Yılmaz: HÜDA PAR bugünlere kolay gelmedi
Partisinin kuruluşunun 7’nci yılı münasebetiyle düzenlenen programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M. Hüseyin Yılmaz, "Bugünlere kolay gelmedik. Bu süre içinde sayısız komplo ve kumpaslara maruz kaldık. Hep beraber sabırla mücadele verdik.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M. Hüseyin Yılmaz, "Dürüst Siyaset, Gerçek Adalet" şiarıyla 19 Aralık 2012’de yola çıkan HÜDA PAR’ın 7’nci kuruluş yıldönümü dolayısıyla Diyarbakır’da düzenlenen programa katılarak Kürtçe (Zazaki) bir konuşma yaptı.
"7'nci yılımızı geride bıraktığımız bugünlere kolay gelmedik. Bu süre içinde sayısız komplo ve kumpaslara maruz kaldık. Hep beraber sabırla mücadele verdik." diyen Yılmaz, birlik ve beraberliklerini muhafaza ederek önlerine çıkarılan her türlü engeli aştıklarını belirtti.
"Dayatılan hiçbir zulme boyun eğmedik"
Yılmaz, "Dayatılan hiçbir zulme boyun eğmedik. Hak bildiğimiz yoldan da geri durmadık. Allah’ın yardımı ve inayeti ile hepsini geride bıraktık. Tek tek hepsinin üstesinden geldik. Bugün geldiğimiz aşamada partimizin çalışmaları neticesinde kısmen de olsa, uğradığımız baskılar, zorluklar ve engellemelerde azalma olmuştur. Sakın bu durum bizleri rehavete sürüklemesin, sevk etmesin. Bugünlere gelinceye kadar yaşadığımız sıkıntıları, uğradığımız hakaretleri, çektiğimiz çileleri, aştığımız bariyerleri unutmadan sabırla yolumuza devam edeceğiz. Geçmişi unutmadan ve olumsuzluklarına takılı kalmadan, hep beraber geleceği inşa edeceğiz." dedi.
"HÜDA PAR kuruluşuyla siyasete farklı bir bakış açısı getirmiştir"
HÜDA PAR’ı diğer partilerden ayıran özelliklerine değinen Yılmaz, "HÜDA PAR kuruluşuyla siyasete farklı bir bakış açısı getirmiştir. Partimiz HÜDA PAR, diğer partilere benzemez. Hepsinden farklıdır. Onların hepsi birbirine benzer. Bu nedenle HÜDA PAR bir yana diğer partiler ise diğer yanda yer alır. Önemli farklarımızdan bir tanesi, siyasette halkımızın din olan İslam’ı ölçü ve referans almasıdır. Ölçüsünün İslam olduğunu ilan eden tek partidir. Bir diğer farkımız inancımızın emri gereği olarak halkın dillerine de sahip çıkan ve Türkçenin yanında Kürtçe’nin de resmi dil olmasını savunan bir partidir. Halkımızın hem dinine hem de diline sahip çıkan tek parti HÜDA PAR’dır." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir diğer farkımız yanlışa yanlış, doğruya doğru demek bizim temel ilkemizdir. Aleyhimize de olsa bu ilkemizden asla vazgeçmedik. Doğru kimden gelirse gelsin desteklemiş, yanlış ise kimden gelirse gelsin karşısında yer almıştır. Önemli bir farkımız da menfaate dayalı klasik siyaset anlayışı yerine halkın maslahatını önceleyen ilkeli bir siyaset anlayışını getirmiştir. Siyaset sahnesine çıktığımız günden bugüne kadar hep memleketin faydasını, milletimizin maslahatını gözettik. Halkımızın menfaatini kendi kişisel ve partisel menfaatimize tercih ettik. Nitekim bunu birçok kere ispatladığımıza herkes şahittir. Maalesef halkımız bu farklılığımızın yeterince farkında değildir. Birçok kişi bu hasletimizi bilmiyor. Diğer partilerden farklı olduğumuzu halkımıza anlatmamız lazım. Halkımıza birbirine benzeyen partileri tercih etmek zorunda olmadıklarını anlatmamız lazım."
"Siyasette sandıktan size çıkan oya göre değer ve itibar görürsünüz"
Partilerinin diğer partilerden ayıran ilke ve farklılıklarının bilinmediğini vurgulayan Yılmaz, "Malumunuz her şeyin bir tartı aleti vardır. Siyasetin tartısı ve ölçü aleti ise sandıktır. Yani seçim zamanı sandıktan çıkan oydur. Siyasette sandıktan size çıkan oya göre değer ve itibar görürsünüz. Maalesef partimizin hak ettiği teveccüh sandığa yansımıyor. Bunun sebeplerinin başında partimizi diğer partilerden ayıran ilkelerimizin ve farklılığımızın bilinmemesidir. Bunun bilinmesini sağlamak hepimizin sorumluluğudur. Bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için ev ev, mahalle mahalle, köy köy gezip partimizi ve farklılığını halkımıza anlatmalı ve partimizi tercih etmesini sağlamalıyız. Yarın geriye dönüp baktığımızda eğer gitmediğimiz ev, mahalle ve köy kalmamışsa işte o zaman bir partili olarak vazifemizi yerine getirdik diyebiliriz." dedi.
"Bugün dilimize sahip çıkmamız Allah’ın ayetin gereğini yerine getirmektir"
Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sizden birkaç isteğim olacak, Birincisi; Partimizi tanıtmak ve farklı oluşumuzu anlatmak için gitmediğimiz ev, mahalle ve köy kalmasın. İkincisi; toplumun dindarlaşması ve İslam’ın yaşanır olması için çalışalım. Çocuklarımızı İslami eğitim ve terbiye ile yetiştirelim. Üçüncüsü; dinimize sahip çıktığımız gibi dilimize de sahip çıkalım. Bu konuda devletin adım atmasını beklemeyelim. Bugün kendi anadilimizi yeterince konuşamıyorsak, anadilimizle konuşurken anlaşamıyorsak bunun en büyük sorumlusu devletin inkâr ve asimilasyon politikalarıdır. Anadilin üzerindeki yasaklardır.
Bir diğer sorumlusu ise bizzat kendimiziz. Anadilimize sahip çıkmayan bizleriz. Evlerimizde çocuklarımızla anadilleri ile konuşmadığımız için yeni nesil anadilini bilmiyor, konuşamıyor. Dilimizin kaybolmaması çocuklarımızın asimile olmaması için onlarla anadilleri ile konuşalım. Gündelik hayatımızda yani çarşıda pazarda alışverişte konuşmadığımız için anadilimizi unutmaya başladık. Bazılarımız ise çoktan unutmuş bile. Böyle giderse anadilini bilmeyen konuşamayan hatta anlayamayan bir neslimiz olacak. İşte o zaman asimile olmuş ‘Kürt kökenli’ bir nesil ortaya çıkacak. Dil Allah’ın ayetlerindendir. Bugün dilimize sahip çıkmamız Allah’ın ayetinin gereğini yerine getirmektir. Başkalarının dilini inkâr etmek yok etmeye çalışmak ise ayete muhalefet etmek demektir. Bir insanın dilini, kimliğini inkâr etmek onu asimile etmek o dili konuşan insanların hepsini öldürmek gibidir."
"Şeyh Said ve dava arkadaşlarının isimlerinin idam edildikleri meydana verilmesinden rahatsız olanlara karşı tepkisiz kalmayalım"
Şeyh Said ve dava arkadaşlarının isimlerinin silinmesine yönelik tartışmalara değinen Yılmaz, "İslam’ın yaşanır olması için, halkımızın İslam’dan kopmaması için sistemin yanlışlarına karşı mücadele ederken şehid edilen âlimlerimizin, şeyhlerimizin hatırasına sahip çıkalım. Saldırılara karşı onların hürmetini koruyalım. Bu münasebetle son günlerde bazı Kemalistler; katlettikleri İslam alimlerinin mezar yerlerini gizledikleri gibi onların isimlerini de gizlemek böylece unutturmak istiyorlar. İstiklal mahkemelerinin hukuk dışı ve keyfi kararlarıyla idam edilen Şeyh Said ve dava arkadaşlarının isimlerinin idam edildikleri meydana verilmesinden rahatsız olanlara karşı tepkisiz kalmayalım. Şeyh Said meydanının adının değiştirilmesine müsaade etmeyelim." değerlendirmesinde bulundu.
2012 yılında başkanı olduğu Mustazaf-Der tarafından Şeyh Said ve arkadaşlarının isimlerinin idam edildikleri meydana verilmesi ve mezar yerlerinin açıklanması talebi ile yüz bini aşkın imza toplandığını hatırlatan Yılmaz, "Bu talebimiz doğrultusunda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisi Dağkapı’daki meydana Şeyh Said Meydanı adını vermişti. Bugün bundan rahatsız olanlar meydandan Şeyh Said adının kaldırılmasını talep etmektedirler. Halkımızın talebi ile bu meydana Şeyh Said adı verildi. Yine halkımızın bir diğer talebi mezar yerlerinin açıklanması ve kabrinin ziyarete açılmasıdır. Malum kişilerin iddia ettiğinin aksine Şeyh Şaid ve arkadaşları gerek Kürt halkı ve gerekse dindar Türk halkı tarafından sevilen ve saygı duyulan kişilerdir. Buradan bir önerimiz var. Bırakalım, isimlerinin kaldırılıp kaldırılmamasına Diyarbakır halkı karar versin. Mezar yerlerinin açıklanması kararı da dahil bu konuda referanduma gidelim. Sandıktan çıkan sonuca göre karar verelim." şeklinde konuştu.
Yılmaz, sözlerine son verdi: "Sistemin yanlışlarının peşinde sürüklenip isimlerle uğraşmak yerine, artık devletin geçmişiyle yüzleşmesinin zamanı gelmiştir. Geçmişte devlet adına yapılan yanlışlar için kendi halkından özür dileme erdemini gösterebilmelidir. Toplumsal barışı sağlamak için artık inkar ve asimilasyon politikalarını terk etmesi gerekir. Devlet halkının dini ve dili ile barışmalıdır. Yanlış uygulamaların sonuçlarını giderecek, telafi edici adımlar atılmalıdır. Bunların başında Anadilin ve anadilde eğitimin önündeki tüm engeller acilen kaldırılmalıdır.". (Ramazan Casuk, Ramazan Zeren, Gıyasettin Tetik-İLKHA)