Irak Parlamentosu'nun kararı "Yerinde bir karar"
Kasım Süleymani'ye yönelik ABD suikastının ardından toplanan Irak Parlamentosu, ABD askerlerinin ülkeden çıkarılmasına karar verilmesini değerlendiren siyasetçiler, kararın yerinde olduğunun altını çizdiler.
Geçtiğimiz hafta ABD, Uluslararası Bağdat Havalimanı'ndaki suikastında İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani'nin hayatını kaybetmesinin ardından toplanan Irak Parlamentosu, ABD askerlerinin ülkeden çıkarılmasına karar verilmesini İLKHA'ya değerlendiren HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir ile Saadet Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, Irak Parlamentosu'nun kararının yerinde olduğunu açıkladılar.
Kasım Süleymani suikastının, devlet terörünün uç noktası olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir, "Irak'ın başkenti Bağdat'ta Amerikan terörizmiyle Kasım Süleymani'nin katledilmesi, bize göre, Amerika devlet terörizminin ulaştığı uç bir noktadır. Bundan sonra özellikle Ortadoğu'da yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz. Amerika ve siyonizm iş birliğinin ortaya koyduğu bir konsept var. Bu olay da şunu göstermektedir ki bundan sonra Amerika-siyonizm iş birliğinin doğurduğu konsept bundan sonra yeni bir süreç içerisine girecektir. Bu süreci şöyle özetleyebiliriz. Bugünden itibaren artık muhaliflerini hiç çekinmeden ve kimseyi hesaba katmadan, hiçbir ülkenin bağımsızlığını, egemenliğini hesaba katmandan ve düşünmeden bütün muhaliflerini askeri yöntemlerle bulundukları her yerde ortadan kaldırmak için bir süreç başlatılmış oldu. Bu süreç onların Ortadoğu'da vardıkları gücün büyüklüğünü göstermesi açısından ve bununla beraber İslam coğrafyasının Müslümanların parçalanmışlığı, ihtilafları ve birbirine düşmelerinin ortaya çıkardığı acı bir sonuç olarak da okumak gerekir." dedi.
"Irak Parlamentosu kararının isabetli olduğunu düşünüyoruz"
Demir, "Irak Parlamentosu'nun aldığı karar henüz tam bağlayıcı değildir. Hükümetin bunu onaylaması lazımdır. Biz parti olarak ilk günden beri dış müdahalelerin askeri güçlerin başka ülkenin içerisinde bulunması onların içişlerine müdahale etmelerinin karşısındayız. Bu konuyla alakalı sık sık açıklamalar yaptık. Suriye üzerinden bu konuyu defalarca dile getirdik. Irak için de ifade ettik. Irak'ın bu hale gelmesinin en önemli sebebi; Amerika'nın Irak işgali ve ondan sonrasında meydana gelen gelişmelerdir. Irak'ın geldiği noktanın da en önemli sebebi bize göre Amerika'dır. Dolayısıyla her ne kadar Amerikan askerlerinin çıkarılması özelinde alınmış bir karar olmasa dahi özelikle Kasım Süleymani'nin katledilmesinden sonra bu kararın alınması, dünya, daha çok Amerikan askerinin çıkarılmasıyla ilgili olduğunu düşünüyor. Biz bu kararın isabetli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Amerika'nın orada çok ciddi bir askeri gücü vardır. Üslerle her tarafı donatmışlardır. Irak'ın içerisinde bulunan Amerika'nın askeri varlığı, hem Irak halkını ve bununla beraber bölgeyi, İran ve diğer komşu ülkeleri de tehdit edecek noktaya gelmiştir. Dolayısıyla bölge Amerika'nın bu ciddi gücünü kaldırabilecek bir durumda değildir. Bu gücün bölgeyi daha da karıştıracağı, saldırıların devam edeceği, katliamlar yapacağı ve kan akıtacağını okuyabiliyoruz. Bu açıdan alınan karar isabetlidir. İnşallah devamı gelecek ve Amerika ülkeden çıkarılacaktır." ifadelerini kullandı.
"Nükleer anlaşmadan çekilen İran değil, Amerika'dır"
İran'ın nükleer enerji anlaşmasından çekilmesiyle ilgili de konuşan Demir, "Nükleer anlaşmadan çekilmek her hâlükârda dünya için bir kayıptır. Nükleer silahların karşısında olmak bunu gerektiriyor. Nükleer silahların dünyaya kazandıracak bir şeyi yoktur. Bu temel bir perspektifimizdir. Bununla beraber İran'ın 5+1 ülkeleriyle imzaladığı bir anlaşma vardı. Gerek uluslararası atom enerjisi gerekse Birleşmiş Milletlerin yaptığı denetimler, İran'ın bu antlaşmayı ihlal ettiği ile ilgili herhangi bir bulguya ulaşılmadığı yönünde açıklamalar yapıldı. Dolayısıyla Amerika, Trump sonrası bu anlaşmayı bozan ülke oldu. Anlaşmayı tek taraflı bozdu ve imzasını geri çekti. Dolayısıyla anlaşmadan çekilen İran değil, Amerika'dır. Ancak geldiğimiz nokta itibarıyla niye çekildi? Bunun değerlendirilmesi lazım." dedi.
"İran'ın elinde bir nükleer silah olup olmadığı noktasında da herhangi bir bulgu yok"
Açıklamasının devamında Demir, şunları kaydetti:
"Bugün İran kendini ciddi bir tehdit ve askeri kuşatma altında hissediyor. Bu kuşatmayı yapanların başında Amerika, israil, İngiltere ve benzeri ülkeler gelmektedir. Bu müttefik ülkelerin hepsinde çok ağır ve gelişmiş silahlar var. Bunlar herhangi bir denetime de sahip değildir, denetlenemiyorlar da. Ve bu silahlar her geçen gün biraz daha geliştiriliyor. Bu nedenle denetimin sadece İran'a yüklenmesi, adalet noktasında ciddi bir haksızlıktır. İran'ın elinde bir nükleer silah olup olmadığı noktasında da herhangi bir bulgu yok. İran zaten kabul etmiyor. Dünya bugüne kadar İran'ın elinde bir nükleer silah varlığını ispatlayamamış, buna rağmen çok ciddi bir ambargoya maruz bırakması haksızlıktır. Amerika baskıları ve dayatması neticesinde İran'ın anlaşmadan çekilmesi bize göre haklı bir gerekçedir." şeklinde konuştu.
"Nükleer denetimler Amerika'ya, israile ve İngiltere'ye de yapılmalıdır"
Demir, "Eğer nükleer alanda adil bir denetlenme yapılacaksa sadece İran'a değil bu herkese yapılmalıdır. Denetimler Amerika'ya, israile ve İngiltere'ye de yapılmalıdır. Kim bu silahlara sahipse ve geliştirme potansiyeline sahipse hepsinin denetime tabi tutulması lazımdır. Ancak bugün İran çok ciddi bir şekilde kuşatılıyor, saldırıya uğruyor ve elinde bir nükleer güç olduğu da ispatlanmadığı halde bu kadar ambargo ve denetime tabi tutuluyor. Diğer ülkeler ise bunu rahatlıkla geliştirebiliyorlar. Nükleer silahların varlığını inkâr etmiyorlar. Yeri geldikçe de tehdit olarak kullanıyorlar. En son Netanyahu'nun bir açıklamasında elindeki nükleer güçten söz etti. Bu sözler, bilinçli olarak ifade edilmiş bir mesajdır. Dolayısıyla İran'a bu konuda çok ciddi bir haksızlığa tabi tutulmaktadır. Çekim hakkına sahiptir ancak şunu da ifade etmekte fayda var. Her hâlükârda nükleer silahların denetim altında tutulması lazımdır. Dünya sadece İran üzerinde değil bunu adil bir mekanizmaya oturtarak sağlamalıdır. Bununla beraber İran, 'Üzerindeki ambargoların kaldırılması ve müzakereye dönüştürülmesi noktasında bir adım atılacaksa biz yine müzakereye hazırız ve anlaşmaya uyacağımızı taahhüt ediyoruz.' diye açıklamalar da yapmışlardır. Bu da bu açıdan sevindiricidir." diye konuştu.
"Amerika bölgedeki halkı birbirine düşman edecek şekilde fitne tohumlarını atmış"
Saadet Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, "Amerika güçlerinin özellikle 1991 yılından sonra bölgede atmaya çalıştığı bütün adımların temelinde; bölgedeki halkı birbirine düşman edecek şekilde aralarında fitne, kin ve nefret tohumlarını ekerek bölgeyi daha fazla karıştırmaktı. Bugün Irak Parlamentosu'nun almış olduğu karar, gerçekten bu anlamda hayata geçirilip geçirilemeyeceği henüz kafalarımızda netleşmemiş olsa da en azından sembolik olsa dahi önemlidir. Irak halkının iradesi, Amerika güçlerini artık kendi topraklarında istemediğinin parlamento kararıyla resmen ilan edilmiş olmasını önemli bir aşama olarak görüyoruz. Bu saatten sonra Irak'ta hükümet, parlamento ve kanaat önderleri dahil kendi topraklarında Amerikalıların sadece çıkar çatışması üzerine kurguladıkları bu durumdan ülkelerini kurtarmaları gerekir. Bir an önce kendi iradeleriyle şekillendirdikleri bir süreci başlatmaları gerekir diye düşünüyorum." dedi.
"Amerika'nın orada bulunması meşru değildir"
Amerika'nın Irak'ta olması meşru olmadığının altını çizen Kaya, "Bir meşru durum vardır, bir de gerçek durum vardır. Amerika'nın orada bulunması meşru değildir ama sonuç itibarıyla gerçektir. Şimdi toplum bu ikisi arasındaki çıkmazı yaşayacak. Bu bir süreç… bugün hemen karar alındı yarın Amerika askerlerinin oradan çıkmasının gerçekleşmesi çok mümkün görülen bir şey değildir. Çünkü onların mantığının temelinde maddi olarak orayı sömürmek ve oraları tamamen altüst edecek bir zihin yapısı olduğu için bunu beklemek çok akılcı değil ama zaman içerisinde bu ilk adımın sonuçlarının mutlaka alınacağına dair bizde bir düşünce var. Bunun önemli bir adım, önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
"Amerika uluslararası hukuku çiğnemiştir"
Irak'taki suikastın uluslararası hukuka ve ABD anayasasına aykırı olduğuna dikkat çeken Kaya, "Irak'ta yaşanan olay, uluslararası hukuka ve Amerika'nın anayasasına da aykırıdır. BM'de tanınan ve bilinen bir devletin, resmi devlet görevlisinin başka bir ülke topraklarında bu şekilde bir operasyon ile katledilmesi bırakın işin bölgedeki etkisini, sosyal açıdan ortaya çıkardığı sorunlar açısından bile uluslararası hukuka aykırıdır. Bağımsız bir devletin topraklarında, başka bir bağımsız devletin bir devlet görevlisinin bu şekilde, bir operasyon ile katledilmesinin anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yok. Amerika önce uluslararası hukuku çiğnemiştir. Kendi içlerinde tartışmalar da yaşanıyor. Trump, 3 Kasım tarihinde yapılacak olan Amerika seçimleriyle ilgili iç kamuoyundaki azil sürecini atlatmak adına böyle bir oyun ve algı yaptığını düşünüyorum." şeklinde konuştu.
"Dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun kültürel varlıklar insanın ortak hafızasıdır"
Son olarak Kaya, "İnsanlığa yapılacak en büyük kötülüklerden bir tanesi insanlığın hafızasını silecek bu tür işleri ve tehditleri yapmaktır. Bugün dünyada kültürel varlıkları korumak adına öyle veya böyle az veya çok bir irade var. Dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun kültürel varlıklar insanın ortak hafızasıdır. Amerika bunları tehdit ediyor. Bu nasıl uluslararası hukuka aykırı ise, Amerika'nın bu tehdidi de insanlık hafızasına aykırı ve insanlık hafızasını reddeden, tamamen ben merkezli ve kendisi dışındaki hiçbir şeyi dikkate almayan çıkarcı, popülist ve anlamsız bir hareket olarak görüyorum." ifadelerini kullandı. (Mehmet Sait Çelik, İbrahim Sevgili-İLKHA)