HÜDA PAR: Aile kurumu mevzuatı aklıselim ile yeniden değerlendirilmeli
HÜDA PAR Kadın ve Aile Başkanlığı, aileyi ve toplumu yıkıma götüren kanunlara ilişkin yaptığı açıklamada, aile kurumu mevzuatının aklıselim ile yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulundu.
6284 sayılı kanun ve dayanağı olan “İstanbul Sözleşmesi”nin yıllardır tartışmaların odağında olduğuna dikkat çeken HÜDA PAR Kadın ve Aile Başkanlığı, söz konusu kanunların cinayet ve şiddet vakalarını önleyemediğine vurgu yaptı.
Erken yaşta evlenenlerin maruz kaldığı haksız cezalar ve sınırsız nafaka düzenlemesinin getirdiği mağduriyetlere de değinilen açıklamada, “Toplumu yıkıma götüren uygulamalardaki artış kaos tehlikesini artırmaktadır” denildi.
İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte artan boşanma oranlarına dikkat çekilen açıklamada, “6284 sayılı kanun ve dayanağı olan ‘İstanbul Sözleşmesi’ yıllardır tartışmaların odağındadır. ‘Kadın cinayetleri’ ve ‘kadına yönelik şiddet’ haberlerinin olağan hale geldiği günümüzde, yedi yıl önce yürürlüğe giren söz konusu kanunun ağır cezalar ve çok sert önleyici tedbirler içermesine rağmen cinayet ve şiddet vakalarını önleyemediği, yayınlanan istatistiklerden anlaşılmaktadır. Nitekim Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni onayladığı 2012 yılında öldürülen kadın sayısı 210 iken bu sayı 2018 yılında iki katından fazla artarak 439’a yükselmiştir. Bunun yanında önleyici tedbirler babından başvurulan uygulamaların başka sorunları beraberinde getirdiği de görülmektedir.
Tartışmalar bir yana;
- 2012 yılında 123 bin 325 olan boşanma sayısının 2018’de142 bin 448’e yükselmesi, buna karşılık aynı dönemde evliliklerin sayısı 603 bin 751’den 553 bin 202’ye düşmesi,
-Sadece kadının beyanının esas alınmasıyla verilen hükümlerin icra edilmesi ile toplumsal ahlakı tahrip eden kimi uygulamaların ortaya çıkması,
-Sonu yine şiddet veya cinayetle biten evden uzaklaştırma cezaları ve bundan etkilenenlerin sayısının milyonlarla ifade edilmesi,
-Erken yaşta evlenenlerin maruz kaldığı haksız cezalar ve ailelerinin dağılması,
-Sınırsız nafaka düzenlemesinin toplumsal bir kabusa dönüşmesi hususları birer realitedir.” denildi.
“Toplumu yıkıma götüren uygulamalardaki artış kaos tehlikesini artırmaktadır”
Söz konusu uygulamaların toplumu gerdiğine vurgu yapılan açıklamada, “Aileyi ve dolayısıyla toplumu yıkıma götüren uygulamalardaki artış toplumu ciddi olarak germekte ve kaos tehlikesini artırmaktadır. Bu durum ister istemez bütün toplumun temel sorunu haline gelerek gündemi daha fazla işgal etmektedir. Malum sözleşme ve ilgili kanuna yönelik eleştiriler giderek yoğunlaşırken, kendilerini yürütmenin yerine koyarak İstanbul Sözleşmesinin takipçiliğini üzerine alan KADEM ve diğer bazı STK’ların savunma pozisyonuna geçmesi ve eleştirileri makul karşılamak yerine daha agresif tavırlarla sözleşmeyi ve uygulamasını eleştirenlere hakaret etmeleri, meselenin sağduyulu şekilde ele alınamadığını ve toplumda ciddi bir kutuplaşmaya neden olduğunu ortaya koymuştur.” ifadeleri kullanıldı.
“Salt erkek düşmanlığı ve katı cezalarla sosyal yaralar tedavi edilemez”
Sorunların çözümü için eşleri birbirinden ayırmak değil, yakınlaşmasını sağlamak olduğu ifade edilen açıklamada şöyle devam edildi: “Giderek karşılıklı suçlamalara dönüşen tartışmalar medyayı da etkisi altına alırken eleştirilerin ‘kasıtlı’ olarak, hükümeti ve Cumhurbaşkanını yıpratmayı amaçladığının iddia edilmesi insafsızlıktır. Bu iddia ile makul eleştirilerin önünün kesilmesi hedeflenmektedir. Kadınlara yönelik şiddet ve cinayet örneğinde olduğu gibi önleyici tedbir olarak sadece katı polisiye tedbirlerin devreye sokulmasının yeterli olmadığını istatistikler ortaya koymuştur. Bunların ekonomik, sosyal ve psikolojik farklı sebepleri de olabilmektedir. Vakaları en aza indirmek için önce sebeplere eğilmeli, önleyici tedbirler, sebepleri ortadan kaldırma üzerine bina edilmelidir. Salt erkek düşmanlığı ve katı cezalarla sosyal yaralar tedavi edilemez. Aslında çözüm; eşleri birbirinden uzaklaştırmak değil, yakınlaşmalarını sağlamaktır.”
Açıklamada son olarak, “Mesele toplumsal maslahatlar ise kimsenin bu hassas konuyu hesaplaşma alanına dönüştürmeye hakkı olamaz. Sorunun temelinde konunun toplumda yeteri kadar tartışılmadan, bir gece yarısı, toplumdan kaçırırcasına meclisten geçirilerek yasalaştırılması olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle konu ile ilgili sağlıklı tartışma ve müzakere ortamı oluşturabilmeli ve mevzuatın getirisi ile götürüsü masaya yatırılmalıdır. Veriler derlenerek aile bütünlüğü ve toplumsal maslahatlar doğrultusunda ilgili tüm tarafların bulunduğu düzenlenmelidir. Hem hükümet hem meclis toplumsal facialar doğuran sorunu görmezden gelmeye son vermeli, yeniden değerlendirme iradesini ortaya koyabilmelidir.” diye kaydedildi. (Ramazan Casuk-İLKHA)