Hamzalı katliamı ve Kürt halkının Dehhak'ı PKK
Kuruluşundan bu yana çok sayıda katliama imza atan Kürt halkının Dehhak'ı PKK’nin, Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Hamzalı köyünde gerçekleştirdiği katliam, hafızalardan silinmedi.
PKK'nin, 1980 ve 1990'lı yıllardan bu yana gerçekleştirdiği katliamlar hafızalardan silinmedi. 1978'de kurulan PKK, ilk saldırılarını Siirt'in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerinde 15 Ağustos 1984'te gerçekleştirdi. O saldırı, Türkiye'de bir dönemin başlangıcı oldu.
PKK, kimi zaman mazlum halkı çocuk, kadın ve yaşlı demeden köy meydanlarında topluca katletti, kimi zaman da camileri basarak vahşi saldırılar gerçekleştirdi.
PKK’nin halka yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda hedef gözetmemesi, çocuk ve kadınları da bu saldırılarda katletmesi, binlerce aileye hafızalardan silinmeyen acılar yaşattı.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesinin kırsal Hamzalı Mahallesi'nde 6'sı çocuk, 9'u kadın 23 kişinin PKK'lilerce katledildiği iki saldırı, 24 yıldır hafızalardan silinmedi.
Hamzalı Mahallesi'nde 1 Ocak 1995'te bomba ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda 19 kişi hayatını kaybetti. Hamzalı'ya 5 Mart 1995'te düzenlenen ikinci saldırıda da 4 kişi katledildi.
Söz konusu katliam, PKK’nin kanlı geçmişini bir kez daha hatırlattı.
PKK’nin o katliamlarından bazı örnekler:
Ortabağ Katliamı
22 Ocak 1987’de Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortabağ köyünde, bir düğün evine PKK’nin gerçekleştirdiği bombalı saldırıda 2’si çocuk, 4’ü kadın 8 köylü katledildi. Düğün evinin damına çıkan PKK’liler, düğündeki halka el bombalarıyla saldırmış, katliam yaşanmıştı. 8 kişinin öldüğü katliamdan 15 kişi ise yaralı olarak kurtuldu. PKK’nin yayın organı ölen çocuk ve kadınların korucuların aileleri olduğunu belirterek saldırıya meşruiyet kazandırmak istedi.
Başyurt (Zaxuran) köyü Efeler (Gündikêporti) mezrası katliamı
23 Ocak 1987 tarihinde Mardin’in Midyat ilçesinde PKK, 10 sivili katletti. Saldırıda 4 çocuğunu ve eşini kaybeden Emine Akçay, "Eşim ve 4 çocuğumu gözümün önünde acımadan katlettiler. Olay anında ben evin dışında olduğum için kurtuldum. Önce el bombası attılar. Daha sonra evimi taradıklarını gördüm. Çocuklarımın en büyüğü 7 yaşındaydı. Kızlarım ise bir buçuk, 3 ve 6 yaşındaydılar. Bana evlat acısı yaşattılar. Allah da onların canına kıysın. İnşallah onlar da ölüm acısını yaşarlar." dedi.
Pınarcık köyü katliamı
20 Haziran 1987’de Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyünü basan PKK, 16’sı çocuk, 6’sı kadın, 8’i erkek toplam 30 insanı öldürdü. Saldırıda eşi, 5 çocuğu, 2 kardeşi ve yeğenlerini kaybeden Şeyhmus Yavuz, 20 Haziran 1987 akşamı PKK’lilerin 3 koldan köye saldırdığını söyledi. O tarihte kendisinin korucu olduğunu anlatan Yavuz "Mermimiz tükenince köyün içine girdiler. Eşim ile çocuklarımın da arasında yer aldığı 30 kişiyi katlettiler." dedi.
Yuvalı (Anıklı) köyü Haraberk mezrası katliamı
8 Temmuz 1987 tarihinde, Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Yuvalı (Anıklı) köyü Haraberk mezrasına saldıran PKK’liler aynı aileye mensup 7’si çocuk 2’si kadın 9 kişiyi katletti. Aynı saatlerde bir başka PKK’li grup, Yuvalı köyüne 20 dakika uzaklıktaki Peçenek köyünü basarak, kadın çocuk ayırmaksızın 16 kişiyi kurşuna dizdi. Yuvalı köyündeki katliamdan sonra, köye başsağlığı için giden civar köylülerin bulunduğu minibüs, PKK’liler tarafından Yuvalı-Midyat yoluna döşenen mayın sonucu havaya uçtu. 3 kişi öldü, 13 kişi yaralandı. PKK, kendi yayın organı olan Serxwebun’un 1987 Temmuz sayısında katliamı üstlendi.
Çiftekavak mezrası Katliamı
21 Eylül 1987 tarihinde, Şırnak’ın Güneyce köyü Çiftekavak mezrasını basan PKK’liler, 2’si hamile 5 kadın, 4’ü çocuk 11 kişiyi katletti, 2 kişiyi ağır yaraladı. Akşam saat 21.00 sıralarında Şırnak’ın Güneyce köyüne 8 kilometre mesafedeki 3 haneli Çiftekavak mezrasına gelen silahlı 25 kişilik PKK’li grup, önce Rıfat Güngör’e ait üç eve birden el bombaları attı. Daha sonra evlere girerek içeridekilerin üzerine otomatik silahlarla kurşun yağdırdı. Baskından yara almadan kurtulan Huri Güngör adlı kız çocuğu, “Önce evimize birkaç adam girdi. Ellerinde silah vardı. Babama “Oğlun Ahmet nerede, onu niye bize vermiyorsun?” diye sordular. Sonra bağırıp bize ateş ettiler. Annem, babam, amcam, dedem öldü. Sonra da gittiler. Sonra da asker geldi.” ifadelerini kullandı. PKK kendi yayın organları olan Serxwebun’un Eylül 1987 sayısında bu katliamı üstlendi.
Yağızoymak katliamı
28 Mart 1988'de ise PKK mensupları Şırnak'ın Yağızoymak köyüne saldırdı. Bu kez hedeflerinde köyün çobanları vardı. PKK’liler 9 çobanı boğarak öldürdü. Örgütten yapılan açıklamada, çobanların köy korucusu olduğu için öldürüldüğü iddia edildi.
Behmenin mezrası katliamı
9 Mayıs 1988 tarihinde Nusaybin ilçesine bağlı Taş köyünün Behmenin mezrasına baskın yapan PKK’liler aynı aileden 8’i çocuk, 2’si kadın 11 kişiyi öldürdü. Aynı aileden çok sayıda insanın katledildiği olayda hayatını kaybedenlerin isimleri şu şekildeydi: Ayşe Çelik (2 aylık), Fikriye Çelik (2), Narine Çelik (3), Fadime Çelik (5), Müslüme Çelik (7), Niyazi Çelik (9), Abdurrahim Çelik (12), Ziver Çelik (15), Hatice Çelik (35), Abdulkerim Çelik (47) ve Feride Bozkurt (40).
İkiyaka (Satê) köyü katliamı
PKK’nin, Doğu ve Güneydoğu'da Kürt halkına yönelik yaptığı sayısız katliamlarından biri de 24 Kasım 1989'da Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi İkiyaka (Satê) köyünde yaşandı. PKK’nin gerçekleştirdiği katliamda; Elif, daha bir yaşına bile gelmemişti. Mustafa 2, Halime 4, Rıfat 3, Cebrail 5 yaşlarındaydı. Çocuk, yaşlı, bebek, kadın demeden 28 kişi hunharca katledildi. Hava karardığında köy yakınlarına sızan PKK’liler önce koyun otlatan Kemal Doğan, Mehmet Reşit Aykut, Abdurrahman Gezginci, Mehmet Kırbış ve Ekrem Boz isimli çobanları yakaladı. 24 Kasım akşamında PKK tarafından gerçekleştirilen baskında ilk olarak Aykut ailesinin evine roketatar ve el bombaları atıldı. Ev otomatik silahlarla tarandıktan sonra kadın ve çocuklar bir araya toplanıp üzerlerine ateş açılarak hunharca katledildi. İkiyaka katliamında hedef alınan Aykut ve Boz ailelerine ait 300 koyun da PKK’liler tarafından götürüldü.
Çevrimli katliamı
Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli köyüne, 10 Haziran’ı 11’ine bağlayan gece, saat 23.00 sıralarında, 50 kişi oldukları bildirilen bir grup Pkk’li tarafından baskın düzenlendi. Korucu başı olan ve yörede “Bahattin Ağa” olarak tanınan Bahattin Aktuğ’un köyü Çevrimli’yi PKK’liler üç koldan sardı. Köy korucuları ile PKK’liler arasında yaklaşık iki saat süren çatışma çıktı. Bu arada bir grup PKK’li daha önceden belirlenen korucu evlerine yangın bombaları ve roketatarlarla saldırdı. Korucu evlerinde bulunan ve çoğu kadın ve çocuk olan 27 kişi yanarak öldü. Ölenlerin 4’ünün korucu olduğu öğrenildi. Baskında 6 köylü yaralanırken, 1 PKK’li de korucuların açtığı ateş sonucu öldürüldü. Baskında yaralanan 5 yaşındaki Sait ile 3 yaşındaki Selahattin Kayra, Hatice Kayra, Halime Kayra, Hürmiye Kayra, Hacı Öner, Sait Öner Siirt Devlet Hastanesinde tedaviye alındı. Sait Kayra tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Pazarcık ve Çağlayancerit katliamları
14 Temmuz 1991 yılında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Çağlayancerit ilçelerine bağlı köyleri basan PKK’liler 9 kişiyi yakarak katletti. Otomatik silahlar ve bombaların kullanıldığı katliamda hayatını kaybeden, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 9 kişinin cenazesi daha sonra ateşe verildi. PKK'nin merkezi yayın organı Serxwebûn'da cinayetlerde gerekçe olarak 'ajanlık ve muhbirlik' gösterildi. Sindirme ve baskı için öldürülen bu insanların listesi ise hiç çekinmeden yayınlandı.
Sütlü mezrası katliamı
11 Haziran 1992 tarihinde Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir minibüsü durduran PKK, araçtan indirdiği 13 kişiyi kurşuna dizerek katletti. Saldırıda ağabeyini kaybeden Kokarsu köyü sakinlerinden Zemirhan Işık, 1992 yılında Sütlü mezrasında akşam geç saatlerde ağabeyinin de aralarında bulunduğu 13 kişinin katledildiğini anımsattı. Kendilerine haber verilmesi üzerine olay yerine gittiklerini, ağabeyi ile sıraya dizilen 13 kişinin katledildiğini gördüklerini anlatan Işık, "11 Haziran 1992'de ağabeyim kendisine ait minibüsle Sütlü mezrasına yolcu götürdü. Ağabeyim ve yolcuları öldürdüler. Gece bunları taramışlar. Kurban Bayramı izninden dolayı köye gelen ağabeyim, bayram akşamı yolcularını mezraya götürürken olay yaşandı. Mezradakilerin bildirmesi üzerine olaydan gece haberimiz oldu. 13 kişinin öldürüldüğünü söylediler. Olay günü il dışındaydım. Diğer ağabeyim oraya gittiğinde araç çalışır ve farları açık vaziyetteymiş. Ağabeyimi ve yolcuları minibüsten indirip yaklaşık bir kilometre ileriye götürerek hepsini sıraya dizip katletmişlerdi. Hepsi o köyden değildi. Siirtli bir çoban, Güroymaklı bir imam, Hizan ve Mutkililer vardı. Hiçbirini sağ bırakmamışlardı." ifadelerini kullandı.
Susa köyü katliamı
90’lı yıllarda ise PKK bölgede, özelde İslami hassasiyet sahibi kimselere yönelik gerçekleştirdiği katliamların şiddetini artırarak, artık camilerde de katliam yapmaktan geri durmadı.
Kürdistan coğrafyasının yaşanmış katliamlarından olan “Susa Camii Katliamı" PKK’nin işlediği en vahşi katliamlardan biri olarak öne çıktı. Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı olan Susa (Yolaç) köyünün mescidinde ibadet eden Müslümanlar, 26 Haziran 1992 yılında, yatsı namazından sonra köy camiinde PKK tarafından kurşuna dizildi. Katliamda 10 Müslüman mazlumca şehit edilirken, 5 kişi de yaralandı. Asker elbiseleri giyerek köye baskın yapan PKK'li grubun, köyün camisinde işlediği bu vahşi katliamın acısı, aradan geçen 26 yıla rağmen halen taptaze.
Susa Katliamı, Kürdistan topraklarında, İslam'a düşmanlığın, İslam'ın kutsiyetlerine tahammülsüzlüğün, İslam'ın şiarlarına karşı küstahlığın ve dinine bağlı Müslümanlara duyulan kin ve adavetin mücessem hali olarak ortaya çıkmıştı. Katliamda caminin avlusu kan gölüne dönmüş, insanlık bir kez daha büyük bir vahşete tanıklık etmişti.
Susa katliamında Hacı Ahmet ve oğlu Muhammed Emin Kantar, Zeki, Medeni, Said ve Meki Fidancı kardeşler, Muhammed Ali Uslu, cami imamı olan Abdulhalik Ugaş, Adnan Kantar ve Hüseyin Çetinkaya şehit olmuş, 5 kişi ise yaralanmıştı.
Cevizdalı (Hewek) köyü katliamı
21 Ekim 1992 tarihinde, Bitlis’e bağlı Cevizdalı köyünü gece vakti basan PKK, 8’i çocuk olmak üzere 30 kişiyi katletti, 20 kişiyi de yaraladı. Kadın ve çocukları rehin alarak geçici köy korucularına silahlarını bıraktırmak isteyen PKK’liler, bölgeye sevk edilen askerin gelmesiyle köyü ateşe verdi ve 13 korucuyu yanlarına alarak kaçtı. Köylülerin ifadelerine göre; Hevektepe yönünden Cevizdalı’na gelen 100 kişilik PKK grubu, halkı köy meydanında topladı. PKK’liler, Hacı Sayit isimli bir yaşlıya konuşma yaptırarak, koruculardan silahlarını teslim etmelerini istedi. Buna itiraz eden 4 korucu orada öldürüldü. Bu sırada Ormanbağı Karakolu’ndan bölgeye sevk edilen askerler, daha önce pusuda bulunan PKK’liler ile çatışmaya girdi. Silah seslerini duyan köy içindeki PKK’liler de paniğe kapılarak topladıkları köylüleri kurşuna dizdi.
Başbağlar katliamı
Takvim sayfaları 5 Temmuz 1993'ü gösterirken Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKK, bir kez daha necis ellerini müminlerin kanına bulaştırdı. Başbağlar Camisi'nde akşam namazı vaktinde başta cami İmam Hatibi Adil Hoca olmak üzere 28 Müslümanı hunharca katleden PKK, daha sonra köyü ateşe verdi. 5 kişi ise ateşe verilen evlerde yakılarak katledildi. Kadınların ziynet eşyalarını da yağmalayan PKK, geride 70 yetim ve enkaza dönüşmüş bir köy bıraktı. Olaydan sonra bölgede yapılan incelemede, 584 boş kovan bulunması yaşanan vahşeti gözler önüne serdi.
Katliamın görgü tanıklarından biri o günü şöyle anlattı: "Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin köyü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatırken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı açmadım. Dönüp gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık. Pencereden baktım, komşumun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyince evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itip kaktılar. Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan da evleri ve arabaları yaktılar. 28 kişiyi gözlerini kırpmadan öldürdüler. Köyümüz sabaha kadar yandı. Telefon olmadığı için kimseye haber de veremedik."
Derince köyü katliamı
Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Derince köyünde 21 Ekim 1993'te PKK'liler okul bahçesinde 13'ü çocuk 22 kişiyi kurşuna dizdi. Köyü basan PKK'li bir grup, Erdem ailesinden aralarında 3 aylık bir bebek ve hamile kadınların da olduğu 22 kişiyi katletti. Katliamın tanıklarından Zaman Erdem, eşi, 3 çocuğu, annesi, ağabeyi ve yeğenlerinin de bu katliamda hayatını kaybettiğini söyledi.
Halkın o dönemde iki ateş arasında kaldığını ifade eden Erdem yaşadıklarını şöyle anlattı: "O dönemde ben de köy korucusuydum. Köy korucusu olmayan insanlar devletin zulmüne uğruyordu. Korucu olduğunda da PKK tarafından zulme uğruyordu. İki ateş arasında kalan bizler, bir yanda köyümüzü korumak, bir yanda da geçimimizi sağlamak için korucu olduk. Katliamın yapıldığı gün nöbetteydim. O güne kadar ne devletle ne de PKK ile bir çatışmamız olmamıştı. Akşam saatlerinde birden köyden silah sesleri yükseldi. Köyün etrafı sarılmıştı. Ağır silahlarla köy, ateş çemberine alınmıştı. Bizler de ateşe karşılık verdik. Mermiler yağmur gibi üzerimizden geçiyordu. Fakat çocuklarımızı okulun önünde toplayıp taradıklarından haberimiz yoktu. Okulun bulunduğu köyün girişine doğru koştuğumda yengemi kanlar içinde yerde gördüm. Okulun önüne doğru gittim ve gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Kadınlar ve çocukların cesetleri üst üste yığılmıştı. Okulun önü adeta mezbahaneye çevrilmişti. Annesinin kucağındaki 3 aylık bebeklere dahi kurşun sıkılmıştı. Yaralıların feryatları duyuluyordu. O manzara karşısında kendimden geçerek bayıldım. O katliamda İstanbul'dan buraya misafirliğe gelen amcamın kızı ve beraberindeki iki çocuğu da katledildi. O gün çatışma üç buçuk saat sürdü. Ama askeri birlikler zamanında gelmedi. "
Olayda yakınlarını kaybeden Rukiye Erdem ise o günün dehşet anlarını şöyle anlattı: "Akşam dokuz civarıydı. Evde oturuyorduk, birden silah sesleri yankılandı. Dışarı çıktım, feryatlar yükseliyordu. Sesin geldiği okulun bahçesine doğru gittim. Orada gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Orada toplanan çocuk, kadın hepsi taranmış, kanlar içinde, cesetler üst üste yığılmıştı. Bu durum karşısında feryat ederek bağırmaya başladım. Cesetlerin içinde yüzüstü yere uzanmış hamile bir bayan benden yardım istedi. Yerden kalkamıyordu. Onu yerden kaldırarak sırtını okulun duvarına yasladım. Diğer yaralılarla uğraşıyordum. Hem onlara bakıyor hem de feryatla köylülerden yardım isteyerek katliamı duyuruyordum. Ama köyün üzerine yağmur gibi kurşun yağıyordu. Köyü basan grup kalabalıktı. Korucuların karşılık vermesinden dolayı köye tamamen girememişlerdi. Sadece köyün üst kısmında önlerine gelen birkaç evden topladıkları kadınları ve çocukları okulun önüne getirip taramışlardı. Öldürülen çocuklardan biri kendilerine silah doğrultan PKK'liye 'Beni öldürmeyin, benim anam yoktur ben yetimim.' dedi ama onu da katlettiler.”
Yavi beldesi katliamı
25 Ekim 1993 tarihinde Erzurum’un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesine baskın düzenleyen PKK’liler, kahvehaneye topladıkları vatandaşları tarayarak, 35 kişiyi öldürdü, 50 kişiyi de yaraladı. Saat 19.30 sıralarında gasp ettikleri kamyonetle Yavi’ye gelen PKK’liler, televizyonda haberleri seyretmek için kahvehanede toplanan insanlara yaylım ateşi açtı. Saldırıda 35 kişi öldü, 50 civarında kişi yaralandı. PKK tarafından basılan, Yavi beldesindeki katliamla ilgili ayrıntılar yıllar sonra ortaya çıktı. PKK’lilerin, Yavi'yi askerî kamuflaj üniforması giyerek bastığı ve haberleşmeyi önlemek için telefon hatlarını kestiği anlaşıldı. MİT, 25 Ekim 1993 tarihindeki katliamla ilgili kayıtlarını, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderdi. "Gizli" ibareli belgede, olayla ilgili dikkat çekici ayrıntılar yer alıyordu.
Buna göre beş kişilik PKK’li bir grubun, saat 19.40 sularında Çat nüfusuna kayıtlı Zeki Bingöl'e ait 25 DY 442 plakalı kamyoneti Yavi yakınlarında gasp ettiği ve beldeye giden telefon hatlarını kestiği ifade ediliyor. Beldede mukim halkın, üniforma giymiş ve G-3 piyade tüfeği taşıyan PKK’lileri asker sanarak şüphelenmediğinin anlatıldığı belgede, vatandaşların kahvehaneye toplanarak 35 kişinin öldürüldüğü belirtiliyor.
5 Aralık 2006 tarihinde tahliye edilen PKK mensubu "İsmail" kod adlı İsmail Tanelçi'nin, "1993 yılında Erzurum Çat ilçesi Yavi köyünde 35 kişinin öldürülmesi eyleminin kararı eyaletten gelmişti. Amacı, Lice ilçesinde devletin yaptığı katliama misillemeydi. Devlet yanlısı köy seçildi. Bu eylemin planlaması ve yönetimi, Cesur kod tarafından yapıldı. Eylemci grup, köye giren 35 kişilik grubu köy kahvesine topladı, herkesi öldürdü. Eyleme ben katılmadım. Katılanları Cesur kod, Emin kod, Piroz kod, Rojhat kod, Dilbirin kod olarak biliyorum." dediği aktarıldı.
Maden ilçesinde yol kontrolünde yapılan katliam
1 Ocak 1994’te PKK’liler, Elazığ’ın Maden ilçesinde iki yolcu otobüsünü durdurup araçlardan indirdikleri 8 kişiyi kurşuna dizdi. Katliamı kendi yayını Serxwebun’dan kabul edip üstlenen PKK’ye göre katledilenlerin öldürülme sebepleri DYP’li olmalarıydı. Kimlik kontrolünde kimin memur olduğu belirlenmiş ve devlet memuru oldukları için katledilmişlerdi.
Karacadağ Mayın Şehitleri
Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Gogwêrin (Yıllarca) köyünde 10 Mart 1994 yılı Ramazan ayında Kadir Gecesi'nin sabahında Diyarbakır'a bayram alışverişine giden ve içinde kadın, çocuk ve yaşlıların bulunduğu 50 kişiyi taşıyan midibüs, PKK tarafından yola döşenen mayına çarptı. 11 kişi şehit oldu, 40 kişi de yaralandı. Katledilenler arasında 11 yaşlarında 2 çocuk da vardı.
Şehitlerin tek suçlarının sadece Allah’a boyun eğmek ve İslam’ın emirlerini yerine getirmek olduğunu aktaran yakınları “PKK 1990’lı yıllarda kendisine boyun eğmeyenlere karşı yok etme politikası sürdürüyordu. Karacadağ’ın Gogweri köyü sakinleri de PKK’ye boyun eğmedikleri için sürekli tehdit ediliyorlardı ve nihayetinde de köy yoluna döşenen mayının patlaması sonucu hayatlarını kaybettiler.” ifadelerini kullandılar.
"Karacadağ Mayın Şehitleri" diye anılan 11 kişi her yıl, yakınlarının ve sevenlerinin yoğun katılımıyla kabirleri başında yâd ediliyor. Gogwerî köyü yoluna döşenen mayının infilak etmesi sonucu; İbrahim Dağtekin, Mele Hıdır Akyol, Bedri Soysal, Muhammed Halil Gölçer, Muhammed Emin Gölçer, Tacettin Parlak, Halil Demir, Kutbettin Ayhan, Muhammed Ayhan, Hacı Ramazan Yeşil ve Ramazan Gölçe şehid olmuştu.
Ormancık ve Akyürek katliamları
21 Ocak 1994 tarihinde Mardin’in Savur ilçesine bağlı Ormancık ve Akyürek köylerine saldıran PKK, 11’i çocuk 21 kişiyi katletti.
Savur’a bağlı Ormancık ve Akyürek köylerine iki ayrı PKK grubu, 21 Ocak saat 20.00 sularında saldırdı. Köy korucularının karşılık vermesi üzerine çıkan çatışma sabahın erken saatlerine kadar sürdü. Koruculardan 4’ü hayatını kaybetti. Çatışmalardan korkan kadın ve çocuklar ise bir eve sığındı. PKK’liler kadın ve çocukların bulunduğu evi hedef alarak önce yaylım ateşi açtı, ardından içeriye el ve gaz bombaları attı. Üst üste meydana gelen patlamalar sırasında 15 kişi olay yerinde öldü. Gaz bombasından zehirlenen ağır yaralı 8 kişi ise Mardin Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan ikisi daha sonra hastanede hayatını kaybetti. Geçici köy korucularının da PKK’lilerden ikisini öldürdükleri bildirildi. PKK, yayın organı Serxwebun’da katliamı üstlendi.
Seldiren maden işçileri katliamı
5 Eylül 1995’te Hatay’ın Samandağ ilçesi Seldiren köyü yakınlarındaki bir maden ocağını basan PKK’liler 9 madenciyi kurşuna dizdi. İşçilerden 8’i öldü, biri yaralı olarak kurtuldu. Hatay Valiliğinden verilen bilgilere göre, yaklaşık 15 kişilik PKK grubu, Seldiren köyü yakınlarında dağ eteğindeki özel krom madeninde bulunan 11 işçiyi etkisiz duruma getirdi. PKK’liler, iki işçiye 2 bin 600 Alman Markı vererek maden şirketinin kamyonuyla Antakya’dan yiyecek getirmelerini istedi. İşçilere, “Gecikirseniz rehin aldığımız madencileri öldüreceğiz.” tehdidinde bulundu.
Askere haber verilmesi üzerine, saat 17.00’den itibaren maden ocağı çevresi kuşatıldı. Akşam saatlerinde madene ulaşıldığında ise PKK’lilerin işçileri kurşuna dizerek kaçtığı görüldü. Katliam PKK’nin kendi yayın organı Serxwebun’un 1995 tarihli Eylül sayısında “12 asker, sivil ve faşist öldürüldü.” şeklinde duyuruldu.
Darıkent beldesi katliamı
11 Eylül 1994 günü ders yılının ilk günü Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Darıkent beldesinde PKK’li bir grup 6 öğretmeni lojmanlarından çıkarıp belde merkezine toplamış ardından kurşuna dizmişti.
6 öğretmenin öldürüldüğü katliam şu şekilde gelişti: Yaklaşık 40 kişilik bir grup önceki gece saat 22.30 sıralarında Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Darıkent beldesini bastı. İlçenin elektrik ve telefon hatlarını kesen PKK’lilerin bir bölümü karakola saldırırken ikinci grup öğretmenlerin lojmanlarına yöneldi. Öğretmenleri dışarı çıkaran PKK’liler beldedeki vatandaşları da köy meydanında topladı. Bir süre propaganda yapan PKK’liler, daha sonra 6 öğretmeni katletti. PKK’liler, beldeden ayrılırken sağlık memurları Mustafa Demirtaş, Hüseyin Vural ve Kazım Kılınç’la kimliği belirlenemeyen üç kızı da kaçırdı. Beldede başka bir evde kalan dokuz öğretmen ise katliamdan saklanarak kurtuldu.
13 Ağustos 1996’da 2’si kadın 9 PKK’li, Sivas-Kangal’daki Akçaşehir köyü Demiriz Tren İstasyonu’na baskın düzenledi. Saldırıda 6’sı TCDD çalışanı, 8 kişi öldürüldü.
8 Kasım 1996 tarihinde PKK’liler, Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağlı Köprülü köyünde bir minibüse roketli saldırı gerçekleştirdi. Olayda 12’si köy korucusu 17 kişi öldü, 8 kişi yaralandı.
15 Aralık 1997’de Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Yoncalı Köyü’nden ilçe merkezine giderken, Temelli köyü Konaklı mezrasında bir minibüs PKK tarafından yola döşenen mayına çarptı. Olayda 12 kişi öldü, 12 kişi yaralandı.
Diyarbakır Koşuyolu Parkı katliamı
13 Eylül 2006 tarihinde Diyarbakır’da, ailelerin dinlenmek için gittiği Koşuyolu Parkı yakınlarında bomba patlatıldı. 17 kişinin yaralandığı saldırıda biri bebek olmak üzere 11 kişi öldü. Patlamanın ardından yakalanan Hikmet Topal, Burhan Güneş ve Murat Ekin 11'er kez ağırlaştırılmış müebbet ile 845'er yıl hapis cezası aldı. Duruşmaya müdahil olarak katılan aileler, bombacıların kendi çocukları gibi parçalanmasını istedi.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada savcı, Sanık Topal ile Güneş'in akraba olduklarını belirterek, Topal'ın ağabeyinin örgütün dağ kadrosundayken öldürüldüğünü, Güneş'in ise lise yıllarından beri örgüt faaliyetleri içinde olduğunu söylemişti. Savcı, alınan mahkeme kararıyla sanıklar Burhan Güneş ve Murat Ekin'in evinde yapılan aramada bazı örgütsel dokümanların ele geçirildiğini belirtmiş "Burhan Güneş ve Murat Ekin daha önce PKK adına faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle tutuklanıp bir süre ceza evinde kaldı. Topal ise küçük yaştan itibaren bayramlarda satılan patlayıcılara büyük ilgi duymuş, olayda kullanılan patlayıcıyı hazırlama fikrinin ise patlayıcı kullanarak gerçekleştirdiği balık avlama yönteminden kaynaklandığı açıktır." demişti.
Dershane saldırısı
Diyarbakır merkez Yenişehir İlçesi’nde 3 Ocak 2008 günü kentin en kalabalık yerlerinden biri olan Selahattin Yazıcıoğlu Caddesi’nde bir dershanenin önüne park edilen bomba yüklü araç, askeri servis otobüsünün geçişi sırasında PKK’lı Erdal Polat tarafından uzaktan kumandayla patlatıldı. Patlamada dershane öğrencileri Eren Şahin, Rıdvan Süer, Ferhat Mutlu, Engin Taşkın, Salih Ekinci, Melek İpek ve Diyarbakır adliyesinde çalışan Cengiz Kaya hayatını kaybetti, 30’u asker 68 kişi yaralandı.
Bombalı saldırının bir numaralı faili olan PKK'li Erdal Polat ile kendisine yardım ve yataklık eden 6 kişi, Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. 6'sı öğrenci, 7 kişinin ölümü, 68 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırıyı gerçekleştiren Erdal Polat, 9 kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve toplam 75 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Diğer 5 sanık ise yardım ve yataklık etmekten 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına mahkûm oldu. Erdal Polat'ın 2002 yılında PKK'ye katılıp Irak'ın kuzeyindeki Hakurk, Hınere, Şehidan kampları ile Kandil Dağı'nda askeri ve siyasi eğitim aldıktan sonra Zap bölgesinden Türkiye'ye giriş yaptığı, Diyarbakır'ın Lice ilçesi kırsalına geldiği ortaya çıkmıştı. Saldırıda öğrencilerin ölmesi üzerine PKK, önce olayı üstlenmemiş, ancak Polat yakalandıktan sonra üstlenmek zorunda kalmıştı.
Güngören saldırısı
Takvimler 27 Temmuz 2008’i gösterdiğinde İstanbul Güngören'de Güven Mahallesi Kanal Caddesi Menderes Çıkmazı'nda kalabalığın yoğun olduğu, trafiğe kapalı cadde üzerinde saat 21.55'te ankesörlü telefon kulübesinin yanında bir patlama meydana geldi. Doğalgaz borusunda meydana geldiği sanılan patlama sırasında çevrede bulunan biri kadın, bazı kişiler kanlar içinde kaldı. Yerde yatan yaralılara yardım etmek amacıyla çevredekiler patlamanın olduğu yerde toplanmaya başladı. Görgü tanıkları polis ve sağlık ekiplerine haber verdi.
Bu patlamadan yaklaşık 10 dakika sonra, olay yerine yaklaşık 50 metre uzaklıkta büyük bir patlama daha meydana geldi. Tuzak olarak hazırlanmış ikinci patlamada, ortalık savaş alanına döndü. Kopmuş insan parçaları çevreye saçılırken, cadde kan gölüne döndü.
Bombalama olayını gerçekleştiren ve şehirde "İrfan" kırsalda ise "Azad" kod adlarını kullandığı belirtilen PKK’li Mahmut Kiraç kırsala kaçtı. Teslim olan birçok PKK'li, Güngören'deki eylemi gerçekleştiren kişinin Azad kod adlı PKK'li olduğunu belirtti. En son teslim olan Baran kod adlı H.K. da ifadesinde saldırıyı Azad kod adlı Mahmut Kiraç'ın yaptığını söyledi. PKK'nin sabotajcısı olduğu ileri sürülen Kiraç, Şemdinli ve Çukurca bölgelerinde düzenlenen operasyonlarda öldürüldü. Ailesi cenazesini teşhis etti.
Siirt 'te 4 genç kız katledildi
PKK’liler, 20 Eylül 2011'de 6 genç kızı hedef aldı. Zeynep Evin, arkadaşlarıyla otomobille gezerken PKK’liler araca ateş açtı. Otomobilde bulunan genç kızlardan 4'ü hayatını kaybetti, 1'i yaralandı.
Siirt 'te 20 Eylül 2011 akşamı PKK'li bir grup sivil bir otomobile silahlarla saldırmış, Nergiz Evin (22), ablası Zeynep Evin (31), Nurcan Olgaç ve Kevser Çekin (20) ölmüş, Nuran Evin (20) ise ağır yaralanmıştı. Genç kızların katilinin olaydan yaklaşık 1,5 ay sonra Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Payamlı köyünde 4 Kasım 2011 günü çıkan çatışmada öldürülen PKK'li Kemal Muhammedi olduğu ortaya çıktı.
Otomobilde bulunan 13 kovanın Muhammedi'de ele geçirilen silahtan çıktığı anlaşıldı. Aracın kapı kolunda ve kaportasında da Muhammedi'nin parmak izine rastlandı. Aynı silahın 6 Temmuz 2010'da Batman'ın Gercüş ilçesi Vergili Jandarma Karakolu'na düzenlenen saldırıda terhisine 3 ay kalan er Mustafa Tekgül'ün hayatını kaybettiği saldırıda da kullanıldığı belirtildi.
Merasim sokak saldırısı
17 Şubat 2016’da Ankara’nın Çankaya ilçesinde meydana gelen patlamada aralarında sivillerin de bulunduğu 28 kişi olay günü, 1 kişi de hastanede tedavi görürken öldü, 61 kişi yaralandı. Saldırının ardından yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında PKK yöneticilerinden Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Salih Müslim, Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin’in de bulunduğu 48 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
PKK'nın dağ kadrosu liderlerinden Sabri Ok, “Zinar yoldaşın eylemi askeri sonuçları itibarıyla büyük bir eylemdir. Bu eylemi TAK ya da başka bir güç üstlenmiş olabilir. Fakat Zinar yoldaşın eylemi her açıdan sahiplenilecek ve onur duyulacak tarihsel bir eylemdir." demişti.
Kızılay saldırısı
Takvimler 13 Mart 2016'yı gösterirken PKK'nin hedefi bir kez daha Ankara oldu. Kızılay Meydanı'ndaki Güvenpark otobüs duraklarına bomba yüklü araçla saldıran PKK'liler, 36 sivili katletti. 19'u ağır 349 kişi ise yaralandı.
Saldırının ardından yürütülen soruşturma kapsamında, şüphelilerden Salih Müslim, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Zübeyr Aydar, Nuriye Kesbir gibi PKK üyelerinin de bulunduğu 43 şüpheli için, 'Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğü Bozmak', 'Nitelikli Olarak Kasten İnsan Öldürmek', 'Nitelikli Olarak Kasten İnsan Öldürmeye Teşebbüs Etmek' suçlarından 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7 bin 646 yıla kadar hapis cezası istendi. 12 şüpheli için ise farklı suçlardan değişik hapis cezaları talep edildi.
İddianamede, saldırı sonrası 36 vatandaşın hayatını kaybettiği, 349 kişinin yaralandığı ve 107 kişi veya kuruma ait iş yerinde hazar meydana geldiği belirtildi. İddianamede, saldırıyı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) aldı örgütün üstlendiği belirtilerek, PKK’nin yurt içinde ve yurt dışında oluşabilecek tepki ve kötü imajı engellemek amacıyla saldırıları TAK'a üstlendirdiği ifade edildi.
6-8 Ekim vahşeti
HDP Merkez Yürütme Kurulunca 6 Ekim 2014'te yapılan açıklamanın ardından çıkan 6-8 Ekim olaylarında 53 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Hayatını kaybedenler arasında Kurban Bayramı'nın 4’üncü gününde ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtırken 3 arkadaşıyla birlikte şehit edilen 16 yaşındaki Yasin Börü de vardı.
Dönemin HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın çağrısı üzerine 6-8 Ekim 2014'te Diyarbakır'da 12, bölgede çıkan olaylarda ise 40 kişi hayatını kaybetti. Olayların başladığı 6 Ekim 2014'te Diyarbakır Bağlar'da kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve 3 arkadaşı sığındıkları bir evde vahşice katledildi. Olay günü Yasin Börü ve arkadaşlarının önünü kesen PKK ve HDP'lilerin olduğu grup "Bunlar DEAŞ'lı öldürün bunları" diye bağırdı. Yasin Börü ve arkadaşları kaçarak bir binaya sığındı. Binanın 2'nci katındaki kadın ev sahibi, onları dairesinde saklamaya çalıştı. Ancak binanın üst katından perde yardımıyla alt daireye inen PKK’liler, Börü ve arkadaşları Riyat Güneş (28), Ahmet Dakak (19) ve Hasan Gökguz'a (25) ateş açıp, bıçakladı. Sonra onları balkondan atıp, yaktılar ve arabayla üzerlerinden geçtiler.
O gece ölümden kıl payı kurtulan Yasin Börü'nün arkadaşı Yusuf Er olay gecesini anlatırken, "Binanın önünde büyük bir kalabalık vardı. Arkadaşlarımı daireden aşağı atmışlar. Dışarıdan yanık et kokusu geliyordu. Babamı arayıp durumu anlattım. Babam polisi aramış. Ancak telefonu açan amir 'Orası bizim yetkili olduğumuz bölge değil.' diye cevap vermiş." demişti.
Diyarbakır'da ve bölgede yaşanan katliamların ardında FETÖ'nün de parmağının olduğu ortaya çıktı. Bölgeyi yangın yerine çeviren PKK yandaşlarına müdahale etmeyen polis ve müdürler, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruşturması kapsamında ya tutuklandı ya da ihraç edildi.
Diyarbakır'da 12 kişinin hayatını kaybettiği olaylar sırasında, 155'ten sorumlu 3'üncü sınıf Emniyet Müdürü Nihat Urgancı ile yardımcısı 3'üncü sınıf Emniyet Müdürü İ.Ç. görev yapıyordu. FETÖ'den tutuklu Emniyet Müdürü Recep Güven döneminde ve onun ekibinde yer alan Urgancı hakkında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yakalama kararı çıkarıldı. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında gözaltı kararı verilen Urgancı, polislerin kovalamacası sonucu Konya'da yakalandı. Urgancı'nın daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığı'nda bilişim ve yazılım programı uzmanı olarak görev yaptığı, daha sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi'nde görev aldığı öğrenildi. O dönem Diyarbakır'da görevli Emniyet Müdürü İ.Ç. de darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında emniyetten ihraç edildi. 6-8 Ekim gösterileri sırasında Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Muhabere Şube Müdürlüğü'nde görevli personelin 15 Temmuz'dan sonra yarısının ihraç edildiği, diğer yarısının ise açığa alındığı ifade edildi.
Dürümlü katliamı
12 Mayıs günü Diyarbakır'ın Sur ilçesine bağlı Dürümlü mezrası hedef oldu. PKK'liler yaklaşık 15 ton patlayıcı yüklü kamyonu infilak ettirdi. Saldırıda 16 kişi hayatını kaybetti, 23 köylü ise yaralandı. Bu saldırı PKK'nin sivillere yönelik gerçekleştirdiği diğer katliamlar gibi hafızalara kazındı. Patlamanın şiddeti kentin birçok ilçesinde hissedildi. Olay yerinde 20 metre genişliğinde ve 4 metre derinliğinde çukur oluştu. Saldırı 36 çocuğun yetim, 8 kadının da dul kalmasına neden oldu.
Yaklaşık 15 ton patlayıcının bulunduğu kamyonun, Bingöl'ün Genç ilçesi Döşekkaya köyü bölgesinde yol çalışması yapan bir firmaya ait olduğu ve PKK’lilerce 9 Mayıs'ta gasp edildiği belirlendi.
Saldırının ardından yürütülen soruşturma kapsamında, saldırıya öncülük ettiği gerekçesiyle tutuklanan sanık Burhan Taş hakkında 17 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.
İddianamede, Taş'ın PKK'nin hiyerarşik yapısı içerisinde örgütün ideolojisi ve amacı doğrultusunda hareket ettiği vurgulandı. İddianamede, şu ifadeler yer aldı: "PKK terör örgütü tarafından kamu binalarının ya da görevlilerinin bulunduğu yerlerde bombalı araç tarzı planlanan saldırıları gerçekleştirmek amacıyla örgüt mensuplarının sevk ve idaresindeki araçla saldırı planlanan noktaya seyir halinde olan patlayıcı madde yüklü araca, olası kontrol noktalarında yakalanmaması ve gidilecek güzergâhlarda kolaylık sağlanması için öncülük etmiştir. Dürümlü köyü sakinlerinin araçtan şüphelenerek aracı durdurmaları üzerine, örgüt mensuplarının köy sakinleriyle aralarında yaşanan tartışma sonrası bomba yüklü araç patlatılarak 16 kişinin ölümüne sebep olunmuştur. Bu itibarla müşterek fail olarak üzerine atılı suçları işlediği anlaşılmaktadır."
On Gözlü Köprü katliamı
Diyarbakır'da eski Mardin yolu olarak bilinen karayolunun, mesire alanı olduğu için çok sayıda kişinin bulunduğu On Gözlü Köprü’sünü hedef alan PKK'liler, yol kenarına park ettikleri bomba yüklü aracı, polisleri taşıyan zırhlı aracın geçişi sırasında uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Patlama sırasında olay yerinden geçen araçta bulunan anne, 2 kızı ve 2 torunu hayatını kaybetti. Ceset parçaları 1 kilometrelik alana dağıldı.
Diyarbakır’da kent merkezinde bombalı saldırı
Diyarbakır’da, 4 Kasım 2016 tarihinde PKK tarafından düzenlenen bombalı araç saldırısında 2’si polis 12 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 350 kişi de yaralandı. Saldırının ardından, PKK'li Emrah Dayan tarafından bombalı araçla düzenlenen saldırı ile ilgili yapılan soruşturma tamamlandı. Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar; İ.T, S.B, M.E, S.S, T.E. ve Y.B. için saldırıda 12 kişinin ölümü nedeniyle 12'şer kez, “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçundan ise birer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası ile her bir kişi için 10 bin 760'şar yıla kadar hapis cezası istendi.
İddianamede, bombalı saldırıda kullanılan 63 RB 274 plakalı beyaz renkli aracın 17 Kasım 2017'de Hazro'da çıkan çatışmada ölen Ramazan Budak tarafından satın alındığı, bu eylemin patlama anında ölen 'Kemal Hakkâri' kod adlı Emrah Dayan tarafından gerçekleştirildiği, eylemin PKK tarafından yapıldığı ifade edildi. Bomba yüklü minibüsün patladığı yol üstünde 7-8 metre çapında, 3-4 metre derinliğinde bir çukur açıldığı, kaldırım üzerinde bulunan ağaçların patlamanın etkisiyle kökünden söküldüğü, patlamanın olduğu noktadan itibaren 150-200 metre çapındaki bir alandaki binaların ve araçların büyük oranda zarar gördüğü belirtildi. (Muhammed Nur-İLKHA)