• DOLAR 34.548
  • EURO 35.995
  • ALTIN 3001.68
  • ...
'Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemeli'
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Gaziantep Şubesinin öncülüğünde Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkistan Müslümanlarına uyguladığı zulümleri ve yaşanan katliamları protesto etmek amacıyla kitlesel basın açıklaması düzenlendi.

Gaziantep Gönüllü Kuruluşlar Platformu ve kentteki birçok sivil toplum kuruluşunun da destek verdiği basın açıklamasında, Doğu Türkistan'ın uzun yıllardan bu yana komünist Çin zulmü altında olduğuna ve tüm dünyanın gözü önünde korkunç işkencelere maruz kaldıklarına dikkat çekildi.

Ulu Camii'nde kılınan cuma namazının ardından Yeşilsu Parkı’ndaki Şehitler Abidesi’nde "Sessiz Çığlık" temasıyla düzenlenen basın açıklamasını İHH Gaziantep Şube Başkanı Tuncay Mengilli okudu.

"Müslüman Uygurlar her türlü hak ihlaline maruz bırakılmaktadır"

Müslüman Uygurların her türlü hak ihlaline maruz bırakıldıklarına dikkat çeken Mengilli, "2000 yılı sonrasındaki siyasi, ekonomik ve askeri atılımlarla gündeme gelen Çin, sınırlarının doğu ve batısında iki farklı yüzle ortaya çıkmaktadır. Özellikle uzun yıllardır asimilasyon ve yıldırma politikaları yürütülen Doğu Türkistan tüm dünya gündeminden saklanmakta, Müslüman Uygurlar her türlü hak ihlaline maruz bırakılmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi Komünist Parti Sekreteri olan Chen Chuanguo’nun 2017 Nisan ayından itibaren Doğu Türkistan’daki Uygurları, hapishanelere veya zorunlu Politik Eğitim Kampları’na göndermesi ve beyin yıkamaya yönelik uygulamaları Çin için yüz kızartıcı yeni bir fiil anlamına gelmektedir." dedi.

"Yüzlerce insan hayatını kaybetti"

Çin’in "eğitim kampı" olarak adlandırdığı toplama kamplarında yaklaşık 3 milyon insanın bulunduğunu belirten Mengilli, "Doğu Türkistan‘da inşa edilen büyük hapishaneler Nazi Almanya‘sı uygulamalarını andırmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla ayrılan insanların sayıları her geçen gün artarken aynı zamanda uygulanan işkence ve zulümler neticesinde yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir. Birçok aileye akrabalarının cesedi teslim edilmiş, ancak ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kampların yaşam koşulları çok kötü olup, içerisinde çocukların da bulunduğu tutukluların sayısı, kampların alabileceği insan kapasitesinin kat kat üstündedir. İnsanlar, sırt üstü yatma imkânına bile sahip olmadıkları için yanlarına dönerek yatmaktadırlar." diye konuştu.

"Her türlü zulüm uygulanmaktadır"

Toplama kamplarında işlenen hak ihlallerine de dikkat çeken Mengilli, "Uygulanan yol ve yöntemlere bakıldığında Çin yönetiminin halihazırda tüm Uygurları ‘suçlu’ olarak kabul ettiği, din ve geleneklerine bağlı Uygurları terörist olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Kamplardan çıkmayı başaranların ifadelerine göre toplama kamplarında mahkumları su tanklarına daldırma, kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme, bileklerinden asılan tutukluları copla dövme, elektrik verme, değişik, acı verici nesnelerle dövülme, soğukta bekletme, yoğun ve parlak ışıkla körleştirme, uzun süre gergin pozisyonda tutma, uykusuz, aç ve susuz bırakma, günlerce ‘kaplan koltuğu’ denen hareketsiz koltuklarda oturtma, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılma gibi kötü muameleler yapılmaktadır." ifadelerini kullandı.

"İşkenceler çoğu zaman ölümle sonuçlanmaktadır"

Mengilli, "Bu tür işkenceler fiziksel, zihinsel bozukluklarla, çoğu zaman da ölümle sonuçlanmaktadır. Batılı kaynaklara göre Doğu Türkistan‘da Çin yönetimi tarafından kurulan 16 toplama kampı bulunuyor. Bu her Uygur ailesinden en az bir kişinin söz konusu kamplarda tutuklu olduğu anlamına gelmektedir. Tutuklu olanlar genellikle 20-40 yaş arasındaki Uygur erkeklerdir. Bu kamplardaki Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist Parti ideolojisine boyun eğmeye zorlanıyorlar." dedi.

"Kamplarda hayatını kaybedenlerin sayıları ve ölüm gerekçeleri nedir?"

Mengilli, açıklamasını Komünist Çin yönetimine yönelttiği şu sorularla sürdürdü:

Çin insan haklarına tamamen aykırı bulunan bu kampları neden açma gereği duymuştur? Kamplar nerelere kurulmuştur ve kaç adettir? Buralarda ne kadar kişi tutulmaktadır? Bu insanlar hangi gerekçelerle tutuklanmışlardır? Kampların yaşam koşulları nasıldır? Kamplarda tutuklu bulunanlara günlük olarak neler yaptırılmaktadır? Kamplarda tutuklu bulunanların sağlık durumları nasıldır? Kamplarda hayatını kaybedenlerin sayıları ve ölüm gerekçeleri nedir? Kamplarda tutuklu bulunanların sahipsiz kalan çocuklarının, eş ve yakınlarının akıbeti nedir? Kamplar uluslararası gözlemcilere neden kapalı bulunmaktadır?

"Camiler ve mescitlerin bazıları eğlence mekânlarına dönüştürülmüştür"

Doğu Türkistan’daki diğer hak ihlallerine de dikkat çeken Mengilli, "Doğu Türkistan’daki Uygurlara yönelik dini baskılar gün gittikçe artmaktadır. Baskılar 1970’li yıllardaki ‘Kültür Devrimi’nden sonra en üst noktaya ulaşmıştır. Camiler ve mescitlerin birçoğu yıkılmış, bazıları eğlence mekânlarına dönüştürülmüştür. Mevcutlara ise Çin bayrağı ve devlet başkanı Xi JinPing’ın fotoğrafları asılmıştır. İslami kıyafetler ve sakal, bıyık dini aşırılık olarak kabul edilerek yasaklanmıştır. Memurların, işçilerin, 18 yaşından küçüklerin ibadet yerlerine girmeleri ve ibadet etmeleri yasaktır. Öğrencilerin dini kurs ve okullarda okumaları yasaktır. Ramazan ayında oruç tutmak ağır suçtur, alkol kullanmamak dini aşırılık olarak görülmektedir. Uygur kızlar Doğu Türkistan'dan Çin'in iç kesimlerine ucuz iş gücü olarak götürülmekte, Çinli yerleşimciler ise Doğu Türkistan’a taşınarak bölgenin demografik yapısı değiştirilmektedir. Uygurlar ağır vergi yükleri ile ezilmektedir. Çin yönetimi Uygurlara yönelik asimilasyon adımlarına hız vererek ‘ikiz akraba’ politikasını uygulamaya koymuştur. Buna göre erkekleri ‘eğitim kamplarına’ gönderilen ailelere Çinli bireyler zorla yerleştirilerek mahremiyet zedelenmekte ve Uygurlar sıkı takibe alınmaktadır." diye konuştu.

"Uygurların İslami geleneğe uygun şekilde evlenmesi yasaklanmıştır"

Komünist Çin yönetiminin yurt dışında eğitim gören çok sayıda Uygur öğrencinin ailesini rehin aldığını ve onlara baskı yaparak Doğu Türkistan‘a dönmeye mecbur ettiğini belirten Mengilli, şunları söyledi:

Uygur memurlar öldükten sonra cesetlerinin yakılmasına ait sözleşmeye imza atmaya zorlanmakta ve İslami geleneğe uygun defin töreni yasa dışı ilan edilmiştir. Uygurlara verilen ana dilde eğitim hakkı Çin anayasasından kaldırmıştır. Yasaklanan kitapları okuyan ya da bulunduran kişiler 5 seneden 20 seneye kadar hapis cezasına çarptırılmaktadır. 1949‘dan bugüne Uygurların kullandığı alfabe üç defa değiştirilerek Uygurların okuma yazma oranını iyice düşürülmüştür. Çin resmi medya organlarına göre 17,5 milyon insan zorunlu olaraksağlık kontrolünden geçirilip, kan tahlilleri yapılmıştır. Çok sayıda Uygur’un organlarının çalınması ve donör olarak kullanılmış olma ihtimalleri oldukça yüksektir. Çin, 2017 yılından itibaren Doğu Türkistan‘da satılan çeşitli gıda ürünleri üzerinde bulunan ‘Helal’ simgesini yasaklamış, helal olan et ürünleriyle domuz etini yan yana satma zorunluluğu getirmiştir. Uygurların İslami geleneğe uygun şekilde evlenmesi yasaklanmıştır. Uygur kızlarına Çinlilerle zorunlu evlilikler yaptırılarak milli ve dini kimlikleri asimle edilmeye çalışılmaktadır. Çin hükümeti 2016 yılından itibaren yeni doğan Uygur çocuklarına dini ve milli kimliği andıran 29 ismin verilmesini yasaklamıştır.  Çin rejimi Uygurların tarihi eserlerini yok ederek kültürel bir kıyım gerçekleştirmiştir. Yurtdışındaki Uygurların Doğu Türkistan‘daki aileleriyle alakası kesilmiştir.

"Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemeli"

Mengilli,  "Son çeyrek asırdır siyasi, ekonomik ve askeri açılardan ivme kaydeden Çin, özellikle ekonomik hamlelerle İslam dünyasını siyasi konularda baskılama politikasını uygulamaya koymuştur. Fakat İslam dünyası, Çin ve ABD dışında üçüncü bir yolun olduğunu unutmamalı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemelidir. Çin uluslararası hukuka aykırı olarak Doğu Türkistan’da yapmış olduğu tüm hak ihlali uygulamalarının hesabını uluslararası mahkemelerde vermeli, bunun için İslam İşbirliği Teşkilatı uluslararası toplumu, Gambiya-Myanmar örnekliğinde olduğu gibi acil göreve davet etmelidir. Başta İslam ülkeleri olmak üzere hak ve hukuka, insan haklarına riayet eden bütün ülkeler konunun takipçisi olmalıdırlar. Sivil toplum kuruluşlarının Doğu Türkistan’ı ziyaret etmeleri sağlanmalı. Bu ziyaretler doğal ve durum tespiti yapılabilecek ortamlarda gerçekleştirilmelidir. Bölgede iletişim kurulacak kişilerin ziyaret sonrasında başlarına bir şey gelmeyeceği garanti altına alınmalıdır. Tüm dünyadaki vicdan sahipleri, Çin hukuksuz uygulamalarına son verinceye kadar Çin mallarını boykot etmelidir. Çin dünya çapında sadece ekonomik hamleleriyle değil aynı zamanda lobi faaliyetleriyle de dikkat çekmektedir. Çin’in kirli lobi faaliyetlerine dikkat etmek gerekmektedir. Çin’in insanlık dışı hukuksuz uygulamaları tüm dünyada yüksek sesle duyurulmalıdır." diye konuştu.

Komünist Çin yönetimine de seslenen Mengilli, "Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olan politik eğitim kamplarını hemen kapatmalı ve bu kamplarda isteği dışında tutulan insanların maddi-manevi zararları karşılanmalıdır. Doğu Türkistan’da devam edegelen demografik değişikliklere son vermeli, Uygurlardan müsadere edilen toprak ve mülkler iade edilmelidir. Doğu Türkistan‘da yaşayan Uygurların yurtdışına seyahat yasağı ve yurtdışındaki Doğu Türkistanlıların memleketlerine dönüş ve akraba ziyareti engeli kaldırılmalıdır. Yurtdışında akrabası olanlara yönelik denetim ve gözetim kaldırılmalı, para gönderme, posta, telefon, haberleşme engeli kaldırılarak en temel haklardan olan iletişim ve haber alma özgürlüğü sağlanmalıdır. Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalıdır." diye konuştu.

Mengilli, "Uygurların evlerine yönelik gerçekleştirilen gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli ‘zorunlu akraba’ya da ‘ikiz aile’ uygulamasına derhal son verilmelidir. İnanç ve ibadetlere, giyim kuşam ve örf adetlere yönelik yasaklar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalıdır. Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, Uygurlar ana dilde eğitim yapabilmeli, tarihi eserler, kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalıdır. Ekonomik baskılar, gerekçesiz vergiler ve el koymalar, Uygur kızların uzak bölgelere işçi olarak zorunlu gönderimleri son bulmalı, devlet dairelerinde ve iş bulma hususunda Uygurlara Çinlilerle eşit rekabet imkanı oluşturulmalı, bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalıdır. Seyahat özgürlüğü, evlilik, helal gıdaya erişim ve benzeri haklar iade edilmelidir." şeklinde konuştu.

Basın açıklaması yapılan duanın ardından sona erdi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir