• DOLAR 34.579
  • EURO 36.296
  • ALTIN 2996.092
  • ...

Gaziantep (AA) - Gaziantep'te dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak 1939 yılında kentin en eski yerleşim yeri Kalealtı Mahallesi'nde dünyaya gelen Salman Çarlı, henüz küçük yaşlarda meslek hayatına atıldı.

Babası tarafından 7 yaşında bakırcılığı öğrenmesi amacıyla bir ustanın yanına verilen Çarlı, bu işi severek yapmaya başladı.

Aradan geçen yıllarda bakıra şekil vermeyi bir an olsun bırakmayan Salman usta, erkenden açtığı dükkanında çekici bakıra her vuruşunda çıkan ses altında hünerlerini sergiliyor.

Çarlı, yaptığı açıklamada, iyi bir çıraklık dönemi geçirdiğini ve kalfa ile ustasının eline bakarak bakırcılık zanaatını öğrendiğini söyledi.

"Ayakkabım yoktu buraya geldiğimde"
Yaptığı işten daima zevk aldığını ve çalışırken kendini mutlu hissettiğini dile getiren Çarlı, şöyle devam etti:

"Bakırcılığa benim babam getirdi koydu beni. Tabii o zamanlar fakirlik vardı. Ayakkabım yoktu buraya geldiğimde. Çıraklıktan başladım işe. 15 yaşına kadar bu işin temelini öğrendim. Sonra beni bir kalfanın yanına koydular bu işin daha çok inceliklerini öğrenmek için. O kalfanın yanında kala kala, onun eline ve yaptığına baka baka bu zanaatı öğrendik. Bu iş öğrenilene kadar gerçekten zor ama öğrendikten sonra kolay. Kütüğün başına geçiyorsun ve her şeyi işlemeye başlıyorsun. Bu işleri yapmayı öğrendikten sonra bizi haftalığa bağladılar."

Mesleğe başladığı ilk yıllarda kentte bakırcı dükkanlarının az sayıda bulunduğunu belirten Çarlı, şimdi ise bu sayının çok fazla olduğunu ifade etti.

"Eskiden her evde bakır vardı şimdi turistik eşya olmuş"
Çarlı, rızkın sabah erkenden dağıtıldığına inandığını dile getirerek, "Sabah ezanında kalkarım, namazımı kılarım ve gelir dükkanımı açarım, tam 73 yıldır. Erken açmaya alıştığım için bu yaşıma geldim, hala erkenden dükkanı açarım. Yani sabahları ilk ben açarım." dedi.

Çocukluğunda her evde bakırın çeşitli amaçlarla yoğun kullanıldığını anlatan Çarlı, şunları kaydetti:

"Eskiden bir aile bir tabaktan yemek yerdi. Onun için herkesin evinde 20-30 parça bakır olurdu. Getirir kalayını yapar, geri götürür yine kullanırlardı. Sonrasında bakır pahalı oldu. Bunun yanında kalay da pahalı oldu. Hal böyle olunca adamın bunları vermeye gücü yetmiyor, yetse bile zorlana zorlana geliyor. Onun için getirip bakırını satıyor. Bunun yerine alüminyum ve çelik, gittiler bunları aldılar. Hepsi bunlara döndü. Eskiden her evde bakır vardı şimdi turistik eşya olmuş. Bir tane alıyorlar eve koyuyorlar süs için. Bakır kalmadı artık."

Üç kuşağın dükkanı yan yana
Çarlı, çok az hastalandığını ve bakıra dokunmanın sağlıklı olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:

"Ben 73 yıldır buradayım ve bakırdan hiç elimi çekmedim. Şimdi buraya bakır bilezik almaya geliyorlar. Soruyorum onlara 'Niye bakır bilezik alıyorsunuz' diye. Sağlık için diyorlar. 'Oram, şuram ağrıyor bunu takarsam iyi olurum' diyorlar. Ben de onlara 'En iyisini düşünmüşsünüz diyorum. Onlara 'Ben 73 yıldır burada elimde bakır var. Daha bir yerimin ağrıdığını görmedim, hissetmedim' diyorum. Senede bir defa ya doktora giderim ya da gitmem."

Çarlı, elinden geldiği kadar mesleğini yeni nesile aktarmaya çalıştığını belirterek, "Bu mesleği 73 yıldır yapıyorum. Bu işi oğluma öğrettim o da oğluna öğretti. Oğlum benim yanıma dükkan açtı, aradan kısa bir zaman geçti onun da oğlu onun yanına dükkan açtı. Şimdi dede, oğul ve torun yan yana dükkanımız var ve kısmetimizi bekliyoruz." şeklinde konuştu.