Genç evlilik, çocuk evliliği midir?
Bu aralar gündeme gelen meselelerden biri de genç evlilerin yaşadığı mağduriyetler.
Bu insanlar, herhangi birinin baskısıyla ya da zorlama sonucu evlenen kimseler değil, bilakis isteyerek yuva kuran insanlar. Özgür iradeleri sonucunda Allah’ın kendilerine verdiği yuva kurma haklarını kullanmışlar.
Aile olmak, insan olmakla birlikte Allah’ın verdiği bir haktır. Hayvanlarda nikâh yoktur, iki cins arasındaki ilişkilerde serbestlik vardır. Çünkü onlar insan olma makamında değillerdir. Evlilik, meleklerden üstün yaratılan, Allah’ın kendi ruhundan üflediği insana has bir durumdur. Bugün kendilerinin hayvandan geldiğine inananlar da yuvaya düşmanlık yapıyor ve kadınla erkek arasındaki ilişkilerin, hayvanlardaki gibi serbest olması gerektiğini savunuyor. Bu da, kendilerini insan olma makamından aşağı hissetmenin verdiği bir durum olsa gerek.
Bir insan buluğ çağına girdikten sonra eğer kendisini evliliğe hazır hissediyorsa, aile olma hakkı vardır. Bu hak, hayat hakkı kadar önemlidir. Allah Resulü (AS), maddi imkânı olmadığı için bu hakkı kullanmayan gençlere o imkânı elde edene kadar oruç tutmasını tavsiye etmiştir. Oruç, kişinin fıtratında bulunan karşı cinse yönelik meylinden dolayı zinaya girmesine engel olur. Nefsi dizginler.
İnsanoğlunun fıtratında, ergenlik çağından itibaren karşı cinse yönelik bir meyil vardır. Bu meyil, fıtratın derinliklerinden gelir. İnsan bu meylinden dolayı kendisini düşünecek, merak edecek, değer verecek ve her an sıcaklığını hissedeceği bir eş ister. Bu eşin ise ancak karşı cinsten olması, Allah’ın yaratılmışlar üzerindeki kanunudur. İnsanın karşı cinse olan ihtiyacı ancak nikâhla giderilebilir. Yani kalıcı birlikteliklerle, hiçbir bağlayıcılığı olan kaçamak birlikteliklerle değil.
“Onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz.” (Bakara /187) Evlilikte, insanın ruhunu sarmaşık gibi sarıp sarmalayan bir bağ misali olan eşler de birbirlerini manen kuşatırlar. Çünkü kendilerini birbirlerine ait hissederler. İşte bu aidiyet duygusu, evliliğin bağlarını kuvvetlendiren sadakat duygusunu güçlendiren bir duygudur.
Kişinin bir eşine olan meylinin yüzde onu cinsel, bedensel ise; yüzde doksanı da manevi/ruhsaldır. Fakat insanoğlunda bu meyil olmasına rağmen, bugün birçok gence evlenmek isteyip istemediği sorulsa; büyük bir kısmı, çekincelerinden dolayı evlilik taraftarı olmadığını söyleyecektir. Çünkü toplumda genç evliliğe karşı oluşturulan algılar, ailenin gencin evliliği konusundaki düşünceleri, planları, evlatları için belirledikleri idealler, şartlar ve gereklilikler… Bunların her biri, bir gencin evlilik için uzun bir süre beklemesini gerektirecektir.
Genç önce okumalı, iyi bir üniversiteyi kazanmalı, üniversiteyi bitirip KPSS’den iyi bir puan almalı ve iş bulmalıdır. İş bulunca erkekse askerliğini yapmalı ve düğün masrafları için birikim yapmalıdır. Yani yaklaşık 30 yaşına kadar beklemelidir. İşte evliliğin bu kadar zorlaştırılmasından dolayı gençler zinaya yönelebiliyor. Kestirmeden, masrafsız, kısa yoldan karşı cinsle garı meşru birliktelik yaşayabiliyor. Ancak imanı kuvvetli olanlar, kendilerini frenleyebiliyor.
Aslında gençlerin evliliklerini engellemek bir zulümdür. Etrafta yüzlerce haram çağıran kirli eller varken; adeta onları savunmasız ve çaresiz bırakmaktır. Müslüman bir aile, gençlerini mutlaka evliliğe teşvik etmeli; toplumda genç evliliklere karşı oluşan yargıları kırmalıdır. Eğer çocuğu öğrenci ise okul okuyor ise maddi anlamda elinden gelen desteği kendisine vermeli, onun gayrimeşru birliktelikler yaşamasına bu şekilde engel olmalıdır.
Allah Resulü (AS) “Evlilikleri kolaylaştırınız” buyuruyor. Fakat uzun zamandan beridir ülkemizdeki kirli yapılar, evliliğin önüne geçmek ve onu zorlaştırmak için toplumun algılarıyla oynuyor. Gençlerin önüne, bir türlü finali olmayan idealler belirleniyor; nikâh bağı bir insanın ayağına bağlanmış, ömür boyu çözülemeyen bir pranga gibi gösteriyor. Onlar için özgürlüğün önündeki en büyük engel olan evliliğin yaşı yukarı çekiliyor.
Aile düşmanları, gençlerin evlenmesi meselesini “çocuk istismarı” vakası olarak gündeme getiriyor. Genç evlilikleri engelleme adına ciddi çalışmalarda bulunan feminist derneklerin çatısı niteliğinde olan Mor Çatı, ‘flört şiddeti’ diye bir başlık altında flört yaşının 13-23 arası olduğunu belirtiyor. Küçük kız çocuklarını zinaya davet eden bu yapı, zina ettiği erkeğin hangi davranışlarının şiddete girdiğini, bu başlık altında ele almış. Aleni bir şekilde ortaokul çağındaki kızları zinaya davet ediyor. Yazıda hamile kalmamak için önlem almaya kadar mesele detaylandırılıyor, korkunç ifadelere yer veriliyor. Fakat mesele 15-16-17 yaşındaki bir kızın evlenmesi olunca feveran edip “Çocuk gelinler” senaryosunu devreye koyuyorlar. Evliliği çocuk istismarı diyerek çarpıtıyorlar. Toplumun algılarıyla oynuyorlar.
Bu feminist dernekler; Hollanda, İsviçre ve Amerika’nın kendilerine gönderdiği yardımlardan besleniyor, aile olmayı engelleme, gençleri zinaya bulaştırma, eşcinselliği yayma adına her türlü çalışmayı yapıyorlar. Bundan daha acı olanı ise Aile Bakanlığımızın aileyi ilgilendiren meselelerde bu gibi feminist derneklerle masaya oturması, onların talepleri doğrultusunda kanunları şekillendirmesidir. Hâlbuki onlar fıtrat düşmanı, aile düşmanı, ahlak düşmanı yapılardır. Onların talepleriyle 2016’da 18 yaş aştı evlilikler yasaklandı. 17 yaş evliliğinde aile rızası, 16 yaş evliliğinde ise mahkeme kararı göz önünde bulunduruluyor.
18 yaş altı evliliklerin çocuk istismarı sayılmasına dair yasa onaylandığından bu yana 8 bin aile, 16 bin çocuk mağdur oldu. 4 bin erkek, genç evlilik yaptığı için ‘çocuk istismarcısı’ olarak ceza aldı. Bir yandan erkeğe atılan iftira; diğer yandan da ortada çocuklarıyla kalan ve maddi-manevi sıkıntılar içerisinde hayat mücadelesi veren kadınlar, onların umurunda bile değil. Onlar devamlı kadın-erkek eşitliği, kadın hakları başlığı altında sinsice aile yapımızı bozmak için çalışıyorlar.
Hâlbuki batılı ülkelerin birçoğunda, özellikle ABD’de 13 yaş evlilikleri var. Orada hiç kimse feveran etmiyor. 14 yaşından itibaren evlenenlerin düğün masraflarını devlet karşılıyor, her ay belli bir miktar genç evlilere para yardımı yapılıyor. Batılı ülkelerin birçoğu, kendi toplumlarında genç evlilikleri destekliyor. Aile olmayı kolaylaştırıyor. Fakat bizim ülkemizde aile kurumunu yıkma adına, batılı ülkeler içeriden fonladıkları feministlerle ciddi bir şekilde çalışıyor.
Allah Resulü (AS) “Evlenen imanının yarısını kurtarmıştır” buyuruyor. İslam’a göre, aile olmak bir kaleye sığınmaktır. Evlenenler, haramlardan/kötülüklerden kaçıp aile kalesine sığınmış olurlar. Kendilerini ve eşlerini, büyük oranda emniyete almış olurlar. Tabi o kale, İslami temeller üzerine kurulduğu oranda emniyetli bir yer olur. Bugün biz Müslümanlar, haramların kucak açtığı bir dönemde evlatlarımızı yaşları fazla ilerlemeden evlendirmeli; evlilikleri kolaylaştırmalıyız.
Aynur Sülün | Nisanur Dergisi | Şubat 2019 | 87. Sayı