Doğu Türkistan’da inşa edilen büyük hapishaneler
Adıyaman Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından yapılan basın açıklamasında, Doğu Türkistan’daki Müslümanlara yapılan baskılara dikkat çekildi.
Çin'in Müslümanlara yönelik yıllardır uyguladığı zulümlerine dikkat çekmek amacıyla Adıyaman Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından basın açıklaması düzenlendi. Basın açıklamasını Adıyaman Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı Avukat Ahmet Işık'ın okudu.
"Çin, Doğu Türkistan’ın Müslüman halklarına karşı uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarını uzun seneler tüm dünyanın gündeminden saklamayı başarmıştır." diyen Işık, şöyle konuştu:
Doğu Türkistan'ın (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Çin yönetimince işgal edildiği 1949 senesinden bu yana, çeşitli insan hakları ihlalleriyle gündeme gelmektedir. Çin, Doğu Türkistan’ın Müslüman halklarına karşı uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarını uzun seneler tüm dünyanın gündeminden saklamayı başarmıştır. Ancak son senelerde, kendi ekonomik büyümesine bağlı olarak içerideki problemleri(!) daha hızlı çözme isteği ve ABD ve benzeri ülkelerle olan ihtilaflarının artmasından sonra, Batılı ülkelerin Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini bahane ederek Çin’i sıkıştırmaya çalışması sebebiyle, Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri dünyanın daha fazla ilgisini çeker olmuştur. Buna bağlı olarak Çin’in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini gizleme çalışmaları da daha fazla görünür olmuştur.
"Kamplarda milyonlarca insan var"
Toplama kapmalarında bulunan milyonlarca insanın hakkında Çin'in herhangi bir açıklama yapmadığını dile getiren Işık, "Doğu Türkistan Komünist Parti Sekreteri 2017 Nisan ayından itibaren Uygurları, hapishanelere veya zorunlu Politik Eğitim Kamplarına göndermesi ve beyin yıkamaya yönelik uygulamaları, Çin için yüz kızartıcı yeni bir insan hakları ihlalidir. Çin’in 'Eğitim Kampı' olarak adlandırdığı toplama kamplarında 1 ile 3 milyon arası insanın bulunduğu tahmin edilmektedir. Tahmin edilmektedir diyoruz çünkü Çin bu konuda hiçbir açıklama yapmamaktadır. Toplama kamplarına aldığı insanların ailelerinin açıklamalarından sonra, varlığı anlaşılan toplama kamplarıyla ilgili Çin, önce inkâr politikasına sığınmış, inkârın mümkün olmadığı anlaşılınca bu kampların varlığını aşırılıkla mücadele ve eğitim kampları adıyla kabul etmiştir." ifadelerini kullandı.
Işık daha sonra sözlerine şöyle devam etti: "Doğu Türkistan’da inşa edilen bu büyük hapishaneler, Nazi Almanyası uygulamalarını andırmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla ayrılan insanların sayıları her geçen gün artarken, aynı zamanda uygulanan işkence ve zulümler neticesinde yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir. Birçok aileye akrabalarının cesedi teslim edilmiş, ancak ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kamplardan çıkabilenlerin anlattığı kadarıyla, kamplardaki yaşam koşulları çok kötü olup, tutuklu bulunanların sayısı, kampların alabileceği insan kapasitesinin kat kat üstündedir. İnsanlar, sırt üstü yatma imkânına bile sahip olmadıklarından ancak yanlarına dönerek yatmaktadırlar."
"Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist ideolojisine boyun eğmeye zorlanmaktadırlar"
Çin'in Müslümanları zorla komünist yapmaya çalıştığını dile getiren Işık, "Çin’in, Doğu Türkistan’da 'eğitim' adı altında uyguladığı yol ve yöntemlere bakıldığında, hâlihazırda bütün Uygurları suçlu olarak kabul ettiği, din ve geleneklerine bağlı Uygurları ise terörist (extrimist) olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Kamplardan çıkmayı başaranların ifadelerine göre, 'Toplama kamplarında mahkûmları su tanklarına daldırma, kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme, bileklerinden asılan tutukluları jopla dövme, elektrik verme, acı verici farklı nesnelerle dövülme, soğukta bekletme, yoğun ve parlak ışıkla körleştirme, uzun süre gergin pozisyonda tutma, uykusuz, aç ve susuz bırakma, günlerce kaplan koltuğu denilen hareketsiz koltuklarda oturtma, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılma' gibi kötü muameleler yapılmaktadır. Bu türden işkenceler fiziksel veya zihinsel bozukluklarla neden olmakta, çoğu zaman da ölümle sonuçlanmaktadır. Bazı insan hakları örgütlerinin bilgilerine göre, Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından kurulan 16 toplama kampı bulunmaktadır. Bu sayı, her Uygur ailesinden en az bir kişinin söz konusu kamplarda tutuklu olduğu anlamına gelmektedir. Tutuklu olanlar genellikle 20 - 40 yaş arasındaki Uygur erkekleridir. Bu kamplardaki Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist Parti ideolojisine boyun eğmeye zorlanmaktadırlar." şeklinde konuştu.
"Politik Eğitim Kampları hemen kapatmalı"
Çin'deki kampların derhal kapatılması gerektiğinin altını çizen Işık, "Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olan 'Politik Eğitim Kampları'nı hemen kapatmalı ve bu kamplarda istekleri dışında tutulan insanların maddi-manevi zararları karşılanmalıdır. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların yurtdışına seyahat yasağı ve yurtdışındaki Doğu Türkistanlıların memleketlerine dönüş ve akraba ziyareti engeli kaldırılmalıdır. Yurt dışında akrabası olanlara yönelik denetim ve gözetim kaldırılmalı, para gönderme, posta, telefon ve haberleşme engeli kaldırılarak, en temel haklardan olan iletişim ve haber alma özgürlüğü sağlanmalıdır. Yurt dışında yaşayan Uygurlara yönelik uzaktan kontrol ve gözetim kaldırılmalı, ailesini ve akrabalarını rehin tutma politikasından bir an evvel vazgeçilmelidir." dedi.
Işık, son olarak zorbalıklara son verilmesi gerektiğini belirterek, "Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalı. Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyareti, gerekçesiz baskın ve Uygur-Çinli 'zorunlu akraba' uygulamasına son vermeli. İnanç, ibadet, giyim, kuşam, örf ve adetlere yönelik yasaklar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalı. Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, Uygurlar ana dilde eğitim yapabilmeli, tarihi eserler, kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalı. Ekonomik baskılar, gerekçesiz vergiler ve el koymalar, Uygur kızların uzak bölgelere işçi olarak zorunlu gönderimleri son bulmalı, devlet dairelerinde ve iş bulma hususunda Uygurlara, Çinlilerle eşit rekabet imkânı oluşturulmalı, bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalı.
Seyahat özgürlüğü, evlilik, helal gıdaya erişim ve benzeri haklar iade edilmeli." ifadelerini kullandı. (Cemil Özdaş - İLKHA)