• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
LİBYA’daki Savaş Kimler arasında?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

FARUK KUZU - HABER YORUM

Bu tür konuşmaların birine daha Kremlin sözcüsü Peskov’un konuşmasında şahit oluyoruz.

Basın açıklamasında gazetecilerin sorusu üzerine Erdoğan'ın Libya'ya asker gönderme planlarını yorumlayan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov,"Üçüncü ülkelerin müdahalesi krizin çözümüne katkı sunmaz, ancak üçüncü ülkelerin soruna doğrudan çözüm bulma ve çatışmanın taraflarına çözüm konusunda yardımcı olma girişimleri her zaman memnuniyetle karşılanır" dedi.

Libyadaki Rus paralı askerlerin varlığı hakkında sorulunca Peskov:

"…Çeşitli ülkelerin vatandaşları, dünyanın farklı köşelerinde paralı asker olarak yer alıyor ve vatandaşlarınızın tamamının hareketlerini kontrol etmeniz mümkün olmuyor." Şeklinde bir yorum getiriyor.

Diplomasi dilinde “Bu gelişmelerden endişe duyuyoruz!” şeklinde bir açıklama yapılıyorsa bu “Biz ülke olarak bunu kabul etmiyoruz, bunun karşısındayız!” anlamına gelir.

Peskov “Libya’daki gelişmelerden endişeliyiz!” dediğinde aslında Türkiye’nin asla ve asla buraya karışmasını istemediklerini belirtmiş oluyor. Yaşanan gelişmelerden Rusya ve Türkiye'nin Libya'da Vekalet Savaşı kapsamında karşı karşıya olduğu anlaşılıyor.

Ancak daha ilginci Rus paralı “WAGNER GRUP” un yaklaşık iki bin kişilik unsurunun Libya’da devletten habersiz olarak bulunduğu kısımdır. Herkes biliyor ki bu tür şirketler (Blackwater/Academi gibi) her ne kadar özel sektör olarak görünseler de aslında o ülkenin istihbaratının bir uzantısı gibi çalışırlar.

Wagner Grup ta FSB ve GRU’dan(Rus Askeri İstihbaratı) bağımsız hareket etmemektedir (edememektedir). Bu paralı askerlerin daha önce Suriye’de sebep oldukları zulümlerin Blackwater’ın Irak’taki vahşetlerinden aşağı olmadığını belirtmekte fayda var.

Rusya, Libya hamlesiyle Suriye ve Mısır’daki hamlelerden sonra Akdeniz’deki hakimiyet alanını genişletmek istiyor.

BAE, Suudi, Mısır, Suriye, GKR Kesimi, ABD, AB, Rusya ve Hafter Akdeniz hakimiyeti için önlerinde iki engel görüyorlar;

1-İhvan-ı Müslimin (ve onun çizgisini takip eden yapılar)

2-Türkiye ve Katar’ın İhvan çizgisine yakın ( ama kendi ulusal çıkarlarına da uygun görüp) attıkları adımlar.

Bahsi geçen ülkelerin temel endişeleri İhvan anlayışının bölgedeki etkileridir. Bunca ülke bir konuda birleşebiliyorsa olayı sadece Türkiye’nin çıkarlarıyla açıklamak yetersiz kalır.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir