (eleştiri haber) yaptığınız zaman çeşitli problemlerle karşılaşabiliyorsunuz. Geçmiş dönemlerde oldu. Özellikle bazı gazetecilerin valilerle, emniyet müdürleriyle, belediye başkanlarıyla sürtüşmesi sonucu tutuklamalar, gözaltına alınmalar ya da işini yapabilmesi önünde ciddi engellerin oluşturulduğuna rastladık. Bunlar haberlere de konu oldu. Yerelde bunlara çok rastlıyoruz. Zor bir iş yapıyoruz. İnsanlarla kaşı karşıya olduğunuz için her an sizi suçlayabildiği, her an yargılayabildiği bir meslek. Özellikle tarafsız yayıncılık anlamında eğer siz kendisine dokunuyorsanız onun nazarında tarafsız gazeteci değilsiniz ama başkasına dokunsanız sizi över, o zaman tarafsız gazeteci oluyorsun." şeklinde konuştu.
"Bir gazeteci rastgele yetişmiyor"
Bir gazetecinin rastgele yetişmediğini dile getiren Malatya Sonsöz Gazetesi sahibi Ali Er, "Türkiye'de bir sürü iletişim gazetecilik okulu açılmış. Fakir fukaranın çocuğu gidiyor, bin bir zorlukla okulu bitiriyor. Büyük bir hayalle dönüp gazeteci olacağım diyor ama döndüğünde bir sıfırla karşılaşıyor. Çünkü bu sektörün mesafesi gittikçe daraldı okulları çoğaldı. Asgari ücretle bizde çalışan gazetecilik mezunu arkadaşlara maaşlarını verdiğimde yerin dibine giriyorum, utanıyorum. Çünkü verdiğiniz asgari ücret! Bundan fazlasını da veremiyorsun. Bir de asgari ücreti bulamayanlarda var. Durum çok vahim, devletin buna bir el atması lazım. Devletin bir sürü kuruluşu var, bunların mesleği ile ilgili birimler açıp iletişim mezunu arkadaşları istihdam etmeleri lazım. Teknolojinin ilerlemesiyle insan gücüne duyulan ihtiyaç azaldığı için gazeteci arkadaşlara da iş kalmıyor, durum vahim. Türkiye genelinde basılı gazetelerin çoğu kapandı, kalanlarda kapanmaya doğru gidiyor." diye dert yandı.
"Kanada'dan gelen kâğıtla gazete basıyoruz"
Er, "Ülke olarak SEKA Kâğıt Fabrikamız vardı yabancıların oyununa gelerek 'size dışarıdan daha ucuza mal edeceğiz' diye fabrikayı kapattılar. Kanada'dan gelen kâğıtla gazete basıyoruz. Yerel gazetelerin ayakta kalabilmesi devletin sübvanse olması lazım. Ya da buna bir çözüm bulması lazım." diyerek çağrıda bulundu.
"Yerel basın yerel yöneticilerin etkisinde kalıyor"
Yerel basının yerel yöneticilerle karşı karşıya gelmemek için bazı haberleri göz ardı ettiklerini belirten Er, "Çünkü oradan reklam alabilmek için ayakta durabilmek için bazı haberleri gözden kaçırıyorlar. Bunu kabul etmek lazım. Yerel gazeteler o şehrin gözü kulağı, ağzı… Örneğin bir belediye başkanının hatasını yazdığı zaman o belediye başkanının gocunmaması lazım. Kendisini toparlaması lazım. Örneğin bir belediye başkanı ya da daire amiri her şeyi bilecek değil, yanlarında binlerce adam çalışıyor. Bir yerde ya da bir serviste bir hata olduğu zaman gazete bu hatayı yazdığında, oda görmüş olur ve o hatayı gidermiş olur." dedi.
Er, son olarak tüm Medya çalışanlarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak kendilerine başarılar diledi. (Mehmet Aslan-İLKHA)